İNSAN MUM VE ALEV
Geceleri severim çok,
Düşler sığınağımdır geceler
Her deminde dolaşır
Sırrını ararım gecenin
Ve fakat;
O gece var ya o gece
Bambaşka bir gece oldu
Bir mum düştü düşüme
Alevi üstünde, çok saydam
Mum,
Bir tabağa oturmuş
Işık veriyordu haneme
Vardım yanına usulca
Hafifçe bir el salladım
Alev,
Bir sağa, bir sola döndü
Sonra, birden
Hafifçe üfledim
Titredi alev, isteksiz
Sönmeye direndi sanki
Sonra, az sonra
Oturdum ve seyrettim
Alevi tepesinde o mumu
Eriyordu mum çaresiz
Feryat etmeden
Kendi halince
Tabağına biriktiriyordu
Kendinden eriyen tortuyu
Düşündüm,
Yeniden
bir daha
İnsana çok benziyor
Titremek korku ise
Meğer alevde korkarmış
Mumun her damlası
İnsanın gözyaşı gibi
Akarmış yanağını ıslatarak
Zayıflıyordu alev
Yine kendi halince
Yeniden el salladım
Alevi yattı sağa
Üfledim tekrar
Titremeye başladı
Alev şaşkın,
Mum çaresiz eriyordu
Alevin marifeti,
Eritti mumu, dibine yığdı
İşte o an
Son nefesini verdi mum
Gecemin sığınağı
Karanlığa büründü
Evet,
Mum insana benziyor
Korktuğunda titriyor
Şaşırınca sağa yatıyor
Bazen;
Sola da yatıyor
Alev,
Mumun ömür törpüsüdür
Eritir, yığar ve bırakır tabağına
Dibinde sadece
Mum artığı kalır, bir ceset
Ömür,
Mumun ömrü bu kadar(mış)
Ya insanın ömrü
Bir mum, bir ışık kadar(mış)
Alev ömür törpüsü ise
Çile, hüzün ve umutsuzluk
İnsan ömrüne alev olur
Eritir, dibine yığar ve bırakır
Işık söndü, mum tükendi
Ve ölüm hak oldu.
Son nefes…