Aklıma Sen Düşende
Dağlara çen(bir şeyin parçası, senin parçan, gülüşün ,bakışın,)
düşende
Galbime gam düşende
Ruhum bedenden oynar
Yadıma(aklıma) sen düşende
Bu gala(kale) daşlı gala
Cıngıllı(süslü-yaman-iradesiz-nazlı yârin gelmeyince böyle denilir)
daşlı gala
Korkaram yar gelmeye
Gözlerim yaşlı gala
Her dinlediğimde bu türküyü, o nazlı yârin hayali gözüm önüne
gelir, ben ondan uzakta o benden uzakta, her an kalbimize birbirimiz düştükçe
akan gözyaşlarımız sel olup akarken, kurumuş bir gönül toprağımızı yeşermezken,
anıların içinde gezer, sadece o yârden kalmış bir gülümseme ile olurum. Beni
avutan onu da avutan ondan aldığım gülüşün bir gülümseme ile yansıması
olacaktır, bazen gece karanlığında ayın şavkında, bazen yıldızların
parlaklığında esen yel ile onun kokusu ile aldığım sevincin yansıması onu da
avutan olmuştur, kim bilir belki de böyle düşünerek avunuyorumdur. Boşluğa
düşmemek için bir savunma şeklidir bana da ona da düşen sadece bu. Zaten
ikimizin de gözleri yaşlı kaldı, elimiz silmeye erişmezken hep yaşlı kaldı, sanki
bu sözleri yazan ileride bizi izleyerek kaleme almış, şair olmak böyledir ozan
olmak budur, hissederek yazarsın asırlarca dinlenilir yaraya merhem olur, hayalleri
süsler…
Mesut bahtiyar olabilirdik yan yana yaşayabilsek durabilseydik,
lakin payımıza ayrılık düşse de yine de o günleri yaşadığımız için mesuduz, uzaklarda
olsak ta, karanlıklarımız aşkımızla aydınlık olsa da… Her zaman günün doğduğu
değil battığı yerde olsak ta payımıza düşene razı olmak, aşkın gereğidir. Kuytu
bir yere sinerek bekleyen vuslatımız, bizim duyamayacağımız ve varamayacağımız
bir yolun ağzında ki varamıyoruz bu alemde, belki ahirette erişiriz kim bilir? Rabbimden
başka? Ha Vuslat ha uslu sessizce anlat elbette içine alır bizi aşkımızla bu kâinat
almazsa da ahiret alır dünyaya inat.
Bu türküyü dinledikçe o yârim saçını tatarken gelir aklıma, o mis
kokan aşk kokan haliyle, usulca tarağı alırım elinde, ben taramaya başlarım, gülümseyerek
bakar bana zaten bu hayalden sonra koparım dünyadan ne ben kalır ne dünya
vesselam.
Mehmet Aluç