Aksine üretemeyen doğal hayat içindeki yağmacılık bir yaşam biçimiydi. Bu gibi yağmacı deneyi ile bir çıta avladığı ziyafetten biran önce yiyip; alandan çekilmek ister. Çıta doğallıkla biliyordu ki, birazdan kan kokusu yağmacıları üzerine çekecekti. Yağmacılara kızmıyor, ancak bunu bilmiyor gibi şaşa kalır olmaya melüldü.
Kokuya doluşan akbabalar, aslanlar ve sırtlanlar çıtanın baş edemeyeceği cinstendiler. Hatta çıtanın hayatını tehlikeye sokacak olan güçlerdi. Çıtanın acele etmesi bundandı. Üretemeyen yaşamın, şartlı ve verili paylaşımın tarzı böyleydi. Şartlı veri içinde tavşanı tüketirse kendisi de tükeniyordu. Kısıtlı veri içinde çoğalırsa yavrusunu öldürüyordu. Buna vicdansızlık diyebilir misiniz?
Dış dünya ve vicdan sizin isteminize göre düzenlenme değildi. Üreten emek karşılığı, yeteneği ve ihtiyacı kadarla pay alan kolektif davranışlar içinde, kuramsal olaraktan, edimsel olaraktan ve pratikte yağmacılık ortada kalkacaktı. Bu düzenleniş kolektif basınçtı. Kolektif vicdanlı algıyı oluşacaktı.
Dünyanın vicdanı yoktu. Üreten yapıların vicdanı vardı. Üreten türümüz artık kendilikle tilki ağzındaki fareyle ilgilenmeyecekti. Üreten türümüz, üretmeyen türlerimiz tarafından yağmalanmasını korku içinde ama doğallıkla bilip bekleyecekti. Yağmacılara vicdansız demeyecekti. Öte dünya algısı yoktu.
Oysa kişiler hırsızlığı El in takdir mantığı yüzünden yapıyordular! El hem çalmayın diyordu. Hem de manipüle ettiği takdiri yüzünden çalmanıza neden oluyordu. Üstelik Mısırdan çıkan kavmine Musa’ nın El’i; “kavimim Mısırda eliniz boş çıkmayın! Mısırlı komşularınızı soyun” diyordu. Bu neyin anısıydı?
Kolektif sistemi yağmalamanın anışla çağrış meşruiyetiydi. İşin garibi köleci sistemde mülk sahibi de mülksüz de çalıyordu. Mülk sahibi kölenin emeğinden kamunun malından çalıyordu. Mülksüzler de fırsatını bulduğunda hem birbirinde ve hem de mülk sahibinde çalıyordular. Zorunlu ahlaktı.
Köleci sistemde çalmak önlenemez bir süreklilik kazanan tutumdu. El ‘in kendisi gibi kabahatler de gizliydi. Çünkü sömüren sistem mal sahibi için de mülksüzler içinde hırsızlık yapmayı üretiyordu. Kolektif paylaşımı yok saydığınız zaman yerine hırsızlığı, aldatmayı, sözüm ona kazancı, ticareti vs. ikame edersiniz.
Köleci sistem içinde mesleği hırsızlık olanlar türemişti. Hırsızlık bir meslekti. Hırsızlığı ne kadar tu kaka yaparsanız yapın yasaklayan da yasaklanan da çalıyordu. Mülk sahibi emek gücü kamu malını ihale ve kredilerle, teşviklerle çalıyordu. Mülksüzlerde punduna getirdiğinde mülk sahibinde çalıyordu. Tabi ki bu bir handikaptı (açmazdı).
Böylesi açmazlar içinde; düşünememe, suskunlaşır olmanın öğüt sel edimleri de inanıcıların fasit dairesiydi, yani kısır döngüsü oluyordu. Köleci sistemin kişi zihin kodları içinde hem kolektif alanla oluşan, hem köleci sosyal alanla yansıyan done söylemleri, done anlatımlı aktarım, memeleri vardı.