M. NİHAT MALKOÇ
Günümüzde şikâyet ettiğimiz meselelerin başında gençliğin bizim değerlerimizle uyuşmayan davranışları gelmektedir. Peki arzuladığımız ideal(ist) nesli nasıl yetiştireceğiz?
Genç nesillere alın terinin ne denli kutsal olduğunu öğretmeliyiz ki kısa yoldan, hak, hukuk demeden, çalıp çırparak ve devleti dolandırarak kısa zamanda köşe dönmeye kalkmasınlar. Yenen her bir haram lokmanın bizleri biraz daha cehennem ateşine yaklaştırdığını, manevî dünyamızı harabeye çevirdiğini, imanî ve insanî duygularımızı alıp götürdüğü gerçeğini onlarla paylaşıp bu hususta mutmain olmalarını sağlamalıyız.
Günümüzde şer odakları, dünyanın
her yerinde olduğu gibi ülkemizde de cirit atıyor. Yarınlarımızın teminatı olan
yavrularımızı zararlı, bölücü, yıkıcı,
siyasî amaçlı faaliyetlere katılmamaları, bunlarla ilgili amblem, afiş, rozet,
yayın ve benzeri araçları taşımamaları ve üzerlerinde bulundurmamaları
hususunda uyarmalıyız. Her şeyden evvel çocuğumuzun ne yaptığını çok iyi takip
etmeliyiz. Bu durum çocuğa duyulan güvensizlik değil aksine her türlü
olumsuzluğa karşı tedbirli hareket etmektir.
Ülkemize yararlı insanlar olalım.
Tek gayemiz bu olsun. Bu ülke hepimizin… Gidebileceğimiz başka Türkiye yok. Unutmayalım
ki hepimiz aynı gemide seyahat ediyoruz. Allah korusun, geminin batması kime ne
kazandırabilir ki!..
Bütün kötülüklerin anası
cehalettir. Başımıza ne geldiyse bu müzmin illet yüzünden geldi. Onun için, bugünkü
makamları teslim edeceğimiz yarının idarecileri olacak çocuklarımıza kitapları
sevmeleri, korumaları, okuma alışkanlığı kazanmaları, boş zamanlarını faydalı
işler yaparak geçirmeleri hususunda rehberlik etmeliyiz.
Ülkemizin geleceğe emin adımlarla yol alması için kendinden çok, ülkesini seven, “ben” değil, “biz” diyebilen, fedakârlığı karakter olarak bellemiş ve benimsemiş diğerkâm nesillere ihtiyacımız vardır. Bu güzel neslin hamurunu ihlasla, iyi niyetle ve harama uzanmamış nurlu ellerle; elbette ki bugünün yetişkinleri olan bizler yoğuracağız.
Şerefli Türk-İslâm sancağını
büyük bir onurla ve cesaretle taşıyacak Üsame B. Zeyd ve Mus'ab B. Umery gibi
kendinden emin, azimli, kararlı, gayretli ve batıla değil Hakk'a ve hakikate
dayanan şuurlu bir nesil yetiştirmek mecburiyetindeyiz. Ancak bunu yapabilirsek
yarınlarımızdan hakkıyla emin olabiliriz. Merhum Mehmet Akif'imiz "Asım'ın
Nesli" diyordu onlara. Bu necip nesli şöyle tarif edebiliriz:
Özü ve sözü bir olan, ilâhî gerçekleri tersyüz etmeyen, nereden ve niçin geldiğini, nereye gittiğini bilen arif bir nesil! A. Nihat Asya'nın "Sen ki, burçlara bayrak olacak kumaştasın;/Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!" diye tarif ettiği güçlü bir nesil!
Dününden, bugününden ve yarınından haberi olan, hayatını bu üçgen etrafında şekillendirecek bir nesil! "İ’lâ-yı kelimetullah" davasını sırtlayacak ve yüceltecek bir nesil! Yolda kalmışlara veya yanlış yollara sapanlara deniz neferi olmaya and içmiş bir nesil! Hak ve hakikate giden yolda, bir anlık gaflete düşüp pusulasını kaybedenlere pusula vazifesi görecek kılavuz bir nesil! Kavruk kulluk çöllerinden geçerken yüreklere su serpen bir nesil!
En zor şartlarda bile asla ümitsiz olmayan, rahmeti âlemleri kuşatan yüce Allah'tan hiçbir zaman ümit kesmeyen (ye'se düşmeyen), hayatını devletine ve milletine adayan, istikametini şaşırmayan, irade sahibi öncü bir nesil! Vefa, sadakat, gönüllülük (hasbilik), hamiyet, ulviyet, samimiyet ve azim gibi asil duyguları ruhunda mezcetmiş bir nesil!
Merhum Üstad Necip Fazıl'ın o veciz ifadesiyle "Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!/Ölsek de sevinin, eve dönsek de!/Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!/Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!/Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!" diyebilme iradesinde ve kararlılığında bir nesil! İslâmî ve insanî bir duyarlılıkla tebliğ ve irşat aşkıyla bildiğini bilmeyenlere ulaştırmayı gaye edinen, bencillik anaforunda bana ne demeyen bir nesil!
Rabbim bizlere böyle güzel nesiller yetiştirmeyi nasip ve müyesser eylesin. (Amin)