18/4
Kolektif alana bağlılık şimdi, alçak gönüllülükle El 'e bağlılığa ve El 'e teslim olmaya dönüşmüştü! Bu dönüşme "Verdiğim rızkı anmazlar mı?" diyen minnettarlığa, şükreder oluşçu atıflarla kişilere üzerinde bilinmezliğin algısına dönüşmüştü.
Emeğine, doğaya ve toplumuna El diye şükreden insan; kendisine de yabancılaşan insandı. Bu tür yabancılaşmalarla, bu gibi algılarda; neler neler çıkacaktı.
Köleci zihniyetteki bu algılarla yaşlıların, çocukların, hasta, sakatların ve mal sahibi olamayanların durumları; acınmaya, merhamet edilmeye, lutfedilmeye; veli nimet bulmaya, alicenaplıklara uğramaya kadar vardırılmıştı.
Köleci ilkelerle alan açmanın eylem ve söylemleri işi; hayır dua etmeye, hayırseverlerin sadakasına, yardımına, kurban bağışı yapmalarına kadar vardırmıştı. El ‘in rızasını almak adına yapılacak iyi bir mümin tavrına bağlanmıştı!
"El mülkünü dağıtırken size mi soracaktı?" dermenin bu yabancılaştırma söylemi içinde ortaya konulan anlamlardan birisi de şuydu. "El korkup ta size mülk vermedi ya" deyip, El takdirinin sebep olduğu açmazlara karşılık maliklere "sadaka dağıt" diyordu.
Köleci sistem; istese de istemese de kolektif atıflarıyla vardı. Bu kolektif atıflardan birisi şuydu. Kolektif emek çevrimi üzerinde yapılan kolektif sağlamalar; açlığa karşı kolektif emek gücünün, kolektif garantör lügüydü. Bu durum köleci sisteme nasıl geçecekti?
Köleci sistem köleyi yarın yeniden çalıştırmak için ona boğaz tokluğuna da olsa bakmak zorundaydı. Bu kölenin yarın yeniden çalışmasına karşılık, karın tokluğunun garantisiydi! Diğer yanda bu garantiyi ana baba mirası üzerinde yarın güvencesine dönüştürme işiydi.
Bu gibi köleci yaklaşımlar zorunlu inşa kuralı olan kolektif güvenceye olan atıflardan türemişti. Bunlar sadaka, zekât, kurban, adak hayırseverlik, himmet gibi köleci edimlerdi. Çok yetersiz atıflardı. Yetersiz de olmak zorundaydı.
Çünkü daha fazla tasadduk mülk sahiplerinin aleyhine mülk sahiplerinin hududuna girmek olurdu. Köleci sistem kolektif garantörlükten esinle, ister istemez infak etmeyi köleci sistem içine takviye etmişti.
Geri gönderili, geri atıflı bu gibi takviye bağlamları içinde bu tür edimler iyi bir mümin olmanın hayırseverlik tavrıydı. Ama bu tutum "mülk sahibi isterse yardım eder" olmaktan çıkacaktı. İcbarı bir söyleme dönüşecekti. Yani "zenginin malı içinde fakirin payı vardır" demenin icbar ve tehdidine dönüşecekti.
"Zenginin malı içinde fakirin payı vardır" diyen bu türden geriye atıflı kolektif ruhlu söylemler; kolektif bağlanım yasalarına atıf olmaktan yansıyan söylemlerdi.
"Zenginin malı içinde fakirin payı vardır" türü El söylemleri hem kendi zulmünün ömrünü uzatan pekiştirme söylemler olurken; diğer yandan da bir zamanlar kolektif idiniz deme miydi?
"Zenginin malı içinde fakirin payı vardır" sözündeki hayır işi, kolektif atıflardan, neşet etmişti. Köleci yapının, kolektif atıfları kendi içinde hayır yapma üzerinde çevrim etmek istemesinin acaba "servetiniz size düşen emek karşılığı paydan çok daha fazlası olup; şimdiki servetiniz eskiden kolektifin malıydı" demeye getirme miydi?
(
İttifaklar Birer Referans Noktasıydılar 18-4 başlıklı yazı
Uraz Bayram tarafından
1.10.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.