AKLIMDAKİ SORULAR-2
Aklımdaki
Sorular yazımın ikinci kısmını paylaşacağım bugün. Birinci kısma sığmayan bazı
konuların cevabını önce kendi vicdanımda aradım; sonra iman sahibi insanlarla
bu konu üze-rinde bir düşünce turu oluşturmak istedim.
A-) Şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır:
Bu nasıl bir sorudur böyle, diye soruyorum. Araştırıyorum, bu sözün tarikat şeyhlerinin ortaya attığı bir söz olduğunu öğreniyorum. Neden acaba, diye sorduğumda şu sonuca varıyorum. Özellikle günümüz şeyhleri-evliyaları müritlerini kendine sıkı sıkıya bağlamak amacıyla söylediği sonucuna varıyorum. Yani; bir şeyhe sıkı sıkıya bağlı kalmazsan şayet, şeytana yoldaş olunacağı inancı vicdanlara ve akıllara yazılıyor. Şeytanın şerrinden korunmak için ille de bir şeyhin olmalı! Soruyorum tekrar; peki, Hz. Muhammed’in ümmetleri olarak bizler, O’nun yolunu takip ettiğimizde şeytanın yoluna mı girmiş oluyoruz acaba? Cihan Şümul bir Peygamberimizi rehber edinmek var iken; köşklerde yaşayan, müritleri üzerinden mal üstüne mal, dolar üstüne dolar ekleyen sarıklı-cübbeli; bazıları da pedofili olan ne idüğü belirsizleri neden “kutup”, “evliya” olarak göreyim? Bu rezaletleri yıllar boyu gördüğüm için benim rehberim daima Kuran ve Hz. Muhammet olmuş tur ve olmaya devam edecektir. O müptezeller, tarikatlar ve cemaatler kurarak kendi anlayışlarının dinini oluşturdular. Dikkat edelim; her tarikat ve cemaat günümüz itibariyle birbirine savaş açmış durumdalar. Bu savaş sonrasında anlaşıldı ki, kavgaların yegâne sebebi mal-mülk ve post paylaşımıymış! Bu tip din sömürücülerin şerrinden Yüce Allah’ıma sığınıyorum!
b-) Cevşen sapkınlığı:
Nedir Cevşen kısaca tanıyalım: Cevşen, bazı İslam mezhep ve tarikatlarında kaza ve bela-dan koruduğu inancıyla taşınan dua metni. Genellikle üçgen muhafazalar içinde veya kolye şeklinde taşınır. Cevşen-i Kebir ve Cevşen-i Sagir olarak bilinen, metinleri birbirinden farklı iki duayı ifade eder.
Cevşeni tanıdık! Şimdi sorularımı soruyorum: Bu dua metni insanları her türlü kazadan ve beladan koruyor idiyse, Hz. Muhammed (s.a.v) kendine ve mümin askerlerine neden böyle bir koruyucu duayı boyunlarına takmalarını istemedi? Neden Peygamberimiz başta olmak üzere komutanları ve mümin askerleri zırh giyiyorlardı? Böyle bir koruyucu dua/zırh öncelikle İslam Peygamberi tarafından dillendirilmesi ve hayata geçirilmesi gerekmiyor muydu? Hadislerde Cevhen’den bahsedilir ancak Peygamberimizin uygulamalarında ben böyle bir uygulama görmedim. Diyelim ki Cevhen’i boyunlarına taktılar; onca mümin neden şehit oldu? Peygamberimizin dişi neden kırıldı? Neden Hz. Ali savaşın en harlı zamanında Peygamberimizi Ebu Bekir ile birlikte koruyorlardı? Bu durumda Ali ve Ebu Bekir Hz. Muhammed’in Cevhen’i olmuş olmuyor mu? Cevşen, neden Hz. Hamza’yı vahşinin mızrağından korumadı? Hamza şehit oldu! Savaşlarda Cevhen, müminleri korusaydı ölümler de olmayacaktı, şehitlik mertebesi de olmayacaktı! Oysa Kuran’da şehitlik övülmüştür! Şunu unutmayalım; savaşa giden müminler, namazlarını kılar, dualarını yapar ve şehitlik mertebesine varmak ister, öyle değil mi?
Hacı Bayram camisine gittiğinizde dini kitap satan kitapçılar görürsünüz ve hepsinde de Cevhen satıldığını görürsünüz. Yani Cevhen ve muska dediğimiz şeyler ticari birer araçtır! Tarikatlar ve cemaatler akçalı işleri pek seviyorlar vesselam!
İslam’ın beş şartına bir bakalım:
1-) Şehadet etmek.
2-)
Namaz kılmak.
3-)
Zekât vermek.
4-)
Oruç tutmak.
5-)
Hacca gitmek.
İslam’ın bu şartlarına kesinlikle itiraz edilemez. Ancak kamu malına el uzatmanın günah olduğu Kuran’da geçmiyor mu? Yalan söylemek, hırsızlık yapmak, iftira atmak, sebepsiz insan öldürmek, fitne-fesat peşinde koşmak vs. Kuran’da günah olarak geçmiyor mu? İslam'ın bu beş şartına bakıldığında Müslümanların diğer konularda “günah işleyebilirler” sonucu çıkmıyor mu? Oysa Yüce Allah’ın Kuran’da çok sayıda temel emri ve yasağı olduğu açık ayetlerle ortadadır. Bu konuda yıllarca araştırma yapan Prof Dr. Ali Gündüz’ın yazdığı “114 Kod Atlası” eserinde Yüce Allah’ın Hz. Muhammed’e dirkt olarak 114 emir ve yasakla seslendiğini tespit etmiştir. Başka ilahiyatçılar da Kuran’da mevcut olan 57 emir ve 56 yasağın listesini çıkarmıştır.
Buradan soralım; İslam dini bu beş şarta mı bağlanmış? Diğer emir ve yasakları ne yapacağız? İslam’ın beş şartı diye ortaya konulan bu şartların sonraki dönem din alimlerince ortaya atıldığı ve İslam’ı basitleştirmenin bir yolu olduğunu düşünüyorum. İslam’ın beş şartı olmadı, imanın altı şartı gibi İslam’ı sıradanlaştıran safsatalara inan-mıyorum. Bu sebeple; İslam olmak için bu beş şart değil, Kuran’ın hükümlerini içselleştirmek ve yaşamak gerekiyor; çünkü Kuran’da bu beş şart ve imanın altı esası zaten Kuran’da ayetlerle ortadadır. Kuran’dan cımbızlayıp “beş şart”, “altı esas” diye sıradanlaştırmak bana hiç mantıklı gelmiyor.
Hadis dinciliği, kimi araştırmalara göre dört halife döneminden seksen yıl sonra, kimi araş-tırmalar da dört halife döneminden iki yüz yıl sonra ortaya çıktığını söylemiştir. Emevi dönemini akla getirirsek şayet, yaklaşık seksen yıl sonra başladığını söyleyebiliriz. Zira Emevi döneminde saraylarda hadis odalarının açıldığı bilinir…
Soru
ortada. Hadislere güvenilir mi? Nereden çıktı bu hadis dinciliği? Bu soruların
cevabını arayıp bulmak için farklı ilahiyatçıların kitabını aldım ve okudum. Karşılaştırmalı
olarak okuduğum kitaplarda çok çarpıcı bilgilere ulaştım. O bilgilerden
bazıları şöyle:
“Benden Kuran haricinde hiçbir şey yazmayınız. Kim benden bir şey yazdıysa onu imha etsin”
Kaynak: Emre Dorman: Allah’a Öğretilen Din” kitabı.
Şunu da belirtelim ki; hiçbir mezhep imamı kendi adını taşıyan bir mezhep kurmamıştır. Bu mezhepleri öğrencileri kurup, kendi âlimlerinin ismini “hürmeten” vermişlerdir. Bu açık bilgiler ışığında şu sonuca ulaşıyorum. İslam, çelişki ve şaibe götürmez. Bu noktadan bakıldığında gerek hadislerde, gerek mezheplerde ve alt türevleri olan tarikat ve cemaatlerde bol miktarda çelişki ve şaibe görüyorum. Ancak Kuran’da 114 Temel emir ve yasaklara baktığımda aklımı karıştıracak ayetler olmadığını görüyorum. Çünkü bu ayetler tamamen acık yani muhkem ayetlerdir. Bu nedenle ben, Kuran’ın bizlere sunduğu bu açık ayetlere uyarak yaşamak için ne mezhebe, ne tarikata ve cemaate ihtiyaç duymuyorum. Bu temel emir ve yasakları merak edenler açık kaynaklardan ve kitaplardan araştırabilirler.
Şunu ifade edelim ki; Yahudiler de Müslümanlar gibi sünnet olurlar. Sünnetli olma durumu kimi rivayete göre peygamberler sünnetli doğmuştur. Avrupa’da da sünnet olan Hristiyan-lar vardır. Onlar, sağlık açısından sünnet olmaktadırlar. Müslümanlar ise İslam’ın bir emri gibi algılayıp sünnet olmaktadır.