Hangi rengin istilasıydı sönen gün
ışığı ve metruk hanelerin yabancısı mehtaba verip veriştirdiğim…
Dilimlenendi yüreğim dilemması ölümün
öykündüğüm mutlak bir huzur çünkü…
Çünkü en asil duygu ve renkti yüreğin
İlahi Aşka nüfuzu.
Hızımdı haz ettiğim acıların tanıdık
siması ve göğün sunumu komplimanlar kekremsi bir ışıkta salındığım kadar
yalnızlığın adeta vebası ölümsüzlüğü dilesem de günde sekip geceye ektim mi
acılarımı biliyordum artık ölümün çok yakın olduğunu.
Gezgin bir imgeydim işin aslı.
Geçkin şarkılar veryansın ederken…
Vardiyası hüznün salkım saçak
süpürdüğüm duygular bense bir lahit kadar sıkı ve disiplinli ve dinamik yeri
geldi mi durağan ötüşen nesli kuşların nesri duyguların nakkaşı ölümün.
Ötesiz bir gizemdim bol keseden yağan
rahmete kavuşup da nihayete ermekse hidayete…
Delik ceplerim.
Delişmen rüzgâra meylettiğim.
Ilık bir gün dilerken geceye sığınıp
sınandığım kadar sabrımı katık ettiğim.
İhlası sözcüklerin ve sevgi fukarası
yüreklerin nesli idame eden yaşlarım yasımda karıncalar ne de olsa gecenin
köründe duyandı Rabbim o kara karıncanın ayak sesini.
İzledim.
İzlendim de.
İzbelerde değil ayyuka çıkan bir
sevgiyle sarıp sarmaladım ben evreni en çok da annemi.
Girift yollar.
Gerilimli teller.
Geniş acısı ömrün dik başlı bir
hüzün.
Sevdiğimden de ötesi sevilmeyi
dilemesem de artık biliyordum ki: annemdi sadece annem, sevginin en diri en
dingin lehçesi…
Ah, pejmürde gölgem ve misilleme
yapan gece.
Taradıkça içimi terledikçe hüznün
derisine yağan rahmeti yağdırana sevdalı ve ben Allah’a inandığım kadar huzuru
içime sunmuştu kader.
Tınısı yoktu bazı şeylerin tanımı da.
Mekân ve zaman tanımayan iç sesim
öyle ki büyüktü ki acım ve işte düz duvara tırmanmıştım ben bir ömür boyu.
Ve kader, lades dediğinde.
Ölüm sobelediğinde.
Evreler ve evrenler paralel düzlemde
bazen dikit bazen sarkıt misali öykündüğüm de değildi artık mutluluk eşlik eden
gözyaşı ve işte o meçhul son bana ve anneme karşıdan el sallarken.
Deştiğim ve dişlediğim bir boyut.
Bir hengâme adeta nasıl oluyordu da
içimde hüznümde saklı olabiliyordu engin ufuk?
Muradı dillenen bir öykü.
Miadı dolan bir yaşam iksiri.
Eflatun gök turuncu güneş ve gözyaşı…
Dilberdudağı renklerin ve ufka
bandığım hasretim bir milattı mademki sevebilmek ve işte ölgün günün nezdinde
sırasını savacak kim ise beklemede.
Günsüz.
Gecesiz geçen aylar belki yıllar.
Yâd edilesi dünüm kayrasında yabancı
bir sima oysaki tanıdık bilmiştim ben sonsuzluğu ve sessizliğin yankısında.
Sergüzeşt bir elem.
Bir başkaldırı.
Hibeli araziler hadisler ve de
hadiselerle tıklım tıklım yüreğin aralıksız yaptığı muhasebesi.
Ölüm.
Alıcı kuşlar.
Şafak.
Sabaha çok var daha…
Ola ki gün ışıdı ola ki güneş doğdu
ama kimi hanede saklı karanlık ve isli ruhlar yorgun bedenden sıdkı
sıyrılmışken sandık dolusu hüzün ve balyalarca duygu pekişen bir hasret ve
hazırlıklı olmam gerektiğinin d bilincinde annesizliğe…
Güm.
Düştüm ve kalktım.
Gümbür gümbür idi annemin yüreği
öncesi ve şimdi tekledikçe görünen o ki: vakit çok azaldı.
Dilim varmıyor yüreğim asla.
Ama mecburun anlamaya anlatmaya ve
dayanmaya.
Duvarlara vurmaksa başımı kan revan
içinde üstüm başım ve işte annemin kanayan damarından üstüme fışkıran kan ve gözyaşı.
Lamı cimi yok artık mevsimin.
Vakit çok azaldı.
Mekânlar daraldı.
Yine de yine de…
Ah, be anne gitme ne olur, demek
gelse de içimden canı o kadar çok yanarken sahiden de bu istemeli miyim
Tanrıdan?
Rüzgâr.
Savrulmuş yapraklar.
Dikenli bedenim.
Solan yüzüm ve biliyorum ki artık
terk etmeliyim içimdeki çocuğu annesine âşık yüzünde sözcüklerin yüz göz
olduğum hüzünden arda kalan üç beş cümledir yazmaya çalıştıklarım.
Direncim ve de.
Sınandığı kadar dirayetim içinde
yaşadığım o fanus artık emin bir yer değil de yeryüzü.
Kanayan sözcükler.
Kanayan elleri annemin ve yüreğinin
kanlı ihbarı çünkü onun canı hiç olmadığı kadar çok acımakta.
Acımadığı için insanlar bana belki de
huzur bulmalıyım aslında buluyorum da…
Ardı ardına okuduğum dualar ve Yasin
ve Nas ve nicesi.
Aman Rabbim, ben ne kadar aciz bir
beşerim ve şaşarım da:
Ne olur af et beni.
Ne olur af et günahlarımızı annemin
de ki onun günahı nerede ise hiç yok gibi çünkü benim annem bir melek.
Melek de olacak belki de ve akıl
melekelerimle sınandığımın bilincinde yaşımı yasımı dondurmalıyım ve dur,
demeliyim kendime…
Ya, duramazsam…
Rabbim, sensin bilen her şeyi ve de
hayırlısı her şeyin: yaşamın da ölümün de hayırlısı.
Ve anne, eğer ki olur da gidersen
lütfen gözle yolumu çünkü ben de ruhum da firardayız ve hiç olmadığım kadar…
Ne de olsa her şey ama her şey anbean
büyüyen iman gücümde ve sevgimde ve maneviyatta saklı.
Anne, yolun açık olsun.
Kalsan da gitsen de yeter ki huzur ve
Rabbim seninle olsun.
Demedim farz et yine de ama dedim
bile.
Rabbim sen af eyle günahlarımızı.