M.NİHAT MALKOÇ
Milletimiz Müslüman olduktan sonra onun inançları topyekûn kültür ve edebiyatımıza yansımıştır. Bin yılı aşkın bir zamandan beri şairlerimiz ve yazarlarımız eserlerinde bu dinin inançlarına vurgu yapmışlardır. Bunlardan birisi de şair Yahya Kemal Beyatlı’dır.
Beyatlı “Eğil Dağlar” adlı eserinde ramazana dair düşüncelerini dile getirmiştir. Bu eserde ramazan ayına şöyle değinmektedir: “Bugünkü Türkler siyasiyatta, ilmi, medeniyeti, hayatı telakkide daima üçe ayrıldıkları gibi ramazanı tahassüste de üçe ayrılıyorlar. Bu üç zümrenin yalnız müşterek bir noktası var! Ramazana tehassür! Bir zümreye göre ramazan bir şehrayindir. Çörekli börekli, davullu dümbelekli, meddahlı Karagözlü, kahveli; nargileli, şuruplu şerbetli, amberli hacıyağlı, kandilli kâğıt fenerli bir şehrayin. Bu zümrenin ramazan geldi mi hasreti coşuyor, hey gidi günler hey! Nerede eski ramazanlar diye bir acıklı hikâyedir tutturuyorlar ki her mevzu gibi yavaş yavaş beylik üsluba geçecek. İkinci bir zümre başta Dârü'l-Hikmetü'l-İslâmiyye ve bütün müttekîler ramazanı böyle anlayışa sinirleniyorlar, diyorlar ki: Ramazanı bizim mütemeddinlerimizin sevdiği tarzda, bir şehrayindir, rengârenk gûnâgûn levhaları olan bir eski Şark âlemidir, diye Frenkler de seviyor; hatta bu efendilerin çoğu, ramazanı sevmeyi onların şairlerinden, ressamlarından öğrenmiş olsalar gerek! Ramazan nefsimizle, dünyevi-hırslarımızla mücadele ettiğimiz bir aydır.”
Yahya Kemal Beyatlı ömrünün önemli bir kısmını yurtdışında geçirmiştir. Bu yüzden gurbet ellerde ramazanın havasını hakkıyla teneffüs edememiştir. Bir İstanbul sevdalısı olan Yahya Kemal Beyatlı zaman buldukça İstanbul’un özellikle fakir semtlerini dolaşır. “Atik Valde’den İnen Sokakta” adlı şiirinde ramazan iklimine dair duygularını dile getirmektedir.
Şair Beyatlı, 1934 yılında İstanbul’un yeni semtlerinden Moda’da oturmaktadır. Bir Ramazan günü, Ramazan’ın hissedilmediği Moda’dan Üsküdar’ın Atik Valde semtine gider. Atik Valde Camii’nden Karaca Ahmet’e inen sokakta durur, yoksul halkı, kerpiç evleri, bakkal dükkânını seyreder. Bu sırada edindiği izlenimi daha sonra şiir olarak kaleme alır. İşte “Atik Valde’den İnen Sokakta” adlı şu şiirinde bu manevi atmosferi bulabiliyoruz:
“İftardan önce gittim Atik-Valde
semtine,
Kaç def’a geçtiğim bu sokaklar, bugün yine,
Sessizdiler. Fakat Ramazan mâneviyyeti
Bir tatlı intizâra çevirmiş sükûneti;
Semtin oruçlu halkı, süzülmüş benizliler,
Sessizce çarşıdan dönüyorlar birer birer;
Bakkalda bekleşen fıkarâ kızcağızları
Az çok yakından sezdiriyor top ve iftarı.
Meydanda kimse kalmadı artık bütün bütün;
Bir top gürültüsüyle bu sâhilde bitti gün.
Top gürleyip oruç bozulan lâhzadan beri,
Bir nurlu neş’e kapladı kerpiçten evleri.
Yârab nasıl ferahlı bu âlem, nasıl temiz!
Tenhâ sokakta kaldım oruçsuz ve neş’esiz.
Yurdun bu iftarından uzak kalmanın gamı
Hadsiz yaşattı ruhuma bir gurbet akşamı.
Bir tek düşünce oldu tesellî bu derdime;
Az çok ferahladım ve dedim kendi kendime:
“Onlardan ayrılış bana her an üzüntüdür;
Mademki böyle duygularım kaldı, çok şükür.”
Bizim insanlarımız oruç tutmasa da oruca ve oruçluya saygı ve hürmet gösterirler. Yahya Kemal de oruca ve oruçluya gösterdiği derin saygıyı bu dizelerde dile getirmiştir.