Firari Bir İklimdeyim Azizim...




 

İlkeli bir ölüm dilerdim öncemde: yaşam/a ırmağında saklı bir damla sadece bir damlacık olmanın verdiği hezimetle ve de o eziyet hani sarpa sarmış bir aşkın hem muadili hem müdavimi hem de tek servetim iken kendime uzamayan bir yolda bir başkasının yüreğini sahiplenmekle ilintili.

Bu bir düş’ tür azizim bir o kadar içine düşülesi bir tuzak ki her uzağa itildiğinde insan kendine yakınlaştığı bir o kadar aşkın yanık ucunda saklı imkânsız bir aşka da düşkünlüğü kadar insanın ilkesi olan bir ölümün ülkesinde seyyah yüreği ile s/alındığı kadar kendinden firar etmesine vesile bir cilve iken yaşam ve işte ruhun cıngılında takılı kalmış bir feryat ve de yazılası nice ferman…

Firari bir iklimdeyim, azizim en çok da kendimden firar etmekle iştigal…

Fedaisi olduğum bu aşkın masküler ikliminde şakıyan bir kuştan öte kuş kadar aklına muhtaç olmak mı yoksa sevgisizlik ilkesi iken zayıf karakterlerin ve zulme yönelik bir başkaldırış bir baş eğme iğreti bir duyguyu çetrefilleştirip de cılız bir bedende yeşeren duygular mı yoksa söyle müptelası olmaksa aşkın münazara edebildiğin kadar içindeki yetim çocuğun başını usulca okşamak mı yoksa boynunu kırıp boylu boyunca yere serili ölümün soğuk nefesini soğumuş bir bedene hapsetmek mi?

Çanlar kimin için çalıyor bilir misin sen hele ki o mükemmeliyetçi varlığında müdavimi olduğun o çan eğrisinde saklı bir melodi midir kırgın yüreğindeki o minval kırıklardan ve de mikado çöplerinden inşa ettiğin hayatın sonlanmayacağını söyle sana kim söyledi?

Kimi duygular haresindeki hara meyyal.

Kimi duygular bol keseden yalandan sevenlerin mecrasında kubbeye kadar uzanan bir yangında söyle her seferinde mi külünden doğar insan?

Mizacı yitim iken yaşamın.

Mihrabı kayıpsa geçen yılların.

Metazori bir sevgiden öte kâh melankoli yüklü kâh sayacı kırık kâh zakkum çiçeklerinde saklı poleni evrene yaymak mıdır söyle, aşkın mizacında saklı olan imkânsızlığın da Külkedisi iken de bu amansız aşkın ve işte ruhun nasıl da döner balkabağına eğer ki gerçekten âşık olmadınsa.

Suretler yitik.

Sureler heybetli.

Surlarında şehrin sular seller misali seven yüreğin kıblesi ve Kâbe’si tavaf ettiğin kadar da aşkın sırça köşkünde alev alan bir özlem ve melodiler yüklenmişken omzundaki heyben…

Soğuk ısıtırken.

Güneş üşütürken.

Devingen bir alfabe mademki yüreğin ve külliyesinde yalnızlığın, aşk nasıl da hoyrat esen bir rüzgârdır içindeki sarkıtların ve dikitlerin eşlik ettiği o karanlık dehlizin de tek çıkış noktası iken vardığın aşkın en tepesi o kubbesi.

Sırlar mezarlığında yatan bir gerçek.

Gerçeğin karekökü iken sahiden sevmek.

Teselli babında nasıl ki kalemin de bir bıçak gibi kınında saklı iken ve işte o metazori duygular bazen çalçene bazense lal bir ömürde yılların ve çaresizliğin eşlik ettiği belki de bu yüzden aşk en muteber duygudur hele ki çaresizlik içinde kıvranırken yürek ve imkânsız aşkın tefe koyduğu mutluluğu sen mumla ararken de içinde saklı o huzurlu ve yetim çocuğu hele ki senden çalmaya görsünler.

İhtişamlı bir rakımda.

En tepe noktada.

Askıda ekmek gibi.

Ve neşreden yeni güne de selam çakarken ve işte yüreğin ve işte kalemin: o muzaffer komutan edasıyla salınırken aslında sen kendine ihanet edip sadece kendine veda ederken renklerin alacasında aşkın da hulasasında kat izinde duyguların yaşadığın kadar da katlandığın bu hayatın en somut göstergesi iken kendine ulaşmanın en gizemli yolu belki de en imkânsız aşktan geçerken ve sen çoktan geçmişken hem kendinden hem mutluluktan…

 

 


( Firari Bir İklimdeyim Azizim... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 13.03.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.