Gecenin dahi uyumasını beklerken, bu hikâyeyi anlatmak bedenimde bir soğukluk oluşturuyordu. Bedenim değildi sadece üşüyen, ruhumda bir enser kadar soğuk ve yorgundu beşer ile beraber. Diller destan ile anlatır bu hikâyeyi, kervanlar bir sagu olarak dillendirir, heyelanlar bunun ile haykırır, depremler bir hece ile anlatır…


Hikâye öle bir dönemde yaşanmıştır ki insanoğlu o zamanda sevdanın yalan olduğunu göremeyecek kadar, kömür karası kalplere sahiptir. Ne Fuzuli’nin; Leyla ile Kaysı kadar yalandır, nede Aslı ile Kerem kadar imkânsız, o öyledir ki; gerçekliği bir dağın zirvesi kadardır ama onları bulmak o dağın lavlarında yanmamak kadar da zor. Birinin adı Kalp diğerinin adı Gönül idi hikâye onların atışmalarıyla başlıyordu ama kimse onların sonunu tahmin edemeyecekti. Pütürlü sayfalar onları anlatamayacak onlar ise kavrulan hayatın sessizliği ne atacaklardı kendilerini…

Aklı veren Allah insana kalbide vermişti ama kalbe öle bir bütün vermişti ki o olmadan kalp susuz bir balık gibi çırpınan beşerdi, onun adı gönüldü. Kaderdi onları birleştiren ama gönülden dinlenmedi bu hikâye hiç bir zaman. Gönüldü kendini saklayan karanlık buğulu bir mehtap gecesinde.

Kalp “kader” diye başladı sözlerine ve “hüznüm” diye devam etti… Onların hikâyesi bu iki kelimenin arsında olsa gerekti. İki kelimeyle bitirmek yeter miydi belki feraseti bir ermiş kadar ise yeterdi ama bunun ötesini de görmek gerek idi…

Gözleri kör olan iki insan gibi düşünmek gerekir onları, onlar birbirlerine öle bakarlardı ki; olmayan gözlerindeki ışıkları yalnız Allah görürdü. Onlar; yıllar önce tanışmış gibi baktılar birbirlerinin gözlerine ve gözlerinin, en nale nurları yerin yedi kat semasına kadar ulaştı. Neydi onlarınki? Kimse koyamazdı bunun adını birbirinden korkan iki bebek gibi korkuyorlardı ama Allah onları sürekli yan yana getiriyor, birini diğerinin varlığına katıyordu. Biri olmadan diğeri belki bir hiçti ama onlar bir bütün yolunda birbirlerini ölçen iki terazi gibilerdi.

Uzun, uzun paragraflara sığdırmak isterdi şu aciz köle olan yazar ama duyguları anlatacak kelimeleri bulamadı kalpten kalp hep aynı şeyi tekrarlıyordu beklide “Özledim” diyordu “seviyorum” diyordu sonra sıralıyordu “özlemek sevmek ise sevmek sevmemek midir? Sevmek sevmemek ise sevmemek âşık olmak mıdır? Aşk sonsuzluk ise o yok olmak mıdır? Yok, olmak Lâ ise Lâ gizemim midir? Gizemim Gönlüm ise? Gönlüm git demek mi kal demek midir?


O bu kadar derin sözcükler kullanırken kıssalarını anmak, kıssalarını sormak, “Bazen bir bütünsüzlüktür.” dedim kendi kendime. Belki onlar, ya hiç olacaklar, ya her şey olacaklardı. Allah onları birbirinden ayırmaz iken, onlar birbirlerini kendilerinden ayıracaklarını, sanacaklar mıydı ya da kararmış bir aşk hikâyesi olarak kapanacak, bir gün bunu yazdığım için zamanımı mı sorgulatacaklar bana? Hangisi olacak bilinmez ama bilinen bir şey var ki onlar bütünler…




( Gönül Ve Kalp başlıklı yazı alperen--kil tarafından 7.05.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu