Hangi düş’ ün tanrısı idi zaman ve
hangi veryansında saklı idi ölüm?
Bir düş’ e mahal veren iklim feryadı
dinmeyen matem.
Mabedin sırığı mahremin iz düşümü ve
ucu bucağı yok iken hüzün denen deryanın da nakkaşı iken şair ve ütülemeden
sevgiyi nasıl da kırışıktı yüreği en çok da şair aşkın fedaisi ve firarisi iken
o sonsuzluk denen aşk denizinin kat izinde saklandığı kadar saklı tuttuğu kah
hüznü kah umudu elbet gözünün nuru iken hayalleri…
Bir edim.
Bir farkındalık yüklendiği.
Bir de uzamı iken gerçeklerin…
Kalemi ile kıtalar aştığı ve hüzün
coğrafyasında konaklayan iç sesi:
Ah, ne de çok badire atlatmışken
belki de salkım saçak varlığı salkım söğüt iken içinde saklı dinmeyen feryadı
ve ölümsüz rüyası.
Hazan mahsulü bir gün ışığı sönmeye
yakın gecenin ferinden süzülen mehtabın çağrısı ve şair, yıldız kimliği ile eş
tutarken hayallerini ve hüzün çeşmesinde doldurduğu yüreği kalemin tininde
saklı olduğu kadar varlığından bir noksan bir fazla iken asası iken duyguların
ve azadesi mevsimin ve kin tutmayan yüreği kir tutmayan alnı aşkın da vaveylası
iken peşinden eksik olmayan özlemi ve hasreti yağdıran nasıl ki kaderi ve
yağmalandığı kadar kederin kuşağında saklı bir delik gibi elbet noksan
sıfatlardan elbet ayırdına vardığına kadar gerçeklerin açtığı o devasa parantez
ve içine yığdığı kadar yüreğin makberini.
Bir açılımsa gün ışığı.
Hoyrat bir rüzgâr iken feryadı.
Rengi yok mevsimin gülüşünde açan kış
çiçeklerinin aslı astarı da yok gidip de dönmeyecek sözcüklerin bir batında
doğan güne sunumumdur yalnızlık bir güfteye tutunduğumdur yazılası her şiir.
Mevsim mekik dokuyor yerle gök arası.
Makul olansa çekip gitmek mademki
doldu vadesi sözcüklerin.
Kararan bakırın kaynayan kazanın
kulpunda saklı bir hece adı olmayan nice insan hicranı içine çeke çeke ölümle
raks eden hayaletlerin ifratı elbet şakıyan göğün yağan rahmeti yağmur dolu
pervasız bulutlar ve kararan havada saklı tevazuu kış güneşinin cebbar iç
çekişi Kasımda saklı vefası rahmetin kışlığı ve içliği hüzün iken dikiş
tutmayan sökükleri şairin.
Bir endamdır ki yaşam.
Bir de mahal verdi mi umuda.
Bir renktir yüreği yasa boğan karanın
nazı beyazın niyazı.
İhtimamla sevdim intihar çiçeklerini:
çehreme yansıyan gülüşü mehtabın bense Hint fakiri zaruri bir acı ne hin ne cin
ne de kin elbette ayrı düştüğümdür mutluluk denen iklim bitmeyen vardiyası
yalnızlığın kem gözlerden uzak bir yaşam dileği şiirler belki de acıların özeti
ve işte ruhumda saklı o nüans o dalga ikbali ölüm olsa ne ki yüreğin ferinden
ayrı düşmediğim kadar neferiyim kah bilinmezin kah sevginin, Huda’sına sevdalı
bir Mümin, vedası şiirlerde saklı bir reverans aşkın kutlu sesinde saklı iken
ağırdan aldığım hayat…
Zemheriler yoldaşım kilimin renginde
saklı kurşuni bir sancı ölüme meylettiğim yerin göğün yıldızı, hüznün kızı ve
şiirlerin çekilirken de içten içe nazı.
Çeyiz sandığımda saklı varlığın
nakkaşı ve sözcüklerim semiren belli belirsiz şakıyan sesi imgelerin ta ki bir
şiirin daha dikerken söküklerini bir bir imgelerle ve işte infilak eden yüreğin
seferisi aşkın hasret yüklü çekincesi ve kilitli çekmecem kindar nefsine uzak
kaldığım kadar zalimin de dinmez iken zulmüne bir tekme daha atmak adına
başköşede saklı sonsuzluğun kıblemde saklı duası.
Şerit değiştiren bir gün bir imge bir
sakınca bir sancı bir acıdan mı doğar sahi her şiir ve şairin meşrebinde saklı
gizi hep mi ölüm kokar…
Sona meyyal.
Aşka mazhar.
Sözcüklerin raksı.
Bir ölüm irdelenen.
Bir hüzün sessizce bestelenen.
Sazı sözü kayıplarda rücu ettiği
kadar insan aslına ve her rükû ettiğinde dile gelir yürek aşkın peçesine saklı
iken her dilek ve perçemine şairin yağan karı için için içine çekerken
yalnızlığın nazında büyür korkusu büyür gözleri varsın olsun sökün etsin
yüreğinden nice kelebek elinin kiri yüzünün akı ne de olsa balçıkla sıvanmaz
gün ışığı ve şairin niyazı.