İşin tuhafı insanlar üreten bir kolektif alanda insan olduğu
halde, insanlar kolektif akıl ile kolektif özne olarak düşünüp davrandığı halde
kolektif bilgiyi, kolektif bilinci anlam olarak ne bilirler ne söylerler ne
kategorize ederler. Kolektif bilinç bileşenlerine bile ayıramazlar.
Adeta kolektif olana sosyal bir içgüdüsel tepkileri vardır!
Bunu da anlamak hiç de zor değil. Bu günkü kişisel servet ve zenginlikler
kolektif emeğin ve kolektif kapasitenin sömürülmesiyle vardı.
Bu sömürücü ve gaspçı sistem dünden bugüne kolektif alanı ve
kolektif alan çağrışımlı geri beslenme bilgilerini yok saymak, unutturmak, bu
konuda bilgisi sizliğin karanlığını oluşturmak için dini ile imanı ile
ideolojisi ile hani az uğraşmadı.
Totem alanla birlikte izole olma anlayışı ön plana çıkmıştı.
İzole alan duygudaşlığı, TOTEM KARDEŞLİKTİ. Totem kardeşliği içinde kendinizmiş
gibi totem kardeşlere de empati yapmak esastı.
Yani totem kardeşliği içindeki tutumunuz bencil olmak yerine
özgecil olmaktı. Tarihte ilk kez özgecilik totem kardeşliği içinde belirdi.
Totemi alan sadakalık bir ortam öngöremediğinden, sadaka da yoktu.
Totem alan içinde olanlar birbirinin kendisi gibilerdi.
Totem kardeşliği özgecilik gibi manaca bir ayrıntı ortaya koyma işiydi.
Totem kardeşliğinin mana üzerinde ayrıntıya doğru gitmesi
dil sel öğelerin gelişmesini ve geleceği zorlayacak olmanın bir intibak
süreciydi.
Totem alanın duygudaşlığı; sürüye bağlılığı değil gruba ait
olmanın bağlılığıydı (totemi aitlikti). Dolaysıyla da totem duygudaşlığı totem
kardeşlere bağlılıktı.
Yani totem alan içinde totemilerin duyguları da yalıtıma
edilmişti (tecridiydi). Duygularınız sadece gruba ait olanlara gösterilen bir
alakaydı. Grubunuz dışındaki hemcinsleri avlayıp yiyebilirdiniz!
Totem dili içindeki mana yüklemelerinde acıma, şefkat,
merhamet, bağışlama gibi "aynı Tanrı'nın kulu olma" fikri de yoktu.
Zaten olamazdı da. Bu tür mana içinde olmamaları barbarlıklarında değildi.
"İhsan ettim, bağışladım, merhametim öfkemin önüne
geçti" türünden özel mülkü kutsayıcı bu tür ayrıntıları ile gönüllere
korku salan bu gibi argümanlar ortada yoktu. Şeytan bu tür söylemler
ayrıntısında gizliydi.
Bu türden mana düşüncelerinin ve mana dilinin ortaya çıkması
için "mülkün sahibi o" denen bir zaman ile "mülkümden dilediğime
dilediğim kadar verdim" denen zemin, henüz ortada yoktu.
Dahası Avcı toplayıcı bir totem alanda ne mülk vardı ne mülk
biliniyordu ne de mülk sahibi biliniyordu. Mülke de ihtiyaç yoktu çünkü
üretemiyorlardı. Kolektif yaşama alanı denen bölgeyi savunma vardı.
Uygun zaman ve zeminin olmadığı ortamda da o türden zamanı
ve zemini güden mana düşüncesinin değil kendisi, eser miktar düşüncesi bile
olamazdı. Şartlar hiç mi hiç uygun değildi.