Her   Şeyde   Allahın  İmzası   Vardır




__Kısmetimde ne var bilmiyorum?.. Evlenemiyorum nasibim yok mu?  

İşe giriyorum ,bir türlü bir iş yerinde çalışamıyorum veya iş

bulamıyorum mu diyorsunuz? Hayatınızdaki başarısızlıkları aklınıza

getirdiğinizde, benim kaderimde başarılı olmak yokmuş mu diyorsunuz?

Veya evlilik ile alakalı, evlilik benim kaderimde var mı?


Bu soruları ,her Müslümanın sorması gayet tabidir.

Yalnız, cevabı araştırırken sağlam bir kader anlayışımızın olması

gerekmektedir. Bu olmadığı için, kaderi bilmediğimiz için, maalesef

bocalayıp duruyoruz, bir o yana bir bu yana.

Ben hastaysam ,bu benim kaderimde mi?..

Mutsuz bir evliliğim var ,bu benim kaderim mi? 

Günah işliyorum Allah korusun içki içiyorum ,veya şu ,şu haramlara

bulaşıyorum e demek ki kaderi Allah yazdı bunda benim suçum ne?..

Diyen, insanlar da ,dikkatli okusunlar!.


İlk önce konunun tam kritik noktasından başlayalım.

"Kader" nasıl inanmamız gereken bir şeydir?..

Şuradan başlıyor yanlış, birileri kader yoktur diyor mesela ,kader yok

benim yaptıklarım var ,ben yaratırım diyor.

İyilikte olsa kötülükte olsa kaza, şu ,bu ,yok ben neysem oyum diyor.

Bunu diyen insanlar, kazandıkları paraları kendilerinin kazandığını

örneğin birilerine bakıyorlarsa, onların rızkını kendilerinin verdiğini de

söylemiyor olsalar da bu kapı buraya çıkıyor.

Kader yoktur-sa?. O zaman sen nesin peki?..

İkinci görüş ne?.. Her şey kaderdir diyenler.. 

Dikkat buyurun, kader yoktur diyenler dedik Allah kiminle evleneceğini

ne bilir diyenler, haşa yanlıştır.

İkincisi, her şeyi kadere bağlamak ve benim bir sorumluluğum yok ki.

Dolayısıyla, benim bir sorumluluğum olmadığı için, kaderi ben

yazmadığım için, ben bir oyuncuyum, sadece yiyorum içiyorum hatalar

yapıyorum vs.

Elimden geldiği kadar düzeltmeye çalışıyorum ama kaderi ben

yazmadım, her hangi bir fonksiyonum olmadığı için suçum yok

diyenler...


Hım, şimdi kader Rabbimizin hakkımızda çok önceden yazdığı bir

senaryo ve kendinizi de mecburen o yazılmış olan senaryoya uymak

zorunda kalan bir oyuncu gibi kabul ederseniz, buda kader anlayışı

olarak yanlıştır.

İçki içiyorum kaderimde varmış, namaz kılmıyorum Allah böyle istemiş

hayır, bunların hepsini inşallah tek ,tek işleyeceğiz.

Kardeşlerim bir atasözü var Arap atasözlerinden bir tanesi ne diyor

biliyor musunuz?.. "Nasibin dağın altında da olsa ,sana isabet eder".

Koca dağı kaldırma imkanın var mı? Yok, ama Allah sana nasip

edecekse o dağın altındakini sana iletir.


Allah Kuran'da bize çok uyarılarda bulundu o uyarılardan bir tanesi de

boşa geçirdiğimiz vakitlerle alakalıdır.

Bir iş istediğimiz gibi olmadığı zaman, başka hayırlı bir işe yönelmemizi

istiyor. 


Bu gün biliyorsunuz bakın depremle ilgili moralimiz bozuldu, elbette ki

bizim olmasa da ,aynı aileden olmasak ta, insanların vefatlarını görünce

o göçüğün altında kalanları görünce ne kadar üzülüyoruz.

Orada da yine kader aklımıza geliyor, şunu, şunu yapsalardı olur

muydu?.. 


Mesela ,binayı sağlam hale getirselerdi, yoksa kaderlerinde o mu vardı?.

