...
Ondan gelen son mektubu okuduktan sonra yine o mavi kutunun içine usulca bıraktı Tahir. Yıllar geçmişti ama Selma’nın o hiç görmediği yüzü, saçları, bir ceylana benzeyen yürüyüşü hayalinden hiç gitmemişti. Mektuplar kesilince Tahir de yarım kalmıştı ve güzelliklere olan inancı da kaybolmuştu. Üniversiteye büyük şehre gidince hepten yapay bir hayatın içine karışmıştı. Koşturmaca, hep bir zamanı kovalayıp bir şeylere yetişme çabası erken yaşta Tahir’i yaşlandırmıştı.
Sarıldığı yüzeylerde mor akasyaların açmasıyla bir masala dönüşen bu bahçeyi çok özlemişti. Yuvarlak taşlarla tek çocukluk arkadaşının ismini yazdığı çeşme duvarı da sapasağlam duruyordu. Peki, o yani Sermiyan hala hayatta mıydı? Bu sorunun cevabını o kadar çok merak ediyordu ki.
Şereflikoçhisar’da bir evlerinin olması heyecan vericiydi. Tuz Gölü’ndeki dünyanın en büyük doğal kuluçka alanına gelecek olan sevimli dostlarına çok yakındı. Yıllar evvel kaçak avcılar tarafından vurulunca evlerine mecburi iniş yapmak zorunda kalan Sermiyan, şuan yolda olan binlerce flamingodan biri olabilirdi.
Garajdaki bot da iyi durumdaydı. Eski günlerdeki gibi Sermiyan’la karides avına çıkacağını düşününce kalbi hızla atıyordu. Tahir bu heyecanı borsadaki tarihi iniş çıkışlarda bile yaşamamıştı. Tuz Gölü’nün suları henüz çekilmemişken, zihnindeki toplama kamplarının kapılarını ardına kadar açıp suyun duvarları yıkmasına izin veriyordu.
Bir haftada sinirleri yatışmış, ruhundaki fırtınalar sütlimana dönünce, pamuk gibi olmuştu. Şezlonguna uzanmış, ay ışığının sudaki yansımalarını izliyordu. Uzaklardan kısık ama gittikçe sesi belirginleşen kanat sesleri geliyordu. Yerçekimine direnen, kiremit kızılı bulut beyazı kanatlar bir orkestra ihtişamıyla gök kubbeye yayılıyordu. Binlerce flamingo zarif bacaklarını inişe hazırlayıp yeryüzüne konuyordu.
Tahir bir iz bir işaret arıyordu, pür dikkat bu yol yorgunu kalabalığı gözlüyordu. Her nasip vaktine esirse, katıksız bir darlıktan görülmedik bir bolluğa elbet bir gün geçilirdi.
Ayışığında belli belirsiz parıldayan bir şey farkedince şezlongdan kalkıp ne gördüğünü anlamak için sahilde dolaşmaya başladı. Eskiden beri bu diğer adı da telli turna olan kuşları çok severdi Tahir. Tek tek hepsine sarılıp “Hoş geldiniz. Hoş geldiniz sevgili dostlarım!” demek geliyordu içinden.
Sonunda parlayan şeyi bulmuştu. Flamingoların birinin ayağına bağlanmış ipe dikkatli bakmak için yaklaştı. Siyah boncuğun üzerinde parıldayan büyük S harfini görünce heyecanlandı. Bu ipe bir de özel silikon kabında muhafaza edilmiş küçük bir pusula eklenmişti. İpi kuşun ayağından zarar vermeden çözdü. Sanki yüreğinde soluk soluğa, tozu dumana katarcasına yılkı atları koşuyordu. Gözleri istemsiz doldu, yanakları nemli nemli gelip şezlonguna tekrar oturdu. Elinde dörde katlanmış beyaz bir kağıtla öylece duruyordu. İşte şuan nasibini elinde tutuyordu. Tahir flamingoları kucaklayıp öpmemek için sabırsızlanıyordu.
Derin bir nefes alıp kağıdı katlanmış yerlerinden açmaya başladı. “Sevgili Tahir,” yazısını okuyunca sarı zambaklarla kaplı bir vadide buldu kendini. Çünkü Selma’nın en sevdiği çiçeklerdi onlar. Onu çok aradığını ve merak ettiğini yazıyordu. Mektubu fazla uzun tutmamış, vermek istediği mesaja geçmişti. Ev adresini ve her ihtimale karşı eline geçmez diye elektronik posta adresini de yazmıştı.
(
Allı Pullu Turnalar -2 başlıklı yazı
mavi-yildirim tarafından
15.06.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.