Namuslu Müteahhit Görerek Uyanacağımızı Sanarak…
Bilmenin, hayata geçirmemiş uygulanmamış haliyle bilmekle,
bir alakasının olmadığını biliyoruz artık. O nedenle ben biliyorum sözü, bu
anlamda hükümsüz kalıyor bir anlam ifade etmiyor. Onca depremin ardında yıkılan
evler, eksik malzemeler genişletmek için yıkılan kolonlar, onca bilerek işini
yaptığını sananların bir şey bilmediğini insanlığını üç kuruş para karşılığında
satarak” şerefsizliği” satın almaları tek bildikleri şey olduğunu, ortaya
çıkarıyor. İşte uykuya dalarken bir daha uyanmayan onca masum beton
yığınlarının altında kaldı, tedbirini al
taktiri Allah C.C. bırak diyen olmamız gerekirken, maalesef ne Alemlerin
Rabbini ne de insanlığı bilmeyenlerin hala olmadığı bir dünyada yaşarken uyku sırasında
gitti onca can, ağlıyoruz haftalardır, çırpınıyoruz, kan ağlıyor kan
gözyaşlarını döküyoruz! Namuslu müteahhit görerek uyanacağımızı sanarak, yatağa
yatarak tedbirini almış taktiri Rabbine bırakmıştır diye uykuya dalarken, bunun
olmadığı gerçeği ile beton yığınları altında kalarak can verenlerin söyleyecek
bir sözü olmadan Rabbime kavuşmalarına, ne söz söyleyebiliriz şaşkınlığımızdan
başka ki?
İnsan yaşarken sadece kendisi için mi yaşar? İşte asıl
bilmek buradan başlıyor, önce kendini, sadece insanlık için yaşaman gerektiğini
bilerek, Rabbini bilerek her şeyin en iyisini yapmakta sorumlu olduğunu Rabbine
karşı bilerek yaşamak işte bilmek budur. Yoksa ye ye kudur, beni bilmeyenlerin
sonu budur mantığıyla yaşayanların sonucunda yaşanılan felaket gözler önünde.
Bu soğukta çadırda yaşamak ne kadar zor, sağlam yapılan “TOKİ” evleri hala ayakta
yıkılmadan duruyorsa insanlığımızın bittiğinin, müteahhitlerin “şerefsizliklerine”
göz yummadan, yetkilerini elinden almak ve ömür boyu hapse atmak gerektiği
artık belli oluyor hatta belli…
Teşhis belli ”şerefsizlik” karşılığına ne düşüyorsa
yapılmalı anında şak diye. Eylemi, eylemsizlikle karıştırmamak gerekir, şimdi
gidenlerin sessizliğinin ne ifade ettiğini biliyoruz yaşadık, bahaneler bularak
bu olanların karşısında söylenecek bir cevap dahi yok, ihmalkarlık, şerefsizlik,
insanlığını satanların eline verilen yetki olunca böyle oluyor. Yaşarken önce
insanlığa göre yaşamayı ve Rabbinin emrine göre hareket edilmesini bilmeyenleri
bu ülkeden sürgün etmeliyiz…
Depremde enkaz altında can verenlerin sonsuz bir yolculuğa
çıktığını bilerek, onları bu halimizle ıstırap veren bu yükün ağırlığı altında
ezilip büzülürken, çürümüş omuzlarımın olması sebebiyle omuzlarımızda dahi taşıyamıyoruz. Küçük bir göçüğün altında çırpınarak
ölenlerin ahı bizi tuttukça biz bu depremlerden bu insanların “şerefsizliği”
şeref sananların olduğu bir dünyada kurtulamayacağız. Her zaman boşlukta duran”
dur” ”yeter” artık sözlerini söyleyemedikten sonra yaşamakta haram bu dünyada.
Tam anlamıyla böyle giderse esenliğe çıkarak kavuşacağımız
an olmayacak galiba, yapılması gereken anında yapılmalı vesselam.
Mehmet Aluç