Bunlarda konuşuluyor... 

Güzel kardeşim; Kader ve kazaya inanmak ,imanın altı şartından bir

tanesi. Ama bunu lafla söylemek yetmiyor, mahiyetini bilmek gerekiyor.

Hayatta başımıza gelen her şey, amma iyi amma kötü, ya da hayır yada

şer, her şey bir kader içerisinde tecelli eder.

Ama kişi başına gelen herhangi bir olayda, kaderi bahane ederek

kendisine sorumluluktan kurtarmaya çalışmamalı.


Zaten böyle bir durumda yok ,yani bir insan az önce bahsettiğim gibi.

Allah böyle yazmış ,alın yazım buymuş ,bu şekilde taktir edilmiş yapacak

bir şeyim yok ki! Diyerek, günah işledikten sonra da yanlış yapıp ,suç

işledikten sonra da kendini suçsuz gösteremez.

Çünkü, cüzi bir irade verilmiştir insanlara. Şöyle ilerleyelim...

Bu yapıp ettiklerimiz bizim tercihimizdir ve hangi tercihimizi

yapacağımızı Allah daha biz dünyaya gelmeden öncede bildiği için. 

Öyle bir ilmi olduğu için, ona göre yaratılan hangi seçeneği seçeceğiz

ondan sonrasında olanlarında bilindiği için, ona göre yaratılan bir

kader var.


Yani ,bir çok insanın bu gün zannettiği gibi kader dediğimiz şey yazılmış

olmuş bitmiş bir defter düşünün, kara kaplı bir defter düşünün!.. 

Yani ,alın yazı dediğimiz şeyde, kara yazı ve siz bunu yaşamaya

mahkumsunuz, böyle bir kader yok kardeşlerim.

Tekrar ediyorum Allah yazdı çizdi ve ben sadece buraya acı çekmeye

veya şunları ,şunları yaşamaya geldim ,benim hiçbir suçum günahım

yok değil.


Kader kelimesi aslında "kadar" kelimesiyle de aynı, mesela etrafımızda

çok "kadar" görürüz. İnsan tepeden tırnağa aslında kaderdir.

Varlık, yerden göğe o kadarlar, bu kadarlar ,üzerine yükselir çok

sevdiğimiz yemek tarifinde onlarca kadarlar vardır.

Şu kadar ,şunu koyacağım, bu kadar bunu koyacağım, onlarca da kader

vardır.


Kader ne ?."Takdir etmek" demek, bu gün şöyle parmaklarınızın

uçlarına baktığınız zaman ,gözünüze baktığınız zaman, etrafınızdaki

ağaçların eğilişine renklerine, nehirlerin akışına ,güneşin şuradan

doğup buradan batmasına. Yağmur damlalarının inişine kadar ,bakın

kadar-lar hep aynı yerden yürür, bir intizam vardır, bir ölçü vardır ,bir

ahenk vardır.

Bunların olduğu yerde, denge ve düzenin hükmettiği alanda takdir

vardır, yani kaderin olmadığı hiçbir yer yoktur.

Allah dostları ,boşa vakit geçirmekten sakınmamızı öğütlerken ,vakti

çok önemli bulmuşlar ,keskin bir kılınca benzetmişlerdir ve güzel işlerde

bulunulmadığı durumda, "vakit sizi keser evladım" demişler...

Şimdi ,nasibin vücut bulması için ,elimizden geleni yapmak çalışmak

durumundayız. 


O boşa vakit geçirmekten uzaklaşmak durumundayız, boş işlere dalıp

gereksiz zaman derdinden faydasız işler meşgul olmadan bu işi biz

götüremeyiz.

Bir örnek vermek istiyorum; Bir kardeşimiz iş arıyor benim nasibim yok

diyor, ama zamanı da iyi kullanmıyor. 

Öğleden sonraya kadar yatıyor, nasıl olsa işim yok diye hiçbir kapıyı

tıklatmıyor, iş başvurusunda bulunmuyor. 

İnternetten veya iş kurun ilanlarına bakmıyor, birkaç yere söylemiş

haber gelirse çalışacak ve faydasız işlerle meşgul oluyor.

Şimdi bu kardeşimize nasıl hak verebilirsiniz?..

Yan gelip yatarak, veya böyle el alem alışverişte görsün diyerek iş

aranmaz, bu benim nasibim de yokmuş diyemez.

O kardeşim uğraşacak ,çalışacak eğer gerekiyorsa da altı saat uyku

uyuyacak sekiz saat değil, iki saat daha iş arayacak.

Sonra hayıflanmayacak nasibim yok diye.

Allah'ın "bizim geleceğimizi bilmesiyle" geleceğimizi önceden yazması

farklın şeyler. Yanlış genelde buradan yapılıyor.

O iş arayan arkadaş var ya ,hemen kendini nasıl savundu benim

nasibim yokmuş iş bulamıyorum dedi. 

Hayır, ne yaptı orada Allah’ı suçladı aslında ,çünkü Allah yazdı ya

kaderi. Bakın yanlış burada, evet Rabbimiz bizim geleceğimizi bilir, yüz

kişinin bin kişinin değil, aynı anda sayı onun için önemli değildir.

Beş milyar insan var diyelim, beş milyar insanın arasında hangisi kaza

edecek, hangisi intihar edecek ,ne oldu, ne bitti bunların hepsini bilir

ama bilmesiyle "yazması" önceden yazması farklı şeylerdir.

Mesela, biz geleceğimizi biliyor muyuz?.. Bilmiyoruz. 

Bakın deprem oldu Allah rahmet buyursun vefat etti vatandaşlarımız

onlar geleceklerini biliyorlar mıydı?.. Hayır!.

Dişçiye gittiler, pastaneye gittiler veya evde temizlik yapıyorlardı onlar

bilmediği gibi, bende bilmiyorum, sende bilmiyorsun.

Çünkü biz mahlukuz ,yaratılanız ve biz zaman ve mekanla kayıtlıyız.

Ama Allah zaman ve mekanla kayıtlı değildir ,bunları artık öğrenelim.

O hem geleceği de geçmişi de ve şimdiki halimizi de bir anda görür.

Bir cetvelle çizgi çizdiğinizi düşünün bir yere, beyaz bir a4 kağıdını

aldınız cetvelle ortasından bir çizgi çektiniz. Sol tarafı çizginin başladığı

yer diyelim ki, kainatın yaratıldığı yer olsun zaman çizgisinde. 

Tam ortada ki yer, sizin şu anki yaşadığınız ve dünyanın tam ortası

zaman olarak ve çizgini en sağ tarafı kıyametin koptuğu dünya

hayatının bittiği bir yer.


Şimdi, peki siz nerede doğdunuz, nerede öldünüz ,anneniz babanız

dedeniz nerelerde öldü?.. Aralarda bir yerde noktacıklarda.

Bunu öyle düşünelim ki Allah haşa tabi örneği verirken mekandan

münezzehtir, örnek verilmesinin sebebi konu iyi anlaşılsın- dır.

Düşünelim ki Allah senin o olduğun noktanın öncesini de biliyor

senden beş yüz ,bin sene sonra yaşayacak insanları da biliyor, neden?..

Başını da görüyor o çizginin, zaman çizgisini sonunu da görüyor.

Arada senin hangi tercihleri edeceğini de bildiği için, ona göre bir kader

yazıyor bunu böyle bilelim.

Bizim hakkımızda gördüğü ,bizim yaptıklarımızdır yani konu daha iyi

anlaşılsın Allah bizim yaptıklarımızı biliyor.

O bildiği için yapmıyoruz Allah sen namaz kılmıyorsan eğer, senin

namaz kılmayacağını daha önceden zaten biliyordu.

Anlatabiliyor muyum?.. Allah istemedi diye sen namaz kılmıyor değilsin.

Senin namaz kılıp kılmayacağını da biliyordu, belki tövbe edeceksin üç

sene sonra onu da biliyor.


Bunu iyi değerlendirelim tek fark Allah önceden biliyor ne yapacağımızı

biz  bilmiyoruz. Önceden bildiği için de önceden yazmış.

Bu çok insanın kafasını karıştıran bir olay bu, önceden yazma veya

görme bilme olayı. 

Kafanın karışmasının sebebi ise, önceden bir olayın nasıl görüleceği ve

bilineceğini bizim aklımızın almıyor olması.

Neden?.. Çünkü ben mahlukum, bunu bir anlasak mesele çözülecek.

Nasıl yani!.. Ben bu gün şöyle bir günah işleyeceğim ben bile

bilmiyorum.


Zaten Allah’ın farkı burada, haşa sen, ben gibi olan bir zat nasıl Rab

olabilir?..

Şimdi bir örnek vereyim size, konu iyi anlaşılsın diye.

Kayıt yapan kameralar var değil mi ?..Her yerde şimdi ,otobüse

biniyorsunuz mobese kameraları sokakta otobanda bizi kaydediyorlar

cep telefonlarımızın mesela kameraları var. 

Onun arasından bir örnek vereyim size.

Kayıt yapan bir kamera, bu kamera bizim yapmadığımız bir şeyi

kaydetmiyor. Bizim yaptıklarımızı kaydediyor, şayet siz on gün veya

daha ilerisine kaydeden bir kamera olsaydı, bu kamera yine bizim

yaptıklarımızı kaydedecekti.

Ne oluyor o zaman?.. O kaydettiği için biz yapmayacak, biz yaptığımız

için kamera kaydetmiş diyecektik.

Dolayısıyla Allah benim namaz kılmamı istemedi Allah içki içmemi

bana yazdı diyemeyiz.


Nasip mevzusu da önemli, konuları birbiriyle bağlamak için şunu

söylemek istiyorum. Bazı insanlarında kaderinde nasipsizlik olabilir

mesela gelen işleri ,parasından makamından beğenmez geri çevirir, oysa

gelen işi gönderen de Allah'tır ve kulunu denmiştir.

Bakalım bu işi kabul edecek mi!.. Az da olsa, parası şimdilik boş

durmaktansa çalışmak evladır diye kabul edecek mi!.. Diye bakıyor.

Yani çalışan sebat eden kuluna Allah eninde sonunda hiç ummadığı

tahmin bile etmediği yerden nasibini karşısına kor.

Allah ,bizim belki de unuttuğumuz dileklerimizi, niyetlerimizi nasibimizi

bir gün karşımıza çıkarmak üzere biriktirir...

Bu gün hiç birimiz şunu diyemeyiz, benim hayatımda hep acı hep

hüsran hep hastalık oldu. Ben çocukluğumdan bu zamana kadar bir

gün tebessüm etmedim, boş vaktim olmadı, ağrısız bir günüm olmadı

diyemeyiz.


Peygamberlerin hayatlarına baktığımızda o kadar çile ve imtihan dolu

hayatlar yaşadıktan sonra neye tevekkül ettiler?..

Bunun bir ahireti var değil mi?.. Dua ettiler "Ya Rabbi ne olur bizi

uyanmış olanlardan eyle" diye.

Buradan neyi öğreniyoruz?.. Allah sana verdiği imtihanlarla baş başa

bırakıyor ,senin o imtihanı kazanıp kazanmayacağını da zaten biliyor.

Hangi soruya nasıl cevap vereceğini o kitapçıkta doğru cevap

kılavuzunda biliniyorsa zaten biliyordu.

Bel bağladığımız kesinlikle olması gerek dediğimiz şeyler ,belki bizi

kısmet olmuyor. Belki onda şer oluyor biz bilemiyoruz, olmalı diye

direttiğimiz şeylerin altında belki bir ölüm var, belki bir cinayet var

biz bilemiyoruz.


İşte burada dua ön plana çıkıyor, senin aldığın dualar, annenin aldığı

dualar o sadakaların var ya ,belki de seni koruyor.

Birazdan inşallah geçeceğim, ama şimdiden söyleyeyim mutlak kader

diye bir şey vardır, yani kesinlikle değişmeyecek şeyler vardır.

Bir de dua ile sadaka ile Allah izin verdiğinde değişebilirler vardır.

Devam edelim, biz bir şeyi bilemiyoruz hayır mı başıma geldiğini ,şer mi

başıma geldiğini. Allah kulunu sağlam bir iradeye sağlam bir teslimiyete

kavuşturmak için bazen onu üzer. Yenilgilere uğratır, ama sonunda

"nasip işte" dediğimiz anda karşımızda kocaman bir güneş doğuverir.

"Eyvah, bütün her şeyimi tükettim, benim kurtulmamın hiç mi hiç yolu

yok", dediğiniz anda bilemiyorsunuz ya geleceği ama Allah biliyor, size

çok güzel bir müjde hazırlamış. 

Hayırlı olanı aramamız için vazgeçmemeyi bize öğretiyor biz bilemeyiz.

Sabırsızlığımızı, sabra dönüştürmek istiyor bilemiyoruz, hayırlı olanın

nasibimizi güzel eylediğini görmemizi istiyor belki de!..

Bildiğimiz ve inandığımız şey Allah’ın Rezzak olduğudur ve bizi her

şeyiyle rızıklandırdığıdır.


Bu gün, insanların kendi aralarındaki köşe kapmaca yarışları o müşteri

senindi, benimdi. Halbuki, biz kadere doğru düzgün olması gereken bir

şekilde inanmış olsak, bunlara ne lüzum var?..

Mesela bazı insanlar ,kaderimde ne varsa onu yaşarım der ve Allah’ın

haramlarına bile giderler. 

Ne demektir bu?.. Bir örnek vereyim benim kaderimde zaten ölüm varsa

ölürüm. O zaman ben gözüm kapalı bir şekilde otobanda saatte 260 km

hızla giderim, bu intihardan başka bir şey değildir.

Neden?.. Allah zaten senin o tarihte o saatte o saniyede o salisede o

arabayı 260 km hızla götüreceğini ve böyle bir cahillik edeceğini bilir ve

sen böyle diriltilirsin.


Böyle bir kader ,teslimiyet inancı dinimizde mevcut değildir.

O anda şoförün yapması gereken, kurallara uymaktır.

Emniyet kemerini takması gerekiyorsa o emniyet kemerini takmaktır.

Efendim ,işaretlere uydu, ama karşıdan bir araç geldi ve çaptı ve adam

öldü, işte bu "kaderdir" kaza ,kader mevzuları.

Ben çok iyi çalıştım dersime Üniversitede ilk ona girecek kapasiteye

sahibim ,dershanede veya arkadaşlar arasında yarış yaptığımızda en

başarılı benim. Ama Üniversite sınavında ,bırak ilk ona girmeyi

istediğim bir okulu kazanamadım. Şimdi düşünelim, bu çocuk elinden

geleni yaptı mı?.. Yaptı. Dersleri başarılıydı ,emek verdi ama istediği yeri

kazanamadı. Doğru bir kader anlayışında bütün o etmenler bir araya

getirilmiş mi?.. Evet. Alın teri döktü ,uğraştı, dua etti, sonrası onun

"kaderidir".

Evlilik içinde böyledir ki ,evlilikle alakalı birazdan bazı örnekler

vermeye çalışacağım. 

Burada kaderi konuşurken ,nasip mevzusunu konuşurken, şeytanı da

unutmamak lazım. 


Şeytan, bir insana mutlaka yaklaşır, aklı yerinde olan her insanın

mutlaka bir şeytanı vardır. Sizi ümitsizliğe, isyana ,bıkkınlığa ve şikayete

yönlendirecektir. Aklı başında olanlar ,her ana bir oluş içinde Allahtan

ümit kesmemeyi bilirler. 

Bütün gün bir lokma yem için yağmurda karda rüzgarda o soğukta

uçup duran bir kuşun, günlük rızkını nasip eden Allah’ı görmüyor

muyuz?.. Öylece uçmadan duran ,yemim önüme gelsin de kafama göre

takılayım diyen bir kuş gördünüz mü?..

Size bir örnek vermek istiyorum, timsahları biliyorsunuz koca çeneleri

var, bilmem kaç ton basınç yapıyormuş.

O korkunç dediğimiz varlıkların, ağzını açtığı anda, küçücük kuşların

dişlerine konduğunu ve dişlerinin arasındaki o et parçalarını çöpleri

yiyerek rızıklandığını hiç gördünüz mü?..

O koca timsah ,özellikle beslendikten ve avlandıktan sonra koca

çenesini açıyor ve kuşları hiç zarar vermiyor ,sanki kuşla ortaklık etmiş

gibi, şimdi bunu neyle açıklarsınız?..

Kuşlar, nereden biliyor rızkının orada olduğunu?..

Ama biz insanız ve diğer canlılardan farklı bir yaratılışımız var.

Cüzi irademiz var, ne demek bu?.. Hani, cüzi bir ücretle bunu sana

satarım diyor, az bir iraden var. 

Bu az iraden ,tüm sorumluluğunu barındırıyor, ama yani Allah korusun

diyelim ki, bir harama düştün ve bunun yaptığım günahım içinde benim

çok az bir günahım var. O değil.

Kader içerisinde bir iradem var, doğdun ergenlik yaşlarındasın şeytanla

tanıştın, her ne kadar onu hissetmesen de.

Artık sağdaki ,soldaki melekler bir şeyleri yazmaya başladılar, sen hangi

arkadaş gurubuyla dolaşacaksın, içki içecek misin?.. Allah korusun zina

edecek misin?.. Allah korusun. Hangi yolları benimseyeceksin, namaz

kılacak mısın?.. Bunların hepsini Rabbin biliyordu, daha sen anne

karnına gelmeden önce. İnsan yaratılmadan önce de biliyordu.

Allah ,hiçbir kötüden razı değildir ve senin yapmanı istemez.

Üzerimizde ,kötülüğü işleyecek nefis bulunmalıdır ki, bu imtihan olsun.

Bazıları da öyle der, e neden Allah yaratmış.

Sen Allah’ın işine karışamazsın, neden niçin- i insanlar için

sorgularsın. Senin küçücük bir aklınla, seni yaratan akıl sahibine bu

sözü söylemen, zaten senin akılsızlığını gösterir bu bir. İkincisi Allah

zaten Kuranda bu dünyanın şen şakrak, vur patlasın çal oynasın, zevkin

sefanın mutluluğun, sadece bunlarla sınırlı bir yer olduğunu bize

buyurmuyor. Bu bir imtihan, işimize gelse de gelmese de.

Allah, hangi soruları soracağını ,hangi mevzulardan bizi sınava tabi

tutacağını ve sonuca göre ,nereye bizi yollayacağını bize aktarıyor.

Bunu böyle bilmemiz lazım. Benim hangi seçeneği seçeceğimi bilen bir

Rabbim varKul her an Allah’ın emeklerini boşa çıkarmayacağına

inanmalı. İnanmak zorunda.

Ve benim nasibim gelecek, gelecek diye o heyecanı bulmak zorundadır.

Peki Allah kaderimizi önceden biliyor mu?.. Evet Allah bilir ve bilmesi

de mutlaktır. Bizim gibi, bir şeyleri olduktan sonra bilmez.

Eğer öyle olsaydı, bunca milimetrik hesaplar insanların hayret

içerisinde kaldığı ,evrendeki galaksilerin yörüngesini şaşmaması.

Güneşin hareketleri ,toprağın binlerce yıldır hiç eksilmeden aynı

elementleri barındırır olması, gökyüzü rengi ,şusu busu daha neler

neler. Evrendeki sayısız bu düzen ne olurdu?.. Eğer Allah bir şeyleri

olduktan sonra bilseydi?.. Her taraf kaos halinde olurdu değil mi?.

Ama, bu güne kadar gördüğümüz her şeyin ,bir yeri var ,her yere bir şey

takdir edilmiş, bir şey boşuna yaratılmamış.

Her şeyin bir an için durduğu yerde, bir an sonra yöneldiği istikamette

mutlaka bir hikmeti barındırır ,bir amacı vardır, bir anlamı vardır.

Şöyle yapsaydım, böyle yapsaydım gibi sözler boşunadır, çünkü

geçmiştir. Ama yapmadın, bu olsaydı ama olmadı, böyle deseydi ama

demedi bitti. Uğraşmanın gereği yok, biz diyelim ki Allah’ım hakkımda

hayırlısını nasip eyle. Benim hakkımda neyin hayır ve şer olduğunu

bilmiyorum diyelim. 

Hani şu güneş dedik ya ,güneşin bir kaderi vardır, zaruri kaderdir, hani

değişmeyen kader demiştik ya, kendi iradesi yoktur güneşin.

Evet bizim gibi yaratılmıştır, ama bir cüzi irade opsiyonu yoktur.

Güneş belli bir ısıdadır, şekli bellidir, dönüşü kaç derecede olacak, kaç

derece ısı var ,bunların hepsi bellidir ve güneşin kendi iradesi bir

seçimde bulunamadığını ve bulunamayacağını biliyoruz.

Ayında öyledir, gel git hareketleridir ,oksijenin şu anda soluduğumuz

havanın içerisinde hangi maddelerin olduğu bellidir.

Onlardan yüzde bir oranında bir değişiklik olduğunda insan yaşayamaz

hale gelmektedir. Dönüp duran dünyamızın ,eğer açısı, hızı bile 100/1

oranında yavaşlasa ve değişse bütün okyanuslar birbirlerine karışacak

hale gelmektedir ve dönüp duran bu dünya ,bir an dursa ne olurdu diye

bilim insanları araştırmalar yapmışlar.

İnsanlığın sona ereceği bir durum!..

Bakın birkaç dakika içerisinde bile aradan cımbızla bir şeyi çektiğimizde

dahil bozulacak bir intizam ve bir nizam var ama insan bunların

dışında. İnsan robot değil, güneş değil ,iradesi olan bir canlı o yüzden

emanet veriliyor kendisine bu emanet sayesinde insana Allah’ın

lütfundan nasibini araması emrediliyor.

Herkese de anacak çabasının karşılığının verileceği bildiriliyor.

Ama bu çabasının karşılığı derken, ben o kadar çalıştım ama şu kadar

maaş alıyorum diyorum ,bu adam çalışmadı, bu kadar alıyor dan

bahsetmiyoruz. Maddi konularda bunu düşünmenize gerek yok ,çünkü

adam onla da imtihandadır.

Sen şimdi diyorsun ya ,benim üç katım maaş kazanıyor. 

Ama zekatını veriyor mu?.. Sorgu suale girecek. 

Acaba şımarıyor mu?.. Sorgu suale girecek.

Şöyle düşünebilirsin, evet maaşının daha yükselmesi için çabalarsın

uğraşırsın ,helal dairede, kendi harcamalarına bakarsın.

Acaba ben çok fazla mı borca giriyorum?.. Ayağımı yorganıma göre

uzatmıyor muyum?.. Dedin. Düşündün, tamam.

Bir yandan da ,şunu düşünmen lazım, ben ki ben daha farklı bir insan

olacaktım ,evet şu an kazancımın üç katını alacaktım ama imtihan

dünyasındayım ya. Belki o zamanda eşimle ilgili ,çocuğumla ilgili

sağlığımla ilgili bir imtihanım olacaktı, diye düşünmek lazım.

Bunu nereden öğreneceğim?.. Benden üç katı fazla maaş aldı diye

kıskandığım kişinin bir sıkıntısı ve imtihanı olduğunu unutmayacağım.

Çünkü bileceğim ki Rabbim verdiğinden beni sorumlu tutacak

vermediğinden değil. Ey kulum o pırlantaları, elmasları ,altınları ne

yaptın demeyecek.

Neden?.. Ya sen bırak elması, pırlantayı ,senin çeyrek altının yok, sen

ondan sorumlu değilsin.

Kuranda ne anlatılıyor ne buyuruluyor şöyle “ hayrın ve şerrin her şeyi

yaratan Allah’tır”. Eğer Rabbim dilemezse, hayra veya şerre izin

vermezse ne ben dileyebilirim, ne de bir şey yapabilirim.

Yaprak dahi Allahtan habersiz kımıldayamaz.

Her şeyde Allah’ın imzası vardır.


 Semra EROĞLU Şiirleri sevdiren kadın
12/07/2023
 
 
 
  
     
 
 
  
 
 
 
 
 
 
  
 
 
                                           
     
       
           

( Her Şeyde Allahın İmzası Vardır başlıklı yazı Semra EROĞLU tarafından 12.07.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.