Hangi düş’ ün öyküsüne serildin
yüreğim?
Hangi gündü peşinden kovalayan
asalet?
Rengi solgun olsa ne ki güneşin ve
nemalandığın
Niyetinle açık seçik bir gülümseme
Söyle hangi kaypak gölgeydi
karalandığın?
Hasretin izini sürdüğün felek
Göğün buğusu idi içinde saklı rehavet
Bir şiirse diklendiğin
Şuursuz bir aşkın da güncesi
debelendiğin
Kasıtsız esti rüzgâr
Ve kayboldun ansızın.
Hücum eden damlalar
Nokta atışıyla ıslandığın mucizevi
rahmet
Elbet ıskaladığın gün ve gece
Yüklü heyben
Omzunda esen bir rüzgâr
Başın dik hiç olmadığı kadar
Ve diklendiğin kader ve hasret
Günsüz bir ömür olsa ne ki
Gecenin kuytusunda kaybolduğun.
Derlediğin yüzlerce dize
Diz dize yaşadığın inanç ve sevgi
İçinde kalmadı üstelik tek ukde
Yoktu başka yolun sevmekten öte
Ötesi berisi ne ki yalnızlığın
Dokunmaksa en tepeye hasretle
Çözülen bağcıkları mateminin
Çözümsüz problemlerin ne ki
sessizliğin
Devindiği şunca zaman
Devirdiğin binlerce tabu ve hüküm.
Nazenin ve solgun ruhun
Büyümekse ansızın
Varsın çocuk kal sevdiklerinin gözünde
Veryansın etmeden
Yeter ki vuku bulsun huzur
Öykündüğünse dünün
Öldürdüğün nefsin ve binlerce güdünün
Ertesi
İnsan ötesi bir acı ile dönendiğin
Başına buyruk esen rüzgâr ve meali
onca duygunun
Kulak kabarttığınsa gaipten gelen bir
sözcük.
Asla var olmamış gibi
Yokluğun tortusu çöken dibine
yeryüzünün
Uçmaksa en tepede
Kartal bakışlı sevdan ve akan
sözcükler name name
Hüsranın hükmü dinmedi
Nüktedan gönlün yüzü gülmedi
Açan her çiçektin sen
Solsa ne ki gecen?