KENAR MAHALLE DÜĞÜNÜ
Şehrin kaybolmuş, ücra köşelerinden birinde
Aynı mahallenin çocuklarıydık biz ikimiz
Ben fabrika işçisi Zübeyir'in oğlu
Sen köşedeki bakkalın ortanca kızı
Biz aynı mahallenin çocuklarıydık
Sen parmak arası terlik ayaklarında
Topukların yosun tutmuş, ayakların kirli mi kirli
İp atlardın eteklerin açılır
Çıkardı çöp gibi biraz da kıllı bacakların ortaya
Ben çember çevirirdim sokaktan sokağa
Kafa karış misket oynardım
Pırıl pırıl arnavut kaldırımlarında
Çoraplarımın kokusuna dayanabilene aşk olsun, düşman başına
Kışın buz keserdi sokak kar yığınları tepeleme
Gece karasının ayazı insafsızca vururdu evlere
Perde arkasından bakarken kızılca kıyamete
Kediler köpekler bağrışırdı açlığın ötesinde
Serçe kuşunun havada donduğu günlerde
Gözlerimiz dolsa da kuşun ölümüne
Kestane pişirir, mısır patlatırdık soba üzerinde
Biz aynı mahallenin çocuklarıydık
Ve nasıl oldu bilmem ama gün geldi büyüdük
Birlikte yedik Beyazıt'ta polis dayağını
Seni sürüklerken polis saçların onun bileğinde
Bir başkası kırmıştı benim kolumu, acısı yüreğimde
Biz aynı mahallenin çocuklarıydık
Sen overlokçuda dikerken dikişini
Mevzide ben bekliyordum askerliğin bitişini
Hayalimde parmağına takacağım yüzüğün hesabı
Sivilleri giymiş elde teskere, gelirken eve
Davul ve zurnanın sesini duyup bu da ne lan dediğimde
Ve sokağın içine
doğru yürüyünce
Bir de gördüm ki
Senin düğünün yapılıyordu
bakkalın önünde
Onurumun rızkını içkiye vereceğimi sanma sakın
Sabriye teyzenin kızı Raşide’ye haber saldım
Düğünümü yapacağım bizim kondunun önünde
OSMAN
ATATOP