Ruhumu silkeledim; camın pervazına
konan kuşun gitmesini bekledim önce. Sonra karanlığın çökmesini ve bekledim
gecenin eşlik etmesini sanırım en çok geceyi özledim bir de annemle el ele
tutuşup yürümeyi…
İçimin semasında yaşarıyor
sözcüklerim sonra annemin yanına gidip gözlerinin ta içine bakıyorum.
Damlıyorum.
Damlalarım kutsal tıpkı sevmek gibi.
Kutsandığımı biliyorum çünkü kaç
milyon kere yenik düşüp acılarımdan doğdum ben.
Biraz haris midir ne insanlar yoksa
fazlaca mı? Ne fark eder ki ben onlara benzemedikten sonra.
Betim benzi atıyor kalemin: ah,
sevdalandığım.
Kalem süratli bazen yenik bazense ucu
yanık mektuplara vesile olan ve ben tüm sözcüklerin velisiyim delisi de.
Delişmen mevsim pek cebbar çıktı ne
de olsa düşen cemreler sonrası aklı başına geldi yiten kış mevsimin ve çürük
dişlerinden şehrin lanetler yağarken ben aşkla istirham ediyorum doğadan
havanın soğuyup beni üşütmesini.
Dişlerim birbirine çarparken soğuk
havanın müjdesini veriyor siyah bulutlar ve kodaman yalnızlığıma sağanağı
ekliyorum ve bir bir dikiyorum yağan rahmetin söküklerini.
İbraz ettiğim ne var ki?
İhtimamla sevdiğim onca insan niye
yitip gitti ki?
Sevdalandığım semaya bakıyorum ve
susuyorum.
Bir hengâme ki bu şehirde yaşamak
bense hediye bilmişken bir ömür.
Bir harabe ki içimin çöken mimarisi
sanırım kentsel dönüşüme ben de kurban vereceğim sefil yüreğimi.
Kaybolmanın ertesi kodluyorum ipuçlarını.
Bir ben buluyorum sen’ in içinde ama
açılmıyor bağcıkları.
Bir sen buluyorum sizli bizli
cümlelerimizde ama asla biz olmuyor.
Çoğalmakla mükellef insanoğlu bense
sürekli eksiliyorum.
Aktarmak istediklerim çok fazla ve
gecikmeli yaşıyorum mutlulukları.
Özveri ile yaşadığım ve sevdiğim.
Öngörüsü bir hikâye iken yazdığım
şiirlerin.
Öyküler derlediğim önceki hayatım ve
övündüğüm geçmişim mi?
İdrak ettiğimden fazlasını izah
ediyorum. İnkâr ettiğim ne varsa iddia ediyorum ve kelime oyunları ile açıyorum
zihnimi ve sabahın ilk saatlerinde bir koşu gidiyorum annemin yanına. Dün
aldığım çiçekler nasıl da açmış ve coşmuş ve sarkık yanaklarına usulca
dokunuyorum sevginin ve İlahi sırlar hâsıl oluyor ve Allah aşkıma eklediğim
anne sevgimle şükrediyorum bana annemi yeniden bahşetmişken evren.
Rengim kaçık.
Nutkum tutuk.
Yalnızlığım ayan beyan.
Karartma gecelerinden firar ettiğimse
koca bir gerçek ve ben artık sabahların kızı sabahların yıldızıyım ve inkâr
edemeyeceğim kadar mutluyum bazen.
Sözcükler ütülü ve bıçkın.
Denizse köpüren bense damla kadarım
damlattığımdan fazlasıyım gözyaşımın.
Aşkın kayıp evrelerinde saklı rüzgârım
ve nemli yüreğim benim tek memleketim.
Soluksuz kaldığım kadar merdim de ve
merdiven dayadığım hayatta ben sadece köprüler kurmak adına adımlamışken hayatı
kırık bir yüreğin kırılgan namelerinde sekiyorum.
Keşke ben sadece tek bir sözcüğe denk
düşseydim oysaki ben sözlüğün ve sonsuzluğun neferiyim eşkâlim kayıp olsa da
emsalim de yokken aşktır içimdeki emanetim en azından yaşadığım sürece…