Özlemek
“Özleme” kelimesi çok önemli ‘öz’ le ilgili, insanın özünü tekrar hatırlamasıyla ilgili.
-Özünde olanı hatırlayıp, özlediği zaman 'özledik' diyoruz
özleşmek gibi. İnsan sevdiğini özler ya sevdiği de özünün bir parçası özü
neyse onu seviyor.
Neyi seviyorsa özü ona dönüşüyor ‘men özüm seni sevirem’
diyor mesela Azeriler.
Tabi neyi seviyorsa- vatanını ,ailesini ,sevdiğini ,dostunu
bir muhabbeti kahveyi çayı .Bir yeri, bir mekanı, bir ortamı kitapları ,yazmayı
onların hepsi aynı zamanda bizim 'özümüzü' oluşturan şeyler. Bunlar birer amel faaliyet
gibi görünüyor ama bunların totali bizim özümüzü şekillendiriyor.
Özlemek demek
aslında, özümüzü tekrar inşa etmek için o şeye kavuşmaya çalışmak demek. Onu
tekrar arzulamak demek çünkü özünden bir şey eksiliyor ya o eksiği tamamlamak
için diyorsun 'özledim'. Bir şey eksik- ona tekrar kavuşmak için hareket ettiğinde
özlemiş oluyorsun.
İnsanın en çok özlemesi gerektiği yada en çok hasletini
çekmesi gerektiği şey belli .
Yücelerin Yücesinden en güzel suretle yaratıldı sonra
dünyaya gönderildi oradaki lezzeti oradaki tadı özlüyor. Dünya gurbetinde
ahireti özlemekte bundan dolayı, başta bize verileni tekrar Kamil bir şekilde
geriye almak için. Başlangıç ve son ancak bu özlemeyle tamamlanabiliyor.
İnsan o Yüce Ali olanı ukba da karşısında çıkacak olanı
özlediği oranda bu dünyada asil, temiz, güzel onuruna yakışır özüne yakışır bir
hayat yaşıyor.
Başka şeylere yöneldiğinde aslında özlemiyor ‘özsüz’ leşi yor.
Özünden uzaklaşıyor, dünyada insanın dikkatini dağıtacak onu
yoldan çıkaracak çok şey var imtihan da biraz böyle bir şey.
İnsan ancak kendi özünü tamamlayan şeye yöneldiği zaman
gerçek manada özlüyor.
Özünü inşa etmeye başlıyor ,peki mutluluk bu işin neresinde.
Bakıyoruz mesela yaşadığımız çağda herkesin bir mutluluk arayışı var dünyanın
kuruluşundan beri bu hep böyle oldu.
Belki de kıyamete kadar da devam ediyor olacak. Yanlış yerde
arıyoruz bazen, bazen bulduk zannediyoruz. Mutluluğun huzurdan bir farkı var
mesela onu fark edemeyebiliyoruz.
Modern çağda haz ve hız üzerine kurulu bir tüketim
kültürünün içinde yaşıyoruz. Bu döngü içerisinde insanı kalben mutmain eden insanın
içindeki huzuru ortaya çıkartan bir mutluluğa ulaşmak imkansız derecesinde zor.
Çünkü haz ve hız sürekli yenilenmesi gereken hiçbir zaman kendinizi tamam
hissedemediğiniz duygu yaratıyor sizde. Bir sonra ki şeye yönelmenize teşvik
ediyor. Tüketim kültürü bazen insan öyle duyguya kapılır şunu elde etsem
dünyanın en mutlu insanı olacağım. Şu arabayı alsam, bir şunu alsam, bir şuna
ulaşabilsem bütün sorunlarım çözülecek en mutlu kişi ben olacağım. Ya şu atama
bir yapılsın, şu makama bir gelsem ,bir geleyim geldikten sonra o kadar hızlı
tüketiyoruz ki onu sonraki şeyin telaşına kapılıyoruz bu sefer.
- Geçici olanda
mutluluk aramak, insanın mutsuzluğuna yol açan bir şey. Geçici olmayan daimi
olan bir şeye tutunduğunuz zaman mutluluk geçici hazdan öteye geçiyor. Ama
modern tüketim kültürü haz ve hız üzerine kurulu olduğu için ,bizi hep buralarda
böyle bir hengamenin böyle bir fasit dairenin böyle bir canhıraş kavganın
telaşın içerisine giriyorsun farkında olsak ta olmasak ta. O yüzden de hep bir
tatminsizlik duygusu var içimizde. Maddi imkanlar ne kadar fazla olursa olsun
bir türlü evet şimdi itminan noktasına geldik diyemiyorsunuz. Çünkü tüketilen
bir şey bir sonra ki tüketim duygusunu hazırlıyor. Halbuki insan tükenmeyene
yöneldiğinde ondan pay aldığı oranda içindeki iman duygusu tatmin olma duygusu
bir tamlık duygusuna dönüşüyor. O zaman insan daha az şeylere talep etmeğe
başlıyor. Hayatı daha bir sadeleşiyor günlük hayatın yüklerinden
kurtuluyorsunuz ve o yüklerden kurtulduğunuz oranda da özgürleşiyorsunuz
hafifliyorsunuz.
O yüklerden kurtulmadığınız zaman ,sırtınız taşıyorsunuz
onları gittiğiniz her yer taşıyorsunuz. Şuyum var şuyum da olsun, buyum var
buyum da olsun duygusu sizi her yerde takip ediyor .O zaman hep böyle
huzursuzluk hali var, aynı şey bu modern teknolojiyle ilgili bir şey. Sürekli
bir sonraki ,son dakika haberi, bir sonraki haber bir sonra ki manşet ,gelişme
bir sonra ki bildirim ,bir sonra ki beğeni sizi böyle sonsuz bir fasit dairenin
kısır döngünün içerisinde serseme çeviriyor. Hangisine yetişeceğinizi
bilemiyorsunuz, çağın bu tüketim hızı haz üzerine kurulu, bu kargaşa çok gayri
insani ,gayri fıtri bir şey aslında. İnsanın tabiatına aykırı bir şey yani ,ağacın büyümesinin bir süresi var çimin ,otun yetişmesinin bir süresi var.
Elmanın, kirazın, şeftalinin, kayısının büyümesinin bir
süresi var. Güneşin doğmasının bir süresi var bunları yapay olarak hızlandırmaya
çalıştığınızda onların tabiatını bozuyorsunuz.
Nitekim işte g-d-o diye genetik olarak yapısı
değiştirilmiş gıda ürünlerini de hızlandırıyorsunuz ,ortaya çıkan şey gıda
olmaktan çıkıyor meyve olmaktan çıkıyor.
Hayvanları yetiştirirken daha hızlı tüketim için, daha fazla
yumurta alalım diye civcivleri böyle yapın tavukları böyle yapın onlara 24 saat
ışık verin, hayvan uyumasın biran önce üretsin, bir an önce kesilecek hale gelsin
dediğiniz şey artık bir hayvan olmaktan çıkıyor. Bir nesneye dönüşüyor sağlığınızı bozuyor, bütün eko sistemi
bozuyor.
Aynı şey, insanın kendi ruh dünyası için de geçerli ,bu telaş
hali bu kargaşa hali, hazzın ve hızın peşinden koşmak hali ,kaygısı, insanın
madde dünyasını bozduğu gibi, mana dünyasını da bozuyor. Sadece manevi olarak
bir tükenmişlik hissi yaratmıyor ,maddi olarak ta farkında olalım yada olmayalım
daha sağlıksız daha kalitesiz daha tehlikeli daha toxic ir ortamda yaşamaya
başlıyoruz.
Çevre krizi, iklim değişikliği ,her şeyin yapay hale gelmesi ,her
şeyin bu kadar tokxic hale gelmesi biraz bununla ilgili .Soluduğumuz hava,
bastığımız toprak, içtiğimiz su, baktığımız gökyüzü, gözümüze gelen ışık, maruz
kaldığımız ışınlar hepsi o kadar tokxic hale geldi ki, tabiatı eşyayı,varlığı o kadar perdeledik ki ,kendi ürettiğimiz is,
pis hava kirliliği varlık kirliliğiyle de zihinsel kirlilik ve maddi kirlilik
nedeniyle onları o asli haliyle olduğu gibi göremez hale geldik .
Nasıl hani
güneş ışınları dünyaya gelirken bir sürü zehirli katmanlardan geçerek geliyor
oluşturduğumuz hava kirliliğinden dolayı.
Ve bu iklim değişikliğine işte sıcaklığın artmasına sara
etkisi dedikleri sonucu ortaya çıkartıyor. Aynı şekilde bizim varlıkla
ilişkimizde de araya o kadar çok perde giriyor ki.
Perdeler arttıkça görüş karanlıklaşıyor kararıyor farkında
olmadan kuşa bakıyoruz ama artık kuşa bakamaz hale geldik. Ağaca bakıyoruz
ağaca bakamaz hale geldik,çünkü her şey artık bir görsel paylaşım nesnesi
olarak kullanmaya başlıyoruz zihnimizde.
Anı yaşamaktansa ziyade onu hemen bir görsel malzeme haline
getirip paylaşalım fotoğrafını çekip birine gönderelim.
Konsere gidiyor
insanlar canlı konsere gidenler ,canlı yayın yapıyorlar. Canlı müziğin esprisi
onu 'orada' duymak hissetmek o müziği orada yaşamak.
Yayın yaptığınız zaman siz konserde değilsiniz, dinlemiyorsunuz yayın yapıyorsunuz bir şeyi kaydediyorsunuz dolayısıyla müziği
kaçırıyorsunuz. Canlı müziği insan ruhuyla, bedeniyle kulağıyla her şeyiyle
dinlediği zaman, içine çektiği zaman- ha ondan sonra o duyguyu paylaşmak daha
kıymetli.
O görüntüyü değil o duyguya gelip paylaşmak daha kıymetli değil mi.
Selam ile dua ile kalın sağlıcakla…
Semra EROĞLU Şiirleri sevdiren kadın
23/06/2023
(
Özlemek başlıklı yazı
Semra EROĞLU tarafından
23.06.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.