bil ki hiç saydığın bu ademoğlu
sensiz her yağmur tanesine küsmüş
her sensizlikte biraz daha yaşlanırken
kuytu balıkçı meyhanelerinde
bir derin ifadeyle başkalarına bakan o gözlerine
kimsenin bilmediği duymadığı adınla seslendim
arafın sonsuz denizinin dibinde
yosun tutmuş acılardan fermente şarabı içerken
bana sorma o alaycı dudaklarınla
hangi gece sarhoşlukta sevdalandın diye
mevsimlerin ve günlerin adını unuttum
adlarını bile bilmediğim kadınlar sıra ise hayatıma
o kadınlar ki bana ait olmayan cılız bir rüzğar
ben ne bedenlerini sevdim
ne de günahkarlıklarına taptım
çünkü adını bende gizlediğim bir sen varsın ayetlerimde
içimde küllerimden alevelen tek yangınsın şiirin tanrıçası
her kelimende dudaklarından düşen her şarkıda nefesim eriyorken
dilinden düşen her hecede biraz daha kırılıyorum sensizlikte
benim katilim narin bedenli kıvılcım dudaklı kadınlar değil
beni öldüren senin umursamazlığın ve yabancılara her sözün
beni öldüren yüreğimin derinlerine hapis ettiğim eşsiz güzelliğin
ve her sabah mezarımda uyanıyorum her alaycı sözünle
hayır bu bir elveda değil sana olan bir serzeniş de değil
ama sessizliğe en yakın ölümlerden bir dua bir ağıt bir kabus
gidiyorum tüm sahte gülümseyen kadınlardan uzaklara
ardımda bırakıyorum herşeyi ve bana bakan her ateşli bedeni
serseri bir kurşun gibi gidiyorum senin yazdığın sürgüne doğru
sensiz bana aldığım her nefes haram ve gereksiz bir vahi olsa da….
….belki beni hiç anlamazsın alaycı bir üslupla
ama unutma
herkes sadece bir kez ölmeyi hak eder
binlerce kez değil….
Yazarın
Önceki Yazısı