Ve Allah aşkı yarattı, ardından kalemi, sonrasında kâinata rahmet olan Muhammet Mustafa (S.a.v) ruhunu… İnsan bir beşerdi, akılsız bir varlıktı, Allah ona ruhundan üfledi ve onu âlemlere halife olarak indirdi. İnsan yaratılacağı zaman melekler rablerine “Rabbim yeryüzünde fitne çıkaracak, kan akıtacak birini mi yaratacaksın” dediler. Âlemlerin Rabbi olan Allah “Muhakkak ki ben sizin bilmediklerinizi bilirim” dedi.

İnsan yeryüzüne ne için gönderildi; sadece ibadet etmek için mi; sadece iman etmek için mi; görmediği bir şeye inanmak için mi? Daha binlerce sual aklımızın en derin noktalarında; inanç neydi ya da iman; inanç mı demekti, hangisi daha baskındı?

Allah’a olan inancınızı sorguladınız mı derin bir mehtaplı gece de; kâinata rahmet olan Muhammed Mustafa (S.a.v) olan sevginizi sorguladınız mı? Sorgulayan insanlar bulurlar, soran insanlar bulurlar. Allah kalplerdedir; başka bir yerde değil, onu uzaklarda aramak imanı zayıf olanların işidir. İman; inançla karıştırılırsa, herkes iman etmiş sayılmaz mı? İman etmek; taraftar olmaktır, koşulsuz inanmaktır, beynini ve kalbini inandırmaktır. Oysa inanç sadece bir kelimeden ibaret olan ve söylenmek için söylenen bir kelamdır.

Aczi kâinatın büyüklüğünü geçmiş, kendini her şeyden üstün zannedip yaratıcısını unutmuş, kelimelerde Müslüman olup, ruhunu buna inandırmamış olan insan; sordun mu bu soruları? Allah’ı görmüyorum ama neden inanıyorum dedin mi? Bir cevap buldun mu kendi kendine; hıfzını yokladın mı? Bir halife edasıyla, “Allah vardır, o olmasaydı kâinattaki her şeyin bu kadar intizamda olması imkânsızdı.” dedin mi? “Kâfir” dediğin ama senden daha çok inandığını bilen birinin karşısına geçip, “Onu görmüyorum lakin insan; ruhuna hükmederse nefsini öldürür ve hu ya karşılıksız âşık olursa gönül gözüyle inanmanın ne denli mukadder şey olduğunu görür.” dedin mi? Her şeyin ötesine geçip, “Görmediğim şeylere inanmıyorum.” diyenlere; bir atomun etrafında, protonun 1448 kere döndüğünü ama bunu; insanın hiçbir mikroskopla göremediğini, buna rağmen inandığını, bu kadar aciz bir şeye inanırken; Allahın varlığına neden inanmadığını sordun mu?

Başını ellerinin arasına alarak bir Sokrat edasıyla “Neden Müslüman olarak yaratıldık; Allah’ı bu kadar zikreden varken biz neden zikretmeliyiz?”dedin mi? Sonra en güzel kitap olan; mucizesi hiçbir zaman sönmeyen Kuran’a bakarak; suallerine cevap arayıp buldun mu? Bulamadıysan dinle şu; Rabbine sevdalı, gerçeği Mevlanalardan, dervişlerden, Seyyid Ahmet Arvasi den, Ömer Hayyam dan, bir Fatih edasıyla dik duran reis’ten dinleyen aciz kulu…

Kâinatın Rabbi olan Allah sordu ve dedi ki “ Elestü bi Rabbi kum”(Ben sizin Rabbiniz miyim?) o aciz insan Galü Beli (dedi ki kesinlikle) den bu zamana kadar düşündü “ne dedim” diyerek “kesinlikle dedim mi?” diyip durdu ardından. Orda ilk şahadet parmağını kaldırıp “Beli” diyen Muhammed Mustafa (s.a.v) dır, onun ardından söyleyenler işte bu gün, biz iman etmiş olan Rabbinin aciz kulları Müslümanlarız. Allah bizi Müslüman olarak yarattıysa, peygamberimiz (S.a.v) arkasında “Beli” dediğimizden bizi Müslüman olarak şu köhne dünyaya getirdi, lakin tereddüt’e düşüp de söyleyenleri rabbim kâfir olarak yarattı. Aslında o günden belliydi cennetlik ve cehennemlik olanlar ama Rahmetinin azabından daha fazla olduğunu söyleyen Rabbim; bize yeni bir sınama daha verip bela noktasına; yani beşeriyete, dünyaya yolladı. Bakalım orda da insan değişecek mi; “Beli” sözünden dönecek mi; yoksa “Beli” derken tereddüt’e düşenler, orda Rablerini bulacak mı, tereddütsüz “Beli” diyerek şahadete erecek mi?

Suallerine; sual ekledim farkındayım. Ey halife! Anlamadığın şu ki; sen kendini sorgulamaktan acizsin; kendini sorgulamadığın için Allah’a olan inancını sorgulayamıyorsun zaten, nefsinin esiri olmuşsun ki; beşeriyette birçok şeyi arar olmuş gözlerin…

Bu ise âlem; âlemde bunları bilmek gerek ise; şu aciz kul; sizlere kalemi döndükçe anlattı ve Allaha sığınarak her zamanki gibi; size dedi ki “Ey insan rabbini bil ve ona dön çünkü ondan başka sana ne yar, ne dost vardır.” Muhakkak ki biz aciz kullar bir hiçiz; hidayete erdiren ve kullarına en güzel yolu gösteren 99 ismine; kabı kavstan ev ednaya kadar kurban olduğumuz Allaha ne diyebiliriz ki. Allah bizi hidayete erdirenler ve “Beli” derken kalbiyle, ruhuyla, aklıyla inananlardan eylesin… Rabbimin resulüne, onun hak katında değerli olan ashabına ve ehlibeytine salât-ü selamlar olsun.
( Neye İnandığını Bilmek başlıklı yazı alperen--kil tarafından 7.05.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu