I.
Gönül
asumanında raks eylerken aylalar...
Beni
sana götürdü düşümde vaveylâlar
Toprağında saklıdır tarihin hafızası
Zaman ipek böceği, Kemeraltı kozası
Hazan
vakti tüllenir Boztepe'nin başları
Sülüklü'de
sel olur bir annenin yaşları
Uzunsokak
boyunca uzar gider bir rüya
Soğuksu'da
yıldızlar serenat eyler aya
Ganita'da
içtiğim çayda demsin ey şehir!
Hem
karasevdalımsın, hem annemsin ey şehir!
II.
Mâzinin oluğundan, sel gibi akar zaman
Trabzon Kalesi'nde kor olur, yakar zaman
Aynalar
günbatımı tutuşurken Faroz'da
Okşar
kır saçlarını mavi bir el Yoroz'da
Son
uykusunu uyur Atapark'ta Gülbahar
Gün
doğmakta ufuktan, gecenin ardı nehar
Senden
uzakta geçen günlerin yasındayım
Beni
Mecnun eyleyen aşkın hülyasındayım
Sevdamın
dibacesi, hüzzam faslım ey şehir!...
Ben
bir yanık Kerem'im, sensin Aslı'm ey
şehir!...
III.
Elif
gibi dik durur, Hakk'a baş eğersin sen
O
şerefli mâzinle, cihana değersin sen
Zamanın
nabzı atar ahşap konaklarında
Hasret
pembe pembedir o gül yanaklarında
Hiçbir
şeye değişmem toprağını, taşını
Sana
gökler yaraşır, yüksekte tut başını
Öpüp
alnıma koyup bağrıma bastığımsın
Gurbet
akşamlarında hasretten yastığımsın
Zemheri
ortasında nevbaharsın ey şehir!
Gecenin
gülen yüzü, bir neharsın ey şehir!
IV.
Sümelâ'da
sürerken tarihin izlerini...
Ayasofya,
Bedesten paylaşmaz gizlerini
Nice
zaferler yonttuk zamanın mermerinden
Kimi
Aslı'dan geçti, kimi geçti Şirin'den
Boztepe'den seyretsen güneşin batışını...
Manzara hızlandırır nabzının atışını
Ay
gıpta eder sana, yıldız kıskanır seni
Cemalini
görenler bir peri sanır seni
Gönüllere basılmış bir mühürsün ey şehir!
Bayrağın gölgesinde daim hürsün ey şehir!
V.
Uzağına
düşmüşüm, hasretle yandır beni
Çok
uyumak gaflettir, gayri uyandır beni
Hicranın
rahlesinde bir vuslat düşü kurdum
Gönlümün tek sahibi sensin ey aziz
yurdum!
Firkatin
demindeyim neftî akşamlarında
Gün
uykuya çekilir Yoroz'un camlarında
İçimdeki
melâli doğuran şehirsin sen
Mâziyle
istikbâli yoğuran şehirsin sen
Zaman
görklü bir ağaç, sen dalısın ey şehir!
Masmavi
dalgalara sevdalısın ey şehir!
VI.
Madur'la
söyleşirken salkım salkım bulutlar...
O
müşfik kucağında hep tazedir umutlar
Hâl
dilliyle konuşur Ortahisar taşları
Rüyalarıma
girer şehrin hilâl kaşları
O
dar sokaklarında hicran ruhuma işler
Beni
ayakta tutar bu şehre dair düşler
Çok
göresledim seni, yan yüreğim yan bugün!
Nemlidir
kirpiklerim, hislerim üryan bugün
Bordo
mavi renklere âşıksın sen ey şehir!
Kadim
medeniyete beşiksin sen ey şehir!
VII.
Peri
yüzünü görsek çarpılırız o anda
Her ne varsa aşikâr, her şeyimiz
Meydan'da
Gönül
tahtıma kurul, ebedî ve ezeli...
Ben
Tahir'im, sen Zühre; şehrengizler güzeli!
Sargana'dan
duyulur yiğitlerin nârası
Mâziyi
unutursak sağalmaz can yârası
Dünya
gıptayla baksın, özge bir canan görsün
Yürekte
saltanatın asırlar boyu sürsün
Analar
sana yiğit doğurmuştur ey şehir!
Hamurunu
imanla yoğurmuştur ey şehir!
VIII.
Sensin
ilhâm perimiz, sohbetin demisin sen
Gönül
limanlarına yol alan gemisin sen
Güller
açar yüzünde, yosun kokar düşlerin
Geceyi
aydınlatır o candan gülüşlerin
Tek
secdede eğilir, elifçe diktir başlar
Dile
gelse ne söyler Ayasofya'da taşlar?
Ey
inşirah kaynağım, Hak göstermesin acı!
Başka
şeye hacet yok, sen ruhumun ilâcı
Bu
gönül saatimi sana kurdum ey şehir!
Başım
da sonum da sen, aziz yurdum ey şehir!
M.
NİHAT MALKOÇ