İçimdeki Narin
Bir Damla
Son mavisi düşerken gözlerimden kederimin, ne olur bana sonsuzluğu sorma çocuk. "Uçsuz bucaksız okyanus, içine sığdıramayacağın kadar gök, gözlerinin görebildiği kadar kara" desem inanacak mısın?
Değersiz değer, dünya
Nefes alıp vermek, yaşamak
Perde perde oyun, hayat
Evrende varlığın, anlık
Anlama, bana sonsuzluğu sorma çocuk.
Hadi gidelim. Bu nefes bize fazla, bu konuştuklarımız bize fazla çocuk. Hayat bir başka oyuna yeni yeni perdelerini açarken, bir kulenin zindanlarında kilitlediğimiz duygularımızı da alalım yanımıza. Beyazlar üstümüzde kirlendi çocuk. Gece ve ölüm giyinelim. Yağmur ve hüzün takalım kısacık saçlarımıza. Elimizde bir çay, bir sigara. Dudağımızda yine o hüzünlü şarkının ıslığı.
Hadi gülümse çocuk, yoksa ben nasıl yenilenirim.
Adımlarım dost gecenin içinde yankılanırken, sekiz yaşının boyu uzasın, gölge yerine dünyanın üstüne.
Toprak kadar sessizce, dingince, saklayabilseydim keşke çocuk, içimdeki insan artıklarını. Kara azan dolu bakışlar gözlerimin bebeğinde duran. Hadi benden git desem de Cennetin Irmaklarına, bilmem kaçıncı şizofrenliğim ayaklanıp tüm gitlere gel diyor. Gel gitlere,
medcezirlere boğuluyorum, boğulmakla yüzmek arasında.
Yaşamaktı oysa senin adın
Tek bir notaydın hayatın bilinmezliğinde
Okyanussun oysa
Kocaman bir senfonisin şimdi
"Ölüm nedir" diye soran herkese.
Ne çiçek kadar
masum ne de toprak kadar sükût olamamışım.
Zift gecede,
gözlerime hüzün yapışıyor.
Her gülümse
diyene gülüyor
her gülümse
şarkısıyla ağlıyorum.
Hayatın içinde
neyi aradığımı, kime dost, kime umut, kime kahkaha, kime nefret, kime öfke,
kime sevda olduğumu bilmeden
Narin bir
sevdanın ateşiyle yaşayacağım geride kalan günlerimi.
Rahman, Canilerinin Cehennemde yakılışını Cennetten izletsin sana...
demir-ci