Hikaye / Fantazi Hikayeleri

Eklenme Tarihi : 27.12.2024
Okunma Sayısı : 323
Yorum Sayısı : 12
Hay  Maşallah-7.bölüm-



Selami  Hoca resmen  eşek  cennetine  doğru  yolculuğa  çıkarken Rükneddin  Ağa'nın  beşinci  karısı  Kader, bir  taraftan  ağlarını  örmeye  devam  ediyor,  öte  taraftan  pis  pis  sırıtıyor  ve  içinden ''  Sene  demiştim  Selami Hoca,  ya  benimsen  ya  torpağın. Sen  ki  beni reddedip  bu  Rükneddin  Ağa  denen hıyar  turşusunun  gollarına  attın,  ben  hiç  yedirir  miyem  seni  Okşan şıllığına?''

Selami  Hoca  son  nefesini  verirken  bir  zamanlar  kendisi  için  yanıp  tutuşan  Kader'i  nihayet tanıdı. Onu tanımasıyla  birlikte  de  ölümünün asıl  sebebinin  Okşan'ın  ağırlığı  ile  ilgili  olmadığını  anladı. ''  Şerefsiz  karı. Az  önce  ikram  ettiği çaya zehir  kattı  garanti'' Dedi  ama  çizgi  film  kahramanı  Değerli  adlı köpek  gibi  sırıtan Kader'den  başka  onu  duyan  olmadı. Zaten  Azrail  çoktan  beridir  ''  Haydi  gel  attaya  gidelim''  Deyip  duruyordu.  El  ele  tutuşup  o  herkesin  çok  merak  ettiği  attaya  gittiler. Selami  Hoca'nın  son  sözleri   güftesi  Sedat  Engintuğ,  bestesi  Avni  Anıl'a  ait  olan Hicