Akabe biatlarına, Bedir, Uhud, Hendek ve diğer bütün gazalara katılan Nuayman bin Amr, ashabın en şakacısı idi ve sahabeleri şakalarıyla güldürdüğü gibi Hz. Peygamber'i de güldürürdü. Hatta Rasûlullah (s.a.v.) Nuayman'a baktığı zaman kendisini gülmekten alıkoyamazdı. Zaman zaman Hz. Peygamber'e de şakalar yapan Nuayman, bazan arkadaşlarının teşvikiyle, bazan da muhatabının işi zora sokmasıyla şakalarında ileri giderdi. Fakat onun şakaları daima Hz. Peygamber tarafından tebessümle karşılanırdı.
Hz. Peygamberin vefatından bir yıl önce Hz. Ebu Bekir, Nuayman ve arkadaşı Suveybit'le birlikte ticaret için Busra'ya gitmişti. Nuayman, eşyaların başında bekleyen Suveybit'e geldi ve ondan, yiyecek birşeyler istedi. Suveybit, "Ebu Bekir gelmeden olmaz" deyip reddedince Nuayman; "Vallahi seni kızdıracak bir iş yapacağım" dedi ve az ilerde bulunan deve tüccarlarına gitti, onlara; Maharetli, arap bir kölem var, satın alîr mısınız? Fakat o çok konuşkan biridir, belki size; "Ben hür bir insanım, diyebilir. Eğer almıyacaksanız, kölemi bana karşı ifsad etmeyiniz," dedi. Onlar da; "Hayır, onu, on deveye alırız" deyince Nuayman develere doğru gitti, onları bağladı ve daha sonra alıcıların yanına geldi. Suveybit'i göstererek, "işte bu buyrun alın" dedi. Arabiler Suveybit'e, kendisini satın aldıklarını söyleyince; "O yalancıdır, ben hür bir insanım" dediyse de aldırmadılar ve "Tamam, o senin durumunu bize bildirdi" deyip ipi boynuna geçirdiler ve götürdüler. Az sonra Hz. Ebu Bekir geldi, durum kendisine anlatılınca arkadaşlarıyla gitti. Develeri geri verip Suveybit'i kurtardı. Olay Medine'de anlatılınca Hz. Peygamber ve ashabı yıl boyunca buna güldüler.
Devir, Hz. Osman devri. Mahreme b. Nevfel, Medine’de yaşıyordu. İki gözü kör, yaşlı bir ihtiyardı. Tam 115 yaşındaydı. Birgün mescitte kalktı, küçük abdestini yapmak istedi. Nuaymân b. Amr, yerinden kalkıp onun yanına geldi. Onu mescidin dışına götürüyormuş gibi yapıp bir kenara çektikten sonra;
— İşte buraya ihtiyacını görebilirsin.
dedi. O da orada oturdu ve bevlini yaptı. Halk, cami kenarında adamın küçük abdestini yaptığını anlayınca ona bağırdı. Ama iş işten geçmiş, olan olmuştu. Çok mahcup ve üzgün bir şekilde cemaate gelen Mahreme haykırdı:
— Beni bu yere kim getirdi, azab olunasıca?
dedi. Ona söylediler:
— Seni Nuaymân b. Amr buraya getirdi.
İhtiyar çok kızgındı:
— Benim başıma getirdiğini, Allah da onun başına getirsin. Dikkat ediniz! Bu benim Allah için üzerime farz olsun, nezr olsun. Eğer ben onu elime geçirirsem, şu bastonumla ona öyle bir darbe vuracağım ki, ölünceye kadar unutamayacak.
Böylece bir zaman geçti, Mahreme de olanları unuttu. Sonra bir gün Hz. Osman mescidin bir tarafında namaz kılarken Nuaymân, Mahreme’nin yanına giderek;
— Nuaymân’dan intikam almak istiyor musun? dedi.
Mahreme:
— Evet, nerdeyse onu bana göster, dedi.
Nuaymân, Mahreme’nin kolundan tutarak onu Hz. Osman’ın arkasına götürdü ve;
— İşte Nuaymân budur, dedi.
Hz. Osman namaz kılarken hiç bir şeyden haberi olmazdı. Mahreme, iki eliyle asasını tuttu ve bütün gücüyle Hz. Osman’ın kafasına indirdi. Hz. Osman’ın kafası yarıldı. İnsanlar Mahreme’nin yanına gelerek;
— Sen ne yaptın. Mü’minlerin Emîri Osman’a vurdun, dediler.
Anlaşılan yine Nuaymân’ın oyununa gelmişti. Bu olanları işiten Zühre Oğulları, Nuaymân’dan intikam almak istediler, fakat Hz. Osman izin vermedi:
— Bırakın onun cezasını Allah versin. O her şeye rağmen, Bedir ashabındandır, O’na bir zarar vermeyiniz.
Nuaymân b. Amr Rasûlullah’ı çok sevdiği için Medine’ye taze meyve, bal, süt gelince hemen veresiye olarak onlardan alıp getirir,
— Ey Allah’ın Rasûlü, bunu senin için satın aldım ve sana hediye ettim.
derdi. Birkaç gün sonra malın sahibi Nuaymân’dan malının bedelini istediği zaman, o kişiyi Rasûlullah’a getirip:
— Ey Allah’ın Rasûlü, şu adamcağızın mallarının bedelini versene.
derdi. Rasûlullah da;
— Ey Nuaymân, sen onu bize hediye etmedin mi?
diye sorduklarında, Nuaymân:
— Ya Rasûlullah, onu alırken yanımda param yoktuki parasını vereyim. Senin de ondan yemeni istiyordum, onun için alıp getirdim.
deyince, Rasûlullah güler ve parasını verirdi.
Nuaymân b. Amr’ın yaptığı şakalar bazen aşırıya kaçardı. Fakat yine de Rasûlullah, onu anlayışla karşılardı. Birgün çölde yaşayan bedevi Araplardan birisi Rasûlullah’ı ziyarete gelmişti. Devesini Mescid-i Nebevi’nin avlusuna bağlayıp içeri girmişti. Sahabelerden birisi deveyi görünce Nuaymân’a:— Şu deveyi kessen de etini yesek, eti çok özledik, çoktandır et yiyemiyoruz. Nasıl olsa Rasûlullah devenin parasını ödeyecektir.Nuaymân da itiraz etmedi, o da zaten tam böyle işlerin adamıydı. Deveyi yere yatırdı, kesti ve başladı yüzmeye. Devenin sahibi Rasûlullah’ın huzurundan çıkınca bir de ne görsün, devesinin derisi yüzülüyor.
Eyvah! Devemi kesmişler,diye feryada başladı. Rasûlullah, dışarı çıktı:— Bunu kim yaptı? diye sordu.— Nuaymân yaptı, dediler.Nuaymân kaçmıştı. Rasûlullah’, Nuaymân’ın peşine düştü, aramaya koyuldu. Sonunda Duabaa adında bir kadının evinin bahçesinde buldu. Nuaymân, evin avlusundaki çukura girmiş, üzerini de hurma ağacı yaprağı ile örtmüş, görünmüyordu. Rasûlullah eve girince birisi bir taraftan yüksek sesle:— Biz onu görmedikdiyor, bir taraftan da parmağıyla Nuaymân’ın saklandığı çukura işaret ediyordu. Peygamberimiz gitti, onu çukurdan çıkardı. Nuaymân’ın yüzü gözü toz toprak içinde kalmıştı. Peygamberimiz sordu:— Niçin böyle yaptın?Nuaymân:— Yâ Rasûlullah, size burada olduğumu söyleyenler yaptırdılar bana...Rasûlullah, bir yandan Nuaymân’ın yüzünü gözünü siliyor, diğer yandan da gülüyordu. Allah Resulü (sav) daha sonra deve sahibine devesinin parasını ödedi ve işi tatlıya bağladı.