İklimin soğuk nidaları saklı yağan
yağmurda hasretini çektiğim ölümün deminde saklı alın terim yalnızlığımınsa
mimlendiği.
Sıradan sözcükler geliyor gözümün
önüne aslında gözümün önünden gitmeyen bir şelale anneme duyduğum derin sevgi
ve ihtiyaç bir o kadar onun da eksikliğini hissettiği şeyler yürümek mesela
dünde kalan ayak seslerimi annemin ve yatağa hapsolmuş bedeninde saklı dünün
izleri.
Gizini sürüyorum kaderin ve kederimle
hemhal öykündüğüm şeyler var mazimde zaten kendimi asla kıyaslamadığım gibi
başkalarıyla bazen içim inanılmaz acıyor dünümdeki yangın nasıl da sönmüş ve
günümde saklı binlerce kıvılcım adı sanı olmayan duygulara mahal vermiş.
Yanıyorum aralıksız.
Kalemle sürtüşüyorum sonra kendimle.
Yazamıyorum bazen ve yazdıklarım
neyse acımdan onlarca değil yüzlerce sayfayı tek tuşla karanlığa gömüyorum.
Ben aslında bir gömütüm ve dün geçti
elime son çıkardığım romanım onun bile sevincini paylaşamazken insanlarla
annemin incecik parmaklarına dokunuyorum ve sıcaklığı ile içimdeki buzlar
eriyor ve ben inanılmaz üşümeye devam ediyorum.
Üşenmeden yazdıklarım bazen kale
alınmadığında üşenmeden kendime yüklenip yenileri yazıyorum ve yenileniyor
yaşadığım hayal kırıklıkları.
Elimden tutan kimse yok son altı
aydan bu yana ve annemin hastane maceralarına bir yenisi daha eklenecekken yine
işin içinden çıkamayacağım bir boyuta gelmemesi adına dua ediyorum.
Aslında ben bir günahkarım da
günlerdir dilime pelesenk olan isyanımı bu gün bastırmışken eklenen yeni
üzüntülerle hemhal sadece irdelemiyor inzivada geçen ömrümü de geri istiyorum.
Neden yazdığıma gelince…
Ve ben bunu hala anlatamamışsam
biliyorum ki suç bende hep de olduğu üzere.
Bir yenilgiye hatta binlerce
yanılgıya düştüğüm gün gibi ortada ve hissettiğim konuşma ihtiyacımı yazarak
gideriyorum bu sefer insanların yeni tepkisizliklerine rast geldikçe üzüntüm
katlanıyor.
Ömrümün kalın duvarları ne yazık ki
ses geçiriyor ve ben sadece insanların öfkesini ve hiddetini duymakla kalmıyor
karşılığını alamadığı her şey adına yine kendime yükleniyorum.
Ocak ayında çıkardığım ilk romanım ve
dün elime geçen ikincisi:
‘’Sisli Hayatlar’’ başlığını koyduğum
ikinci romanım ve sayfalarda saklı aslında hayatın g/izi ve romanımı çıkardığım
yayınevi il günlerde bana destek olup içtenliklerine beni inandırmışken her
nasılsa aradığım kadar da cevap veren kimse yok ne de mesajlarıma ne de
gönderdiğim iletilere.
Bu bir zafer addedilecekken aslında
yeni bir yenilgiye denk düştüğüm aşikar işin ilginci somut hal almış roman
taslağım şimdi bir kitaba dönüşmüşken ve de benle iletişimi koparan yayınevi ve
nice insan içimi canımı acıtmaya devam ediyor.
Hayatımda saklayacağım ne mi kaldı?
Ya da cidden sunduklarım yetmedi mi?
Ve de hayatın bana dayattıkları.
Bense üçüncü kitap için yola
düşmüşken ek olarak hemen hemen her gün yazdıklarımla hemhal bir yandan da çöp
kutusunu boylayan yüzlerce sayfa yazı ve şiiri nasıl da acımadan ölüme terk
ettiğime inanasım gelmiyor.
Sevindiğim şeyler de yok değil hani:
En azından insanlar bana acımıyor
sadece öfkeliler ve yok saymaktalar beni aklınıza kim gelirse artık…
Yok sayıldığım kadarsa ben kimseyi
yok sayamıyorum çünkü ben duygularımla yaşayan bir insanım mantığımı çoktan
hayatımdan çıkarmışken bir de beni hayatından çıkaran dostlarım ve sevdiklerim
hatta yabancılar.
Bu nereye varacak ben de bilmezken
annemin yeniden hastaneye yatacak olması daha da acıtıyor canımı ve ben onu
yine uzun bir süre göremeyeceğim.
Ona verdiğim iki sözün birini
tutmuşken üstelik ve ona adamışken ona ithaf etmişken iki romanımı da bir
sözümü daha tutmak adına düşüyorum yola ve onun da bana verdiği sözden
hareketle onunla el ele yürüyeceğimiz günlerin hayalini kuruyorum.
Hayalden öteye gitmeyen sefil hayatım
ta çocukluğumdan bu yana ve her nasılsa ben tüm hayallerimi gerçekleştirmişken
asla da yüklenmemeliyim kadere çünkü onları sonlandıran yine ben olmuşken.
Kurduğum tüm hayaller somut bir hal
almış olsa bile devamını getirmediğim için bir ömür yeni baştan hayal kurmaktan
başka bir şey gelmemiş olsa da elimden tüm hayallerimi gerçek kılmanın verdiği
huzur ve öz güvenle devam ediyorum yoluma.
Her roman her yazı her şiir benden
bir parça ve ben annelik duygusunu
tatmamış olsam bileee buna benzer bir sevgiyi zaten sundu bana yüce Yaratan:
Öğretmenlik yaparken kazandığım
deneyim ve çocuk sevgim üstüne üstük kardeşim elime doğmuşken ve ben onun küçük
annesi olmuşken kimse de ahkam kesmesin hani anne olmadığımı gözümün içine soka
soka kendilerini en üst kategoriye koyarken işin ilginci ben dertlenmezken anne
olmadığım için üstüne üstük evlenmemiş olmam bile insanlara dert olabilirken
benim derdinde olduğum çok başka ve önemli şeyler de yok değil hani.
En başta insanlığımı…
Bir adım sonrası iman gücümü…
Ve insan sevgimi ve dürüstlüğümü ilke
edinmişken…
Diyeceğim o ki: sevgili dostlar
yazmak için milyon sebebim var ve de yazdıklarım sadece bunlardan ibaret değil.
Belki de gelmiş geçmiş en berbat
yazar ve şairim ama kimse benim insanlığımı sorgulamasın artık.
Belki de gelmiş geçmiş en berbat
öğretmenim ve de bankacı ve de…
Haizi olduğum sıfatlara her gün
yenileri eklenirken…
Hazzı acının belki de bana yazma
şevki veren.
Yaza yaza dağlar aştığımsa koca bir
gerçek.
Ve de yüreğimin d/ağlandığını asla
yadsıyamam.
Bir cümleden çıkıp da yola.
Bir duyguyu şerh düşüp de…
Ve tüm derdim kendimle iken bana dert
sunanları saygıyla karşılıyorum çünkü her insan her sıkıntı benim sınavım
üstelik beni Allah’a daha da yakın kılan…
Allah bu günümü aratmasın yeter ki…