Sevgili Kum Zambağım




Sevgili Kum zambağım;


Size yazmamak, yerçekimi kanununa inanmayıp, bunu yüksek bir binadan denemekle eşdeğer bence. Boşluğa demek istemiyorum çünkü yokluğunuz dahi bir erinç alemine düşmek gibi.. Eski telefon görüşmelerimiz de açlık sınırına çekilince, bunu çok iyi anladım. Özlem tuğlalarıyla kocaman sahnesi olan masmavi büyük perdeli tiyatromuzu inşaa ettim. Siz farkediyor musunuz bilmiyorum, her akşam biletlerimiz yok satıyor, kıyamadığımız anılarımız oynamaya başlıyor.. Bütün koltuklarda ben, çünkü biletlerin hepsini ben satınalıyorum ve serin bir reyhan şerbeti gibi bardağımda durup bakışlarımı serinletmenizi seviyorum.. 

Size bugün biraz çocukluğumun yaylada geçen zamanlarından bahsetmek istiyorum. Aşağı yukarı dokuz yaşlarındayım, dağların arasında kalmış küçük bir ova düşünün, bazıları da orman boşluğu diyor oraya. Dedemin Alıç adını verdiği tarlada başlıyor maceram: hocam ( babam) o aralar bir fabrikada teknik emniyet eksperi olarak çalışıyordu ve biz de otuz beş kilometre uzaktaki yaylamızda yaşıyorduk. Babam hafta tatilinde, Java motoru ile (ben akşama doğru geliş satini bilirdim karşı dağdan onun motorunun sesini dinlerdim) yanımıza gelirdi. Biz babamla Alıç'ta arşın fasulyesi (boğum boğum ve uzun, yaklaşık 30 cm olurdu fasulye), beyaz göbek lahana, salatalık, domates, mısır v.s. yetiştirirdik.. Komşu yaylalara, ilçelere satmaya giderdik. O zamanlar yeşil bir jeep vardı askeriyeden modifiye (tabiki babam yaptı; evin avlusuna her bir bölümünü, motorunu, vidasını parçalara ayırdı ve nasıl yaptı bilmiyorum yepyeni oldu bittiğinde) onunla satışa giderdik. Geçtiğimiz yerlerin manzaralarını, fındık ağaçlarıyla dolu yolu (mola verip toplardık içi dolu dolu tombul bir mermiye benzerdi şekilleri tadını zaten sormayın), mezla çamlarını, orman örtüsünü, farklı insan ve yerleşkeleri (misafirperver olduklarını söylemem gerekiyor aç kalmazdik izzet ikram kurulu sofralar, dedemin namını her yerde hissediyorduk, hissettiriyorlardı) üzüm bağlarını ve insanın damağını çatlatan kavunları..

Tarlayı sulamak için dağın karşı yamacında büyük bir havuzumuz vardı, arada suyun gözüne gitmemiz gerekirdi ormanın derinliklerine doğru. Babam hiç korkmazdı o ıssızlıktan, ben  de korkmazdım tabiki.. Kırık boruları onardıktan sonra geri dönerdik; kurumuş bagraz ağaçlarının yapraklarını ayağımın altında dinlemek hoşuma giderdi, uçsuz bucaksız bir halı gibi ormanı kaplamıştı arada kuru bir dala denk gelince çıtırtı sesi kabul ediyorum biraz ürkütürdü..

Bir anım daha var ki yaylada; babam yine işe gitmiş annem evde yok galiba çünkü onu o gün hatırlamıyorum. Babaannemin Sarıkız'ı seherle sağılmış ve büyük kazanda pişrillip mısır ekmeği ile afiyetle yenmiş. O gün babaannemin en kıdemli kız arkadaşı (ahretliği) gelecek diye hazırlıklar yapılmış yemekler çoktan pişmiş. Nihayet özel misafir gelmiş sohbet çoktan ikisini de esir almış, kadın ( Yetim Avrat) biraz açık saçık küfür ederdi. Ben onlar sohbet ederken sıkıldıysam artık dışarı tarlada geziyorum ve gözüme iki mısır koçanını kestiriyorum (mısırların yüksekliği benim boyumun iki katı ama) nasıl canım çektiyse koparabilmişim. Gidip bir sebze sandığı bulup, yanıma da biraz toprak, çalıçırpı ve kibrit alıp elma ağacının başına çıkıyorum.. 
Önce sandığı güzelce sabitliyorum içine toprak seriyorum ve çalıları yerleştirip kibriti çakıyorum duman tütmeye başlıyor ve seviniyorum nihayet sarı sarı mısırlarımı yiyebileceğim..
Bir bağırtı geliyor kulağıma, sonra bana doğru koşan iki yaşlı kadın görüyorum.. "Napıyorsun sen deli kız?" 
Napicam mısır pişiriyorum.. Gelip sandığı aşağı atıyorlar beni de derdest edip aşağı indiriyorlar ama fırçanın bini bir para..
Kadın yine küfürleri havada uçurtuyor ben utanayım mı suçlanayım mı ağlayayım mı yoksa mısırları yiyemediğime yanayım mı bilemiyorum..


Dinleyenlerin başına gökten üç elma düşmüş, afiyet olsun  ; )




Lokum dilli, köpüklü kahvem..

Gün aydınlığında gördüğüm düşüm..


Beyaz bir kuğunun masumiyetiyle ve bir mabedin dua asılı kubbesi gibi huşuyla..




                    


                                               Çivit Mavi'niz.. 
    
                                                 







( Sevgili Kum Zambağım başlıklı yazı mavi-yildirim tarafından 2.06.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu