insanın önünde hep bir deniz olur da
bir türlü girmeyi akıl edemez ya
hani sonsuz ılık maviliğe
dokunurda
gözlerinin önünde yıllar yılı dururda
bir türlü gönlünün içine sokamaz
o sonsuz maviliği
sevmek ile zorunluluk kelimeleri
ne kadar da uzaktır birbirine
zor varsa sevmek yoktur
hatta zorlanırsa insan
sevdiğini bile sevmez olur
muhabbetin olduğu yerde
mecburiyete gerek yoktur
sevmek kalbin eylemidir
kalp ise zorlanmaya gelmez
Allah’a muhabbetle başlamayan bir davranış
Allah’ın muhabbetini beklemeyen bir eylem
sevilmeyi hak etmiyor
yüzümüzü yoktan var eden
aynaya baktığımızda bizi
kendi kendimize yeniden sevdiren Yaradan
niye bizi zoraki bir yolda beklesin ki
kendi varlığımızdan ne kadar memnun isek
gözümüzün üzerindeki kirpiklere
ne kadar itirazsız isek
O’nun bize çizdiği yolu
zoraki bilmeden
zorlanarak değil
mecburiyetten değil
muhabbetle yapıyor olmalı değil miyiz
beni ben yokken bile seven
ben beni sevemezken de
beni sevip özenerek
insan diye var eden Yaradanım
beni niye sevimsiz
lüzumsuz, faydasız, zoraki
bir yola çağırıyor olsun ki
sevmeye bağlı
sevmene bağlı
hem de Allah’ı sevmene
der ki,eğer sevmeye
Allah’tan daha layık birisini biliyorsan
bana tabi olma…
der ki, eğer Allah’ı değil de
bir başkasını sevmek senin için
daha karlı ve faydalıysa, bana uyma
der ki, seni hiç yoktan çıkarıp
insan olarak var edeni sevmek
sana zor geliyorsa
beni izleme
der ki,
seni hiç kimsenin anmadığı günlerde anıp da
herkesin anmaya değer gördüğü biri olarak seçen
Rabbini değil de
yolunu hiç gözlemeyen
yokluğunda seni hiç anmayan bir başkasını
daha çok seviyorsan
benim izimden yürüme
der ki,
eğer seni senin kendini sevmenden önce
seven Bir’ini değil de
yeryüzünde yüzünün görünmediği
binlerce yıl boyunca
seni anılmaya bile değer bulmayan birilerini
daha çok sevmeye değer görüyorsan
benim değil
onların yolunda yürü
tabi olmanın ön şartı
sevmektir
sevmekte zorlama yoktur
sevmek, ite kaka olmaz, olamaz
sevmek, yokuş yukarı çıkmak değildir
bir akıştır
gönüllü katılıştır
yokuş yukarı da olsa
gönlünce yürümektir
sevmekle
yorulmaz insan
sevmekle
dirilir
diriltir
sevilmek mi
der ki, eğer Allah’ı seviyorsanız
bana uyun ki
Allah da sizi sevsin
der ki,
eğer Allah’tan başkası tarafından
sevilmekle daha çok kar edeceksen
bana itaat etmesen de olur
der ki,
eğer Allah’tan başkasının seni sevmesi
seni yokluktan, hiçlikten kurtaracaksa
benim izimden yürüme
der ki,
hiç kimsenin hatırını saymayacağı
herkesin yokluğunu kanıksayacağı
seni unutacağı…
seni unuttuğunu da unutacağı gelecek günlerde
Allah’tan başkası tarafından sevilmek
seni toprağın altından çıkaracaksa,
benim ardıma düşmesen de olur
der ki,
eğer kusurlarına rağmen
senin rızkını hiç kesmeyen
ayıplarını bildiği halde
seni kimselere rezil etmeyen
Allah değil de bir başkasıysa
bana tabi olmasan da olur
Allah tarafından sevilmek bir zirvedir
öyle sevsin ki Allah sizi
günahlarınızı kusurlarınızı toptan bağışlasın
adeta görmezden gelsin
işte bu yüzden,
Allah’ın emir ve yasakları yoktur
Allah, bize alışık olduğumuz anlamıyla
emirler yağdırmaz
muhabbetin olduğu yerde
emir ve yasağa gerek yoktur ki
hürmetin her zaman bir hedefi vardır
muhabbet etmediğine hürmet edemez insan
kime muhabbeti varsa
kimden muhabbet bekliyorsa
ona hürmet eder
hürmeti hatırına kendine
kimi işleri emreder ya da yasaklar
bu yasak dışarıdan değildir
içeriden,
içten geliyordur
farzlarda gönüllük vardır
Allah'la yaşayan
Allah'ın hatırını sayar
Rabbine hürmet eder
Rabbine hürmet ederek
yapma dediğini yapmaz
gitme dediği yere gitmez
yeme dediğini yemez
haram olan her şey
Allah’a tabi olmanın görünen yüzüdür
mesela iblis gerekçe peşine düştü
çünkü Allah'ın hatırı yoktu üzerinde
evet amalarla kıvırmaya başladı
iyi ama, ben ateştenim adem topraktan
demelere davrandı
ateş topraktan üstündür
ateş olan toprak olana secde etmez dedi
ipe un serdi
oysa, sorun toprak olan adem değildi
sorun toprak ya da ateş fark etmez
adem'e secde edilmesiydi
iblis adem’in toprağından başkasını görmedi
böylesine kör olanlar
ancak kuru emir ve yasaklardan anlarlar
gönüllerine yer yoktur itaatlerinde
bu körlükle, kendisi topraktan
adem ise ateşten olsaydı
secde eder miydi iblis
asla…
ya da, kendisi topraktan
adem ateşten diye secde etmiş olsaydı
hakkıyla itaat etmiş sayılır mıydı
hayır…
domuz eti yenmez
bu bir haramdır
bir mümin tesettürlü olmaya çalışır
bu bir emirdir
domuz etiyle muhatap olurken,
domuzla değil
domuz eti yemeyin diyen
Rabbinin hatırına bakar
zararlarının bilimsel açıklamalarına
dayandırmaz itaatini
saçını saklarken
güzelliğini herkese göstermemeyi tercih ederken
saçlarının hatırından önce
saçlarını ziynet diye veren
Allah’ın hatırını görür, gözetir
Allah’ı görenin tesettürü gönüllü olur
zoraki değil
demek ki tesettür
tenine örtü örtmekten fazlası
Allah’ın hatırını bilecek kadar
iman etmeyi içeriyor içinde
hatır bilmek
ölçülecek
kesilip biçilecek
bir şey değil ki
Allah’ın hatırına yemez, içmez mümin
Allah’ın hatırına örtünür ve saklanır
bu yüzden tesettür de
iman eden erkek ve kadınlara emredilir
Allah tarafından görüldüğüne iman edenler
bakışlarını, saçlarını ve tenlerini
ziynet diye bilir çünkü
yoksa emir almaz
kadir bilir
emir telakki eder
yasaklara aldırmaz
hatır sayar
kendine haram eder
bu yüzden
sevmeyi en çok hak edeni
sevmek kadar dolu dolu olmalı insan
her türlü sevgisiz uymalar
insan gönüllülüğünü ihlal eder
ancak sevildiğini bilenlerin
farkında olduğu
içten bir nezakettir
sevmek
sevilmek
redfer