Bir rengi yok bu öykünün aslında
önemi de yok çünkü öykündüğüm tek öyküdür aklımın raflarına gizlenen ve sebat
ettiğim kadar kendi öykümü yazmaktan yanayım.
Hüznün sarmalında yaşamak ve gel geç
olayları derine taşımak elbet başyapıtım olan hayaller ve müzmin sevgim asla da
gocunmadan sevebilmişken hayatı ve insanları tek ayrıntı dışında çünkü kendimi
kabullenmeyi kabul etmişken illa ki birileri çıktı beni ben olduğum için
reddeden ve de refüze eden.
İklim denen sayaç ikilem yüklü kimi zaman
iklim hele ki bir günde ardı ardına değişirken iklimler.
Göğün muhtırasını veren rüzgâr ve
pamuk bulutların s/üzülüşü bense kuş bakışı yaşar ve severken ve pamuktan
yüreğimin karalar b/ağladığı.
Günü devrettim geceye.
Gece ise pek bir tırsak bu aralar ve
günlerdir Ramazan davulcusu yok meydan daha geçen gün çaldı kapımızı ertesi gün
bir kere daha ve demez mi?
‘’Af ola, efendim. Sokakları
karıştırdım.’’
Kapıyı severek açtım üstelik üst üste
ve gönlümden kopanla dilimden düşmeyen güzellikleri armağan ettiğim yolcuya.
Apartmandaki tüm dairelerin zilini
çalmışken bizden başka da açan olmadı üstelik her gelişinde de.
Neyin mühim olup olmadığı insanın
değerlerine göre önem arz eden.
Ve kimin kim olduğu neyin nesi olduğu
da…
İnsanları artık bakışlarından tanıyorum
bazense sesinin tonundan.
Bir ömür daha doğrusu şu son birkaç
yıl evveline kadar karşımdakine hep inandım: söylediği her sözcüğe ve
zikrettiği sevgisine en çok da dostlarıma inandım üstelik her biri ayrı ayrı
söz vermişti:
‘’Sonsuza kadar senin dostunum asla
da bırakmayacağım elini.’’
Temenni etmediğim her şeyse başıma
geldi ve ben dostlarım yüzünden ölümün kıyısında dolaştım o gece.
Hüznün muadili iken sevgiyle paylaşma
arzum karşılığında suratıma kapanan telefonlar ve ses etmeden sırtını dönüp
gidenler üstelik bir ömür etmedikleri tek kelime hatta hakaret kalmamışken ben
Allah rızası için seviyor olmanın verdiği huzurla kendimi olağanüstü iyi
hissettiğim.
Olağan olan ve olmayan ne varsa.
Doğaüstü bir gücüm filan yok elbette
lakin doğa üstü hassasiyetimi iyice biledim acı çeke çeke ve darbe ala ala.
Bir sözcüğün bir bakışın ve de…
Kimin neye denk düştüğünü saptamak
nerede ise imkânsız ve insan sadece kendini hesaba çekerken ömür boyu ve işte
yürüdüğünüz o kaygan zemin.
Bir imla hatası olsaydı keşke dünde
kalan her şey herkes.
Günde saklı olansa olağan gidişatı
hayatın lakin insan çabalarken elinden geleni de yapıp tevekkül etmişken ve
işte izahı yok çoğu şeyin.
Mevsimler de kırılgan artık.
Kalbimin kırıklarından mı ibaret
yoksa her mevsim?
Hatta bir günde birden fazla mevsimi
yaşarken insan.
İnsanlar da yalancı mevsimler gibi
yalancı baharlar gibi ve uçuşan polenler misali söylenen her yalana alerjim var
ve de tepkisizliğine insanların hele ki en büyük tepki iken tepkisiz kalan
sessiz kalan insanlar.
Ses etmeden ve tek bir şey dahi
istememişken insanlardan yaşamak nedir bilir misiniz?
Ne sevilmeyi telaffuz ettiğim ne de
bir beklentimin olduğu…
Sevdiğimi bildiğim herkes sözüm ona
otomatik olarak beni yüreğiyle sevmişken ve evet, ben buna hep inandım üstelik
bir ömür.
Kalıtımsal bir hastalık gibi sevgi:
Ailemden gördüğüm.
Ahlak ve namus baskısıyla büyüdüğüm
kadar da normal addedilen baskı ama sevginin de eşliğinde hiçbir şeyi
umursamadığım ve sevildiğimin bilincinde bunu tüm hayata tüm insanlara uyarladığım…
Bir şiirim vardı:
‘’Eklem yerleri acıyan şiirim…’’
başlığında ve o gün bu gün tüm sözcüklerimin eklem yerleri o kadar acıyor ki en
çok da yüreğim o kadar kırılgan ki ve kırıldığı yerden defalarca kırılıp da ve
ben kırgınlığı kimseye yaşatmayayım diye özenle severken ve yaşarken…
Mutluluğun ise tek formülü vardı ve
saklıydı ruhumun asma katında:
Yaşa ve sev ve hayal et ve çalış
çabala ve sadece sebat et elbet Rabbine bırak kalan her şeyi…
Sevginin sevgiyi telaffuz etmediği
bir çağ.
Sevginin hatta sevmenin bir suç arz
ettiği ya da yanlış anlaşıldığı üstelik tek talebim de olmamışken insanlardan.
Yüreğimin kubbesi.
Ve sözcüklerimin derinliği.
Hayatın metaforu iken duygular.
Bir rutinse sevmek eklenen acılar
otomatik canınızın git gide daha da çok yandığı ve işte faturayı da yüksek bir
meblağ ile hep ben ödemişken…
Lakin değer çünkü sevgi her şeyi
gerektirir ve çağrıştırır sonunda mutsuz olsanız da ve kalbiniz defalarca
kırılmış olsa da kırıldığı yerde bu yüzden artık ses etmeden seviyorum en başta
kendimi ki…
Çok yol almamış olsam da kendime
duyduğum farklı hisleri masaya yatırıp ve tüm ümidim yine kendimden yana çünkü
ben tarafından sevilmeyi hak eden bir ben saklı içimde üstelik bir ömür kendime
hep zarar vermiş olsam da…