Annem der ki: “Para için neler icat etmişler!”
Her yeni günü gün ona daha çok hak veriyorum. Tüketici bir toplum olduğumuzdan olsa gerek yeni fikirlerini icraata dökenler de çok fazla…
Yıllar önce eşim harika bir rende seti almıştı. Öyle ki bir patatesi on çeşit modelde hazırlayabiliyordunuz. Ha keza soğan, salatalık, domates, kabak gibi doğranabilecek ya da rendelenebilecek her malzemeyi de kolaylıkla ve zevkle yapabiliyordunuz. Çok keskin ve çeşitli bıçaklarından zarar görmemek için de koruma aparatı vardı. O kadar beğendim ki hemen ablamı aradım, anlattım, işi nasıl kolaylaştırdığını, onun için de sipariş verdiğimizi anlattım.
Kargo ona ulaşana dek her gün arayıp “Geldi mi o muhteşem renden?” diye sormayı ihmal etmedim. Üçüncü gün “Aman soğanı şu aparatı da takmadan doğrayayım," dediğim gün olan oldu. Tahmin edersiniz sonucu. Tezgah; kımızı, beyaz…
Yine ablamı aradım ve “O kahrolası rende gelmedi mi daha?” diye sordum.
Benim bıçaklara karşı korkum belki de ta o günlere dayanıyordur, bilemem, bunun için de bir psikoloğa gitmedim doğrusu. Ona gelene dek…
Her neyse…
Siz de benim gibi alışverişe çıktığınızda hiç görmediğiniz materyali elinize alıp “Bu da neymiş?” dediniz mi? Ya da “Saçma, ne gerek var ki buna,” diye tepki verdiniz mi?
Belki yeni çıkanlardan haberdar olmamam benim ilgisizliğimden kaynaklanıyor olabilir çünkü ben aklımda bir şey olmadığında alışverişe çıkmayan, çıktığımda algıda seçiciliğimden dolayı başka şeye bakmayan biriyim. Ha, bu elbette yiyecek ürünlerinde tam tersi. Un almaya gidince “Aa tuz da yoktu, şeker de azalmıştı, dur şunu da alayım, bunu çocuk seviyordu,” diyerek listeyi abartanlardanım.
Hele teknolojik aletlere ilgili hiçbir bilgim ve onlara karşı ilgim yoktur. O işlere evde eşim bakar. Hatta bakmaz gücü yettiğince de alır. Bu konuda en üst seviye alışverişim şarj aleti almak olmuştu. Onu da eşim beğenmemişti.
Şimdilerde o kadar gereksiz alet ve materyaller çıktı ki piyasaya “yok artık ne gerek var buna?” dememek için kendimi zor tutuyorum. Hakkını yemeyeceğimiz çok güzel ürünlerin de olmasına rağmen sırf insanları heveslendirmeye, aldırmaya yönelik tuzaklar da mevcut.
Sırt kaşıma aleti, yumurta kaynatma aleti, elektrikli tırnak törpüsü, masaj yapma aparatı, kaş tarama tarağı, ayakkabı kokusu için önleyici parfümler, elektrikli mum, havlu ısıtıcısı, pantolon ütüsü, çiçekleri dik tutmak için çubuklar, yumurta dilimleyici, muz doğrayıcı, klozet kapağını dokunmadan açmanız için tutucu, kabak oyacağınızı asmak için askılık… Robot süpürge icat edene dek yemek yapabilen bir robot olsa daha çok işime yarardı.
Özellikle mutfak için düşünülmüş öyle çok ve bir o kadar da gereksiz olanları görünce “Bunu da kim alacak ki?” diye düşünüyor ve sonuca şaşırıyorum. İnternetten alışveriş yapmayı öğrenenler ve bağımlısı olanlara da üzüldüğümü ifade etmeliyim.
Beni tanıyanlar sakar olduğumu bilir; öyle böyle değil, züccaciye dükkânı olanların benden çok memnun olduğunu, evdeki bıçaklarımızın da çok keskin olduğunu tahmin etmeniz zor olması gerekir.
Geçenlerde kargo geldiğinde içimden “Yine ne aldı acaba?” diye düşünürken bir süre sonra aslında kendisine değil bana aldığını öğrendim.
“Çelik kasap eldiveni”
Sevgili eşim üst üste bıçak kazalarımdan bıkmış olmalı ki bu çözümü bulmuş. Hastane çalışanları da bıktı, yara bandı satanlar da…
Açıkçası böyle bir eldivenin varlığından asla haberim olmazdı benim…
İşte tam da bu şekilde yararlı şeyler üretin. Sakarlar için bire bir… İnternetten de izletti. Bıçak ne kadar keskin olursa olsun bu eldiven elinizde ise parmaklarınızı kesemiyorsunuz. Tam benlik…
Canım eldivenlerim ile tanışalı bir hafta oldu.
Üşenmeden önce iç eldiveni, ardından da çelik eldiveni giymeniz lazım. E, mutfakta her iş bıçakla yapılıyor malum. O nedenle bu eldiveni elimden çıkarmasam yeri var.
Annem der ki:
“Para için neler icat etmişler!”
Sorma anne, bir görsen neler, neler…
Çayı demlemeye üşenenler için çay makinası bile var… Yakında sizin yerinize çayı içecek birini de icat eder bunlar…