Ben size 10 Ağustos 1922’de 2.Ordu’dan güneye sessizce kaydırılan kuvvetlerle başlayıp, 30 Ağustos’ta Dumlupınar ve çevresinde yapılan savaşla tamamlanan bu büyük savaş zincirini anlatmayacağım, bunu zaten okumuş, dinlemiş, duymuş, bilmişsinizdir.


Milli Mücadele Sait Molla’ya rağmen, Şeyhülislam Mustafa Sabri’ye rağmen efendime söyleyeyim Bursa Müftülüğü yapmış Hacı Ömer Fevzi’ye rağmen kazanılmıştır diyeceğim.


Evet özellikle bu sözüm ona müslüman görünümlü ajan yahut hain en hafif suçlama ile aklı evvellere rağmen kazanılmıştır diyeceğim.


Bugüne kadar hep pencerenin diğer tarafından anlatılanlardan yorulduk bıktık. Biraz da pencerenin bu tarafından bakalım.

Sizinle 3 konu paylaşmak istiyorum.


1-

Nasıl olur ya Şeyhülislam’lık yapmış hem de bir kaç ayrı dönem ama hain, evet hem de kallavi hain.


Rahmetli fesli büyük tarihçiye bu Mustafa Sabri hakkında soruluyor geçmiş zaman, diyor ki hayır o vermemiştir Mustafa Kemal hakkında bu fetvayı, çünkü padişaha demiştir ki biz esaret altındayız çaresiziz sultanım, bu yüzden sultan mecburen o fetvaları vermiştir diyor vatanı savunmakla meşgul olan Mustafa Kemal’e. Burada fesli Mustafa Kemal’in vatanı kurtarmakla meşgul olduğunu itiraf ediyor, çünkü burada aklamak istediği o fetvalar.


Başka bir sohbette yine Mustafa Sabri’yi soruyorlar fesli tarihçiye orada da tam aksi yönde, yine Mustafa Sabri’yi savunma adına, Mustafa Sabri’nin Atatürk’e attığı tüm iftiraları onaylıyor. Bu bahsettiğim 2 ayrı Mustafa Sabri sohbeti YouTube’da var dileyenler fesli tarihçinin adını ve Mustafa Sabri yazsa YouTube’da arama kısmına çıkıyor anlattığım 2 ayrı video.


Bu fesli sözde alim hayatı boyunca kendi kendisiyle defalarca çelişmiş kendini de alim sanırdı, tıpkı Mustafa Sabri’yi de alim diye savunduğu gibi. 


2-

Bazı sözde islamcı kalemşörler neredeyse 1 asırdır hep Türk Milliyetçiliği, Türkçülük hareketinin ortaya çıkışında önemli rol oynamış ama esasen ajan olan, efendime söyleyeyim İngiliz olan, yahudi olan bazı isimlerden bahsedip Türkçülük fikrinin yanlışlığını ıspatlandırdıklarını, Türk Milliyetçiliğinin hata olduğunu delilllendirdiklerini iddia ve ima edegelmişlerdir.


Peki şimdi bu sözde islamcı kalemşörlere sormak isterim, öyle ya bu sefer bu taraftan bakıyor ele alıyoruz konuyu.

Onca müftü, müderris, alim, hoca, Şeyhülislam görüntüsünde vatanın kaybedilmesini seyreden, seyretmekle kalmayıp ingilizle bilmem kimle işbirliği yapan, kendi mücadeleye katılmadığı gibi, katılana köstek olanlar o halde İslamın yanlışlığını mı ıspatlandırmış oluyoruz.

Sümme haşa islam hak dindir.


İşte 2 Yahudi Türk Milliyetçisi fikirleri üretmeye çalıştı diye Türk Mİlliyetçiliği kirlenmez, hak davadır. Tıpkı Şeyhülislam Mustafa Sabri islama uymayan nice işe imza atıp Şeyhülislam kimliğiyle İslamı kirletemediği gibi.

Güneş balçıkla sıvanmaz vesselam.


3-

Üçüncü konu ise Malazgirt ve Büyük Taarruz’un aynı tarihi gün olan 26 Ağustos’a denk gelmesi. Bu tesadüfi olmayıp bizzat Mustafa Kemal ve kurmay kadrosu tarafından belirlenmiş bilinçli seçilmiş bir tarihtir. Düşmanlara bir gönderme yapılmaktadır.


Fakat esas daha önemlisi; Malazgirt ile Büyük Taarruz’un esas benzerlikleri aynı 26 Ağustos’ta yapılmış olmaları değildir.

Savaşın kendisine baktığımızda, Selçuklu’ların kendilerine has savaş stili olan, süvarilerden mürekkep Ordu ile bu en az 2 tümen olmak kaydıyla, aynen Büyük Taarruz’da da kuzeyde göstermelik saldırı, güneye kaydırılmış kuvvetlerle merkeze saldırmak ve düşman gerisine sızmak. Selçuklular kıskaca alınan düşmanı ilk saldırı anından itibaren okçuların ok yağmuru ile temizlerken, Büyük Taarruz’da 5. Süvari Kolordumuz ile düşmanın arkasına sızıp blz de kurşun yağmurumuzla aynen Selçuklular’ın Miryokefalon, Pasinler, Malazgirt ve Dandana’kan gibi bir çok savaşta kullandığı aynı taktik ile 30 Ağustos 1922’de savaşı kazandık. Esas benzerlik savaş strateji ve taktiğimizdir benzeşen, kuru kuruya aynı 26 Ağustos’ta başlamış olmaları değil.


Meramımı kısa kısa paylaştım okuru yormamak için.


Zafer Bayramımız kutlu olsun, ateş hattına son dakikaya kadar çekinmeden giren, oradan Hacıanestis’e seslenen, canını sakınmayan, 11. Tümen karargahında ateş hattında kuvvetlerinin başında durup savaşın sadece kuru kuru mimarı değil, hadimi ve hakimi olan Mustafa Kemal başta olmak üzere, Kurtuluş Savaşı’nın yapılması ve yapılabilmesinde emeği geçen tüm Türk analarına babalarına evlatlarına sonsuz minnet, şükran ve rahmet dileklerimle.






Alp Aldatmaz

30 Agustos 2024, 

yeni günün ikinci saati, Amsterdam


( 30 Ağustos 1922 Ve Döneme Dair Analizler başlıklı yazı Alp.Aldatmaz tarafından 30.08.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu