Aziz Misafir Gelmiş Hareketlen Tez Hanım (
Onuncu Bölüm-Final)
O gün gelen her misafire Sami üstadımın bu
komik yolculuğu defalarca anlatıldı ve herkes kahkahalara boğuldu.
Sevgili Rüya ve Sami öğretmenden sonra ilk gelen konuk Kara Osman’dı. Osman bey Ankara’dan İzmir’e kadar trenle gelmiş, Alsancak garından Söke Garına oradan da minübüsle bizim eve gelmiş, yani bir hayli meşakkatli bir yolculuk yapmış.
-Hoş geldiniz Osman hocam, nasıl geçti yolculuk?
-Sevgili Rüya ve Sami öğretmenden sonra ilk
gelen konuk benim, Ankara’dan İzmir’e kadar trenle geldim. Alsancak Garından
Söke Garına, oradan da minübüsle sizin eve geldim yani meşakkatli bir yolculuk
yaptım.
Güzel bir şiirdi, beğeniyle okudum. Nice güzel
şiirlere diyor, Şair Arkadaşımı Kutluyorum...
-Osman hocam bunları ben okuyuculara yazmıştım zaten siz neden tekrar ediyorsunuz anlamadım, hem şiirle ne alakası var.
-Yüce dağlar, yüce dağlar
Yıldız kayar, gece dağlar
Yâr bıraktım gurbet elde
Söylen halı nice dağlar
Nice güzel şiirlere diyor, Şair Arkadaşımı
Kutluyorum...
-Osman hocam bu zaten sizin şiiriniz
karıştırdınız galiba bu defa da şiirden dörtlük koyup şair arkadaşı, yani kendinizi kutladınız.
-Sizi de kutlarım.
-Anlaşıldı hocam, anlaşıldı, buyurun şöyle
balkona doğru geçelim, Sami üstadım balkonda, elinde ateş çubuğu var, gidelim
de yalnız bırakmayalım.
Sami hoca bizi görünce ateş çubuğundan son bir
nefes çekti ve söndürdü.
-Bak Sami hocam Kara Osman geldi.
-Hani bunun neresi kara yahu?
-Ne bileyim acıklı şiirler yazıp duruyor, her
halde bahtı kara.
Az sonra içeriden gelen seslerden hanım
arkadaşlardan birisinin geldiğini anladım.
-Merhaba ben Nurcan,-Hello My name is Nurcan
Nevin’de nedense aynı şekilde cevap verdi.
-Merhaba hoşgeldiniz ben Nevin- Hello Welcome My name is
Nevin
İngilizce konuşmaları duyunca hemen anladım
gelen Nurcan hocaydı, demek sadece şiirlerini değil, günlük konuşmaları da
İngilizceye çeviriyordu.
Nurcan hanımla bende yarı Türkçe, yarı İngilizce
tanışma faslındayken sordum hocam nasıl şu hikaye işini becerebildi mi?
- Başardın çocuk seni tebrik ediyorum.
Gerçekten yürekten tüm samimiyetimle. Çaban, gayretin, olağanüstüydü. Kendini
haklı çıkardın. (Congratulations to you, kid you did it. Really,
wholeheartedly, with all sincerity. Your effort, your diligence, was
extraordinary. You've justified yourse
Nevin ve Rüya bizim bu ortaya karışık
konuşmamızı şaşkınlıkla ve gülerek izlediler.
Az sonra da sitemizin yeni şairlerinden Elif
usta Amasya’dan bir çuval elma ile geldi, bir çuvalda hanımla ben Niğde’den
getirmiştik, etti mi iki çuval, eh bundan sonra gelen misafirlere bol bol elma
ikram edebilirdik artık.
Elif usta ile yaptığımız güncel sohbetlerde
sürekli yorumsuz deyişi bana hiç değişik gelmemişti, çünkü zaten siteye yeni
üye olmasına rağmen şiirlerine yirmi iki yorum yapılmış o ise sadece dokuz
yorum yapmıştı. Ama hiç yorumsuzları düşünecek olursak yine de iyi sayılırdı.
Ve ardından bizlere adeta eski siyah beyaz Türk
filmlerini hatırlatan görünüş ve edasıyla yine sitemizin yenilerinden sevgili
İsmail Ülger teşrif ettiler.
-Hoş geldiniz İsmail bey, nasıl geçti yolculuk,
hava biraz soğudu mu ne?
- Bahar işte
Yeşillenir domur domur
Yirmili yaş misali
İlk aşk ilk ateş
-Sonbahar demek istediniz galiba, baksanıza sarı sarı
yapraklar dökülmüş
-Nevet
Ömür gelmişken sona
Der ki yıldırım göz
alışı misali
Topraktan filizlenir
Çekirdek patlar
yeniden
-Tamam nanladım İsmail
bey, tekrar hoş geldiniz, siz de buyurun şöyle balkona geçelim, karalı, aklı,
erkek arkadaşlar balkonda oturuyor, bırakalım hanımlar kahvaltı masasını
hazırlasınlar, değil mi Nurcan hanım, biz geçelim şöyle
-Evet, tabi-Yes Okey
-Allah Allah çeviri
yapmadan duramıyor galiba, gel kardeşim gel…
Biz balkona doğru
çıkarken Sami hocanın sesi duyuldu;
-Geldiler, geldiler…
-Kim geldi Sami hocam,
kimler geldi?
-Üçü birden geldi,
demek anlaşıp aynı arabayla geldiler, Erhan Tığlı, Gökdeniz (Erol hoca) ve
Makberi Ahmet Akkoyun
Evet duvarın arkasına
yanaşan arabada, üç İstanbul’lu şair dostumuz vardı, demek aralarında anlaşıp
Erol hocanın arabasıyla hep birlikte gelmişlerdi.
Az sonra koyu bir
sohbet başladı aramızda Gökdeniz hoca, Sami hocayla ve kendisi ile yaptığımız
eski atışmaları anlatırken, emekli öğretmen Erhan Tığlı tam da öğretmenler
gününde bu davete icabet etmekten duyduğu memnuniyeti belirtti ve o da
eskilerden birkaç anı aktardı.
Baktım Ahmet hocadan
ses çıkmıyor hemen kendisine döndüm ve sordum;
-Üstadım sizin sesiniz
çıkmıyor, yorgunsunuz sanırım
- Bu gün günlerin şahı
Çay ver gelsin ağa can
Değmesin yürek ahı
Çay ver gelsin ağa can
Vay bizim Makberi hoca demek çay tiryakisi ve
benim gibi kahvaltıdan önce çay içmeyi seviyor.
-Rüya kızım çay getirin bize de kahvaltıdan
önce içelim.
Makberi Ahmet hoca benim bu seslenişime rağmen
devam etti;
İki şeker yanında
Pasta olsun önünde
Hele böyle gününde
Çay ver gelsin ağa can.
-Allah, Allah kızım pasta falan varsa onu da
getirin beraber
- Çay ver sevinsin adem
Adı ikramdır madem
Çaysız hayatı nidem
Çay ver gelsin ağa can
Hoca bu dörtlüğü de okuduktan sonra ah, ah diye
bir iç çekti.
-Hayırdır Makberi hocam, neden öyle ah
çektiniz.
-Ozan İlo, Ozan ilo da olaydı şimdi, biz bu
şiiri birlikte düet yapmıştık onunla.
-Anladım, hocam bir daha sefere inşallah.
Bizler birer çay içerken kahvaltı sofrası da
hazırlanmıştı, kahvaltı esnasında bu defa en çok konuşan Sami hocamızdı; Sami
hoca öğretmenler günü nedeniyle coşmuş, meslek hayatından bir sürü anı
anlatmıştı. Hele yorgun olduğu bir gün sınıfta, derste uyuduğunu anlatmasına
dakikalarca güldük.
Kahvaltıdan sonra her zaman olduğu gibi
Güzelçamlı turuna çıkıldı, hava yağışlı olduğu için bu defa sahile kadar
arabalarla gittik, orada arabadan inerek, bir müddet deniz kenarında dolaştık.
Eve döndüğümüzde yine gece yarısına kadar muhabbet sürdü.
Efendim niyetimiz bu seri hikayeyi Adem hocamızı’ da davet ederek bitirmekti, ancak değerli üstadımız, sitemizin imtiyaz sahibi sayın Adem Efiloğlu’nun yurt dışı seyahati, ardından kitap fuarlarında ki yoğunluğu nedeni ile kendisini davet etme imkanımız olmadı.
Mutlaka davet edemediğimiz değerli şair dostlarımız da olmuştur, ama gönül kapımız her zaman herkese açık, seriyi takip eden hemen herkesi davet ettiğimi düşünüyorum, eğer atladığım varsa aflarına sığınıyorum.
Daha çok sitede aktif olan arkadaşlarla bu
güzel muhabbeti sürdürdük, çünkü çeşitli nedenlerle sitede olmayan, ya da
katılım da bulunmayan kişilerle ilgili yazacak bir şey de bulmak mümkün
değildi.
Ayrıca bir güzel günde bitirmek istedim
hikayeyi, bugün 24 Kasım Öğretmenler günü, sitemizin tüm öğretmenlerinin bu
anlamlı gününü kutluyor, ellerinden öpüyorum. Yaşım altmış yedi ama eğer
öğretmense yaşı kaç olursa olsun eli öpülür.
Şimdi ne demek lazım bizim için; Onlar ermiş
muradına, biz çıkalım kerevetine
Türk halk edebiyatının bir deyimdir. Bu deyim, bir kişinin hedefine
ulaştığını ve başarılı olduğunu ifade eder. "Muradına ermek" ifadesi ise, bir
kişinin istediği şeyi elde ettiğini ifade eder. Umarım özellikle genç
şair yazar arkadaşlarımız hayatın her devresinde hedeflerine ulaşır,
muratlarına ererler. Çünkü bir şeyleri başarmak en güzel mutluluk.
Esenlikler diliyorum, saygılarımla
Mehmet Fikret ÜNALAN