ahşap pencereden şavk iplikleri yayılırken
alacakaranlık ruhun derinliklerini kapsarken
kül rengi zeytin ağaçlarının rüzgarla valsında....
sessizce kanatlanırken göç yoluna turnalar
boz kıyılar alevlenirken martı kanatlarında
selvilerin koyu yeşil gölgeleri tepelerde titrerken
adını vahi gibi okuyorum alaca loş bir ışıkta....
ipekten narin saçların sarıyor üzüm bağlarını
nar meyveleri başak rengine yakın parlıyorken
gözlerin turuncudan altına çalan bahçe misali....
benden yıllarca uzaklardan esen bir rüzgarla
selam şair der gibi nazik bir kadının ses tonları
alev dudaklı mahperi yanaklı bir güneş misali
merhaba mezopotamyalı mehtaplı güzellik….
….mehtap uğruna
güneşin altın saçları
maviliğe düşerken
gel yüreğime otağ kur
aşk barış ve huzur için
gül goncaları sessizce
sallanırken rüzgarda
dikenli narin dallarla
bitmeyen rüya gibi gel kollarıma
özlemle ve derin bir aşkla
gel ölümsüz bir tutkuyla
gün vakti sona ermeden….