Allı Pullu Turnalar -1
                                                                                                                                                  
                                                              

Yükseldikçe birbirinin kadrajına giren kuşlar gibi dev cam kumaşları giymiş, ihtişamlı plazalarla on yıl önce tanışmıştı. Kuru gerçekler işte o zaman dimağına katılmış, muazzam bir hızla akıp giden yaşamın rıhtımına demirlemek artık kaçınılmazı olmuştu. Hayatı boyunca göremeyeceği kadar yüksek limitli paralar parmaklarının ucunda, gösteriden gösteriye koşan sirk hayvanları gibi eğilip bükülüyor ehlileşiyordu.  
Bu sabah, pamuk beyazı bulutlar içini ferahlatmıyor aksine gökyüzünün ihtişamı neler kaçırdığını hatırlatıyordu. Odasına yerleştiği, rakamların büyülü ambiyansına kapıldığı o ilk gün oysa ne kadar da heyecanlıydı ve hırslı. Yıllar geçtikçe aşık olduğu finans sektörü artık onu boğmaya başlamıştı. Her sabah uyanan, tıraş olan, bir buçuk saatlik yolu hiç sızlanmadan çeken ve akşam aynı yolu geri dönen adam sanki kendisi değildi. O kadar darlanmıştı ki bir yıldır arabasını bırakıp bisikletle seyahat etmeye başlamıştı. Bugün bisikletini iş yerindeki masasının bacağına kilitleyip koltuğuna kuruldu. Tavan yavaş yavaş yukardan üzerine doğru geliyor, odanın hacmi daralıyordu. Tek çaresi bir an önce buradan çıkmaktı. Kaderi sürek avına kalmış bir esir gibi ormanın derinliklerine doğru kaçıp hayatını kurtarmak zorundaydı. Camları gözüne kestirdi, kendini dışarı atmak için 15. kata aldırmadan pencerelere yöneldi. Ayağa kalkıp bir iki adım ilerleyebildi, beyni yaşadığı yoğun strese dayanamayınca da olduğu yere yığılıverdi.. 
Bacakları uzun ve incecik flamingolar gökyüzünde hareket edebilen bir tablo gibi insanın hayranlığını kazanmakta ustaydılar. Sermiyan da böyle kiremit kızılına çalan tüyleriyle tüm derdini tasasını alıp götürürdü. Elinde misketleri ve topacıyla sabahtan akşama kadar onun peşinde gezdiği günler çok olmuştu. Tahir, elindeki kumandayla televizyonu kapatıp, müzik çaları açtı. Film müziklerinin bulunduğu dosyayı bulunca, müzik yumuşacık bir endamla odanın içinde salınmaya başladı.
Kapının altından üç tane gazete atılmış olduğunu görünce “Çarşamba!” dedi. Beynini zorlayınca geçen 2 günde ne yaşadığını hatırlamadığını fark etti. Üstünü başını incelerken kolunda bir ağrı hissetti. Gömleğinin kolunu sıyırınca başına gelenleri tahmin etmekte zorlanmadı. Hala damar girişinin üzerinde tampon bandı yapışık duruyordu. 
Kendini iyi hissedince kalkıp valizini toplamaya başladı. Her gece uyumadan önce deli gibi düşündüğü, her nefes alışında aradığı anlamı bulmaya gitmeliydi. Gözden çıkaramayacağı, bırakıp da gidemeyeceği, yokluğuna alışamayacağı şey ne olabilirdi ki? 
Bir taksi çağırıp havaalanının yolunu tutmakta geç kalmamıştı. Saat 11.30 gibi nihayet olmak istediği adrese ulaşmıştı. Akşam yemeğine kadar avlunun ve evin üstünkörü temizliğini bitirdiğine kendi de inanamadı. Elma ağacının gölgesinde kısa da olsa tatlı bir uyku bile çekmişti. 
Çatı katındaki oyuncaklarına, kutu koleksiyonuna bakarken mavi bir kutunun içinde tek tek renkli kurdelelere sarılmış, özenle saklanmış mektupları buldu. Selma; kanının deli deli aktığı, kitaplara tutkun olduğu yılların kalemi isli prensesi. Ondan gelecek her mektubu bir yıl beklediğini söylese belki de kimse Tahir’e inanmazdı.

“ Sevgili Beyaz Ortancam,

Bazen diyorum ki; hasret mührünü beyaz sayfalara vurmak için beklediğimiz her bir yıl keşke bir ay olsaydı. Heyecanlarımızı ve fark etmekte ustalaştığımız güzellikleri sıcağı sıcağına birbirimize anlatabilseydik. 
Her dolunay sonrası takvimden sayfa sayfa dökülen yorgun ve yüklü ayların kaprislerine inat sizin hayalinizle geçen yirmi dört saat bir yıla tekabül ediyor.

Unutmadan Sermiyan nasıl, iştahı keyfi yerinde mi? Buradayken çok heyecanlıydı. Okuduğum kitaplara bir türlü kendini veremiyordu eskisi gibi. Bazen ne şanslı bir kuş olduğunu düşünmeden edemiyorum. “Neden?” diye sorduğunuzu farz ederek söyleyeyim, sizinle aynı havayı aynı gökyüzünü paylaşıyor da o yüzden.
Mektubunuzu heyecanla beklediğimi söyledikten sonra bir de küçük şiir iliştiriyorum buraya:

          CAM BUĞUM
İsmin gölgeli taşlara yazılınca
Allı turnalar geçti ırmak kenarından
Çay demleyen ellerin saçlarıma dokundu
Limon koktu buz gibi sular
İliklerimde kirazlı gülücüklerin yankılandı
Çoktan aza doğru sıralandı yalnızlıklar
En parlak yıldızlar bakışlarına düştü
Dileklerden dilek beğendim ikimiz için..
 
                                                                                                                                          Selma..”



...


  
       







  

( Allı Pullu Turnalar -1 başlıklı yazı mavi-yildirim tarafından 14.06.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu