Bir yanılsamasın sen, ey metruk yürekli sefil cihan:

Aşka köprü kurdum ben kuruyan toprakları vaha bildim ve de tek servetim tek ziynetim sevgiden ibaret yüreğim ve dikenli bedenim ve şiirlerim.

Aşka zimmetliyim, ey sefil cihan ve sen:

Yedieminde unutulmuş bir küresin sadece bense hayatı sevgiyle küreyen tünediğimse İlahi Ateşin korunda saklı ölümlü bir beden ve ruhum ve iç sesim.

Aşkın nakkaşıyım aşkın coğrafyasında saklı rüzgârım ben içine ters esen ve zihnimden geçenleri bilen sadece Rabbim bense iblisi ve şarlatanı ve zalimi yok bildim bileli ve işte koruyucu Işığı yüce Mevla’mın bana sunumu bense sevgiyle iştigal ve umutla ve iman gücümde saklı varlığımla gözümden sakındığım tek servetim nasıl ki annemin himayesindedir yüreğim.

Seyyahtır duygular.

Seferisi hayatın kimse kir tutan kimse kindar ve yalanı ile boca ettiği nefreti ve işte hayatı yaşanmaz kılan değil midir ki o kirli nefsin esiri kimse Rabbine şirk koşan.

Leyli bir rüzgâr.

Nazenin yüreğim.

Kırbacı hüznün bense sadece ve sadece kendime ve ruhuma ve yazdıklarıma kefilim bir de iman gücüm ve işte defalarca ölen sırf ben değilim:

Hünkârım.

Yüce Rabbim.

Kantarım.

Katarım.

Bir kat izinde saklıdır hem mizacım hem duygularım.

Bodoslama sevdiğimden de ibaret değildir yüreğim ve Rabbin bahşettiği öyle bir Servet ki:

Aşkın idamesi.

Sözcüklerin ikamesi.

Kordan hecelerin albenisi.

Hükmen yenik midir addedilen şu sefil benliğim?

Nazarında insanların haiz olduğum hiçliğim.

Yeter ki kabul göreyim Allah katında ve boynum nasıl ki kıldan ince Rabbin hükümranlığında yüce Huda yeter ki korusun beni tüm şerrinden insanların.

Ne bir nida.

Ne de bir nara.

Sadece fısıltı babında ruhumun çırpınışları ve de gitmişken Sağır Sultanın dahi kulağına.

Kulluğuma binaen.

Kula kulluk yapmadığım kadar…

Ve…

Röntgenini çektiğim duygularım ve meddücezri sözcüklerin ve kumdan kalelerim varsın yıkılsın ansızın çıkan rüzgârda varsın sefil bilsinler benliğimi bense saf tuttuğum kadar Allah katında ve tüm safiyetimle hayatta ve ayakta kalma telaşı ve ruhumda kopan fırtına.

Tecelli edecek yeni günün ve yarınların himayesinde.

Sözcüklerse hem neşri hem nesri iken ruhumun.

Gölgemden dahi yok iken umudum.

Ve işte haizi olduğum o tek zerre ile koştuğum sadece ve sadece yüce Mevla:

Akut bir hüzün.

Sarkık bir yüzün kaç bine tekabül ettiğini bilsem de ispatlayamadığım ve sadece inancımla ayakta sağ ve başım dik kaldığım kadar da diklendiğim zalime ve iblise ve dik bir mizansende saklı iken başı dik kalem’ im ve yıkılmayan kale duvarlarım.

Az evvel kovdum kapıdan kimse ruhunu şeytana satmış.

Az evvel göçtü yalanlar yanı başımdan bense şiarımla ve ruhumda esen rüzgârla Allah rızası için yaşadığım sevdiğimden de ötesi yok iken varsın sen, sefil cihan ve tüm müridin varsın ötekileştirsin beni.

İki cihanda da aziz olsun yeter ki tüm inananlar ve Allah rızası için yaşayan sevenler.

Mağrurdur yüreğim.

Mağdur olsam ne ki mademki bana sahip çıkan yüce Mevla’m.

Mazlumları çok sevdiğim kadar alabildiğine mazlum ve masum kaldığımın da bir adım sonrasıdır yazdıklarım.

Yanan O Ateş ki yüreğin kıblesinde tutuşan.

Yakaran şu yürek ki:

Rabbine ve aşkına sevdalı ve sadık.

Bir maşuk ise kalemim.

Bir de handikap ise yakalandığım rüzgar.

Manen zengin madden yitik olsam ne ki ne ömür sonlanmadan bir koşu sevdiğim ve Rabbimle istişarede tüm duygularımla hemhal ve hasbıhal ettiğim koruyucu meleklerimle.

İki kapıdan geçiyoruz madem…

Yanan ateşin harında saklı harem.

Anne iklimi bildiğim günüm ve gecem.

En mazbut gölge iken peşimden gelen bense kapımdan kovduğum gölgemden dahi medet ummayan.

Bir umre.

Bir ukde.

Bir de kendimi hür hissettiğim nasıl ki sevgimle ve ilham perimle hemhal ve işte nakkaşı coğrafyanın ve işte yâdında saklı mazinin yakardığımsa sadece yüce Rabbe.

Eşim emsalim yok.

Şiarımda saklı mademki umut ve aşk.

Şerrinden tüm canlıların sığındığım sadece Mevla’ma.

Coğrafyalar susuz.

Renkler solgun.

Coşkumsa engin ve muradım dillenen temennim elbet düze çıkmak adına hayat denen yokuşun da ses geçiren duvarlarından dahi geçebilirim bu hüznümle bu mutumla bu coşkumla ve zaferimdir yeni güne Hakkın izniyle ayakta başım dik kalabildiğimdir en masum renk olmaya ant içtiğim ve alnımın akıyla beyaz ve bakir sayfaya yazdıklarımla hemhal bazen esen rüzgârım bazen sustuğum ve her suskuda saklıdır yaşadığım mucizeler.

Bense…

Hiçliğimle sonsuzluğa kefilim.

İçliğim iken iman gücü.

İçtiğim hüzün şerbetinden de yaşarırken gözüm ve gönlüm.

Şah damarımdan yakın olana duyduğum sonsuz sevgi ve itikadın kalesinde sapladığımdır toprağa sancağım gönlümün kıyısına vuran gözyaşlarım ve ben:

Acımla dahi mutlu olabilirken.

Açtığım kadar yüreğimi yüce Rabbime…

Açmaza düşsem de reşit olsun olmasın eşlik eden sözcüklerime yaz emrini veren elbet Mevla’mdır:

Adı ister ilham olsun ister hüsran ister rüzgâr.

Deştikçe cihan yaralarımı ve yamalı hırkam nasıl ki kaftanım bense bir derviş misali salındığım şu cihanda fikrime denk düşen zikrimle talibim de hem ölüme hem yaşama yeter ki kat izinde spontane sevdiğim kadar bazense yüreğime saplanan bir şarapnel parçası ve işte hükümranlığında Rabbin…

Dev/asa bir hikmet iken de yağan rahmetin yaşın dere yatağında uçuşan nice mucize nice tevafuk ve asılı kaldığım kadar kâinatın ucunda salınan yüreğimle demem o ki: nakkaşıyım ben sevginin yüzü suyu hürmetine sevdiklerimden hele ki annemden ayrı koymasın yeter ki yüce Huda…

 

 


( Sen, Ey Sefil Cihan... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 13.05.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu