Kırmağan


                      KIRMAĞAN                        


Suyun dilsiz olduğu bu yere, güneşin mürekkep hokkasından masmavi ışık yağmurları döküldü,

Yaşanmış ve ölümle sırlanmış mezarlar, anı levhaları, heykeller Tapınaklar Vadisi’nde yükseldi..

Doksanı aşkın ırk ve renkten dervişler, verimli temmuz çamuru gibi bu gizemli topraklara aktı.

Dudaklarında bin çeşit dilde dua, inançlarına göre dizilmiş tespihlerde ahşap ve taştan boncuklar..

Acımasızca her şeyi kurutarak, ölümlülerin hayranlığına keskin çizgiler atan, yağız, sarı, kızıl kahve kumlar,

Mansoor’un askerlerine açlık, yorgunluk ve Mısır göz hastalığı ile de geçici bir körlük getirdi.


Ayak sürdükleri şehirlerde sükûnet çalan kılıçları, geçecekleri ülkelere çoktan namlarını ulaştırmıştı,

Çarpışmalar korkunçtu; yığın yığın insan cesetleri, kâgirler tarlalar nizam kırıntısı, sesler feryat figan yangında.. 

Sefer gittikçe bir savaşa dönüşmüş ve öç alıcı melekler bu katillerin izini sürüp, onları sarı çölde yakalamıştı..

Kanatlarındaki ahla üzerlerine çullanıp, canlarını değil ama gözlerindeki nuru çekip almışlardı.

Eziyetli bir çöl yolculuğundan sonra askerler Nil’i gördüklerinde, alşimi diyarına geldiklerini sandılar,

Hakikatin yekta nefesi alınlarına çarptığında, nehrin kenarı paltar ve şömiz yığınlarıyla dolmuştu..


Güzergâhları kuzeye, Kırmağan Dağları’na usul usul çöken kükürt buharı gibi devam ediyordu..

Ağaçların görülmedik davetkâr kokusu, teyakkuzdaki bu insanları gecenin içine ustalıkla çekiyordu..

Dehşet arsızı, bakışlarına kan oturmuş savaşçıların, ormanın kırbacıyla tanışması için daha vakit vardı.

En önde kulakları ve elleri hassas kıvcılar, dört koldan tehdit unsurlu bütün ihtimalleri tarıyordu..

İçinden suyu çekilmiş dev bir ağacın kovuğunda, on kadar yaşlı kurt akılları bir anda karıştırdı,

Ordu bir çember gibi dağın eteğinden zirveye, giderek sınırı artan kar yığınlarına doğru tırmanıyordu..

Ulumalar duyulduğunda, çelik mavisi bir korku, yürüyenlerin cesaretini ikiye böldü ve ayak izleri sustu,

Kan kokusu, aynı anda binlerce kalp atışında pompalanan bu sıvı, kilometrelerce uzağa çoktan yayılmıştı.  

Tırnak uçları üzerinde elli kadar uzak menzilli savaşçı kurt saatte atmış kilometre hızla koşuyordu..

Asıl tehlike, bir süvarinin kesilen kolundan, beyazlara kırmızı mühürlerin vurulmasıyla başladı.

Çatal dili ağaçların üzerinde gezinen siyah bir yılan, avıyla arasında çok mesafe olmadığını fark etti,

Ormanın kırbaçları, her şeyden habersiz siperde kurtları bekleyen iri kıyım adamları ablukaya almışlardı..

Hayatlarında görmedikleri bir vahşetle şereflenmek, her savaşçının karşılaşacağı bir imtiyaz değildi..


Aşkın en büyük hilesi, Sonika’nın da gözlerine çekilen boydan boya kalın perdelerdi,

Birbirinin göğüs kafesinde adımlarını gören iki ahretlik gibi sonsuz bir vuslata doğru çekiliyorlardı..

Tavus tüyünden siyah boya parşömene aktıkça, müzmin sözcükler kendisine yer bulma telaşına giriyordu:


Atlastan Asaletiyle Aklıma Hükmeden, Muson Yağmurlarının Ahu Zan Efsunu;

Omuzlarınızın taraçasında, bilmem kaç çiçeğin kokusunu yan yana sıralayabilirim, kaç masalın olcay kuşuna dönüşebilirim bilmiyorum..

Daha bakmaya alışamadığım ruşen bakışlarınızda Şeb-i Kahire, kelamlarınızda ise bitmeyen bir temenna var..

İtiraf ediyorum ruhum bir mihnetin kıskacında nizamını şaşırmışken, muştulu mektubunuz elime ulaştığında, ziyadesiyle ulağınızı ödüllendirdim.

Satırlarınızın tozlu yollarındayken, kanatları gök kubbeyi kaplayan sayısız güvercinler uçurdum. Yerkürenin ismini sayamadığım bütün mabetlerinde aynı anda duaya durduğumu hissettim..

Cesaretinize ve neyzen bakışlarınıza şimdiden hasret biriktirdiğimi bilmenizde bir mani görmüyorum.

Anbean tehlikenin sokaklarında gezinen bir yolculuğun içinde ilerlediğinizin idrakinde olmak pek anlaşılacak bir bekleyiş değil. Size bahşedilen bu görevi gerektiği gibi yerine getireceğinize en ufak bir kuşku duymuyorum.

Ayrıca, aramızda borç-alacak bahsi olduğunu bir daha dillendirmenizi de istemiyorum. Bunları düşünmeyin, siz seferinizin başarısına odaklanın..

Muzaffer bir dönüşe emanet kalın..

Beyaz bir kuğunun masumiyeti ve Saygılarımla…
    
                                       Prenses Sonika







                          

( Kırmağan başlıklı yazı mavi-yildirim tarafından 12.07.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu