Mansoor 3



Bazen Basra Körfezi'nin yeşil sularını andıran zihnimiz, kuğu saflığına bürünen hallerimizle daha da benzersizleşiyor ve nutkumuz tutulmamak için dudağının içini ısırıyor..

Keyifli okumalar dilerim..





                            



Kambur balinaların arasından ilerleyen, kaderine el pençe divan bu devasa gemi,

Sütliman nihai rotasında yol alıp ihtişamını sürdürüyordu...

Kasabaları harap eden, volkanik patlamalara benzeyen bir ecel sesi duyuldu,

Bir yıldırımın öfkesine uğrayan güverteyi, alevler yutmaya başlamıştı..

Etrafta koşanlar bir antilobun toynaklarından daha hızlıydı,

Nefes borusuna ve akciğerlere dolan kara ölüm, korkunçluğunu göstermeye başlamıştı.





Gecenin şefkatli kollarında bile yanmış tahta ve erimiş hayvan derisi kokmaya devam ediyordu,

En pahalı verniklerle kat kat üzerinden geçilmiş bu ihtişamlı gemi artık su almaya başlamıştı..

Okyanusun dalgalarında çömlekler, zırhlar, yiyecek sandıkları etrafa dağılıyorlardı,

Kıvrak zekâsıyla nam salmış kaptan bile artık hükümranlığını kaybettiğini ilan etmişti.

Genç ağaçları öldürmek için yakılan çayırlar gibi havaya karışıp yok oluyordu her şey,

Artık koşuşturmaktan yorgun düşmüş, yığılıp kalmıştı bu dünya irisi adamlar..





Şafak çoktan sökmüş, gece sızdığı rotanın 647.000 km uzağında gözlerini açmıştı.

Uzuvlarında korkunç bir ağrıyla kendine geldi, ölmemişti, 

Yüzünü kapatan saçlarından, kollarının ve bacaklarının üzerinden bir şeyler hareket ediyordu.

Milyonlarca kırmızı yengeç, üremek ve yumurtalarını okyanusa bırakmak için koşuyordu..

Artık çıldırmanın eşiğindeydi, o yürüyen şeyin saçlarına takılmasıyla gerçek aralandı,

Ormanın ölüm sınırının başladığı dik patikada zehirli bir merakla onu izleyen biri vardı.

Başının üzerinde aç karınlarıyla kuzgunlar çember çizip duruyordu, 

Hangi ülkenin topraklarında ifşa edileceğiyle ilgili hiçbir fikri yoktu.

Yırtıcı hayvanların yediği somonlardan arta kalan fosillerle devasa uzunluğa ulaşan, 

En kaliteli ladin ağaçlarının diyarı, dağların eşsiz otlaklarındaki koyun sürülerinin sahibi,

Balıkçılık, fildişi ve yeşim taşı oymacılığında ihracatın en büyük hissedarı, 

Zengin bir ülkenin korkutucu bilinmezliğinde, bir yudum suyun fakiriydi şuan,

Ölümle yaşam arasında, incecik bir hayale bağlıydı Mansoor.





Yeryüzünün tüm renkleri kaybolup, siyah her şeyi içine kattığında, artık ümidini kaybetmişti,

Pelerinli biri gelip onu dallardan yapılmış bir sedyeye bağlayıp, oradan uzaklaştırdı..

Bu yolculuğun nereye gittiğini bilmesi imkânsızdı, bir ışık görene kadar nasıl bir yerde olduğu meçhuldü,

Gözleri bağlanmıştı, nal sesleri boşlukta yankılanıyordu, taştan zeminli bir yapıya giriyorlardı..

Tarihin en uzun ömürlü hanedanlığı kapılarını bu nakkaşa açmıştı artık,

Art arda koşan yirmi bizonu en sondan yakalayan bir kurt gibi kaderindeki nasibini yakalamıştı Mansoor.


                           








( Mansoor 3 başlıklı yazı mavi-yildirim tarafından 1.06.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu