On beşimden bu yana,
Hayat beni çok yordu
anne,
Hep beni zaaflarımdan vurdu.
Kendimi çaresiz sandığım her anda,
İçimden tanımadığım bir ses yükseliyordu.
Hep doğru sözcüklerle sunulan çareler,
Geleceğimi yanlışa sürüklüyordu.
Hata yaptım
anne çok hata,
Bir anlık kurtuluş pahasına,
Onlarca aylık sıkıntıya maruz bıraktım kendimi.
Doğrusu pişman olmam çok
zaman da almıyordu,
İki gün, bilemedim en fazla üç gün.
Bu hep böyleydi
anne,
Hep bu son, bir daha yapmam dediklerimi,
Bir kaç gün sonra aynı filmin,
Farklı sahnelerinde canlandırıyordum.
Kendimi hep aynı bahanelerle avutup,
Sonrasında aynı acıları baştan yaşıyordum.
Bu dediklerim bir iki yıllık değil
anne,
Nerden baksak on beşimden bu yana sürüyor.
Kimi
zaman düşündüm kendi kendime,
Kendim bile anlam veremedim kendime.
Bazen kader diyor, bazen sınav diyordum
Bazen de
şeytana yenik düştüğümü kabulleniyordum.
Ne yaptım, ne ettim olmadı
anne,
Okyanusun ortasında yüzerek kurtulamadım,
Kurtulmak için çırpındıkça daha da dibe battım,
Daha da suyun yüzeyinden uzaklaştım
anne.
Boğulmaya yüz tutmuş bir ömürlük nefesim,
Babamın elimden tutup beni çekmesiyle kurtuluyordu.
Ama artık
babamında takati kalmadı
anne,
Artık dayanacak gücü kalmadı.
Evet
annem, güzel
annem
Biten her şey gibi, bu mısralarımda bitiyor,.
Artık maziye çizik atıp geleceği planlıyorum.
Anlık kurtuluş bahaneleriyle değil,
Ömürlük çareler üretiyorum.
Artık bu son
anne, bu hatalar bu yanlışlar son,
Artık
babamın benim elimden tutma vakti değil,
Gerektiğinde benim,
babamın elinden tutma vaktim.
Üzerimdeki
bulutları dağıttım ya
anne,
Güneşin doğduğunda apaydınlık bir hayat bekliyor beni,
Ve ben o aydınlıkta en tepede,
Güneşin yanında parlayacağım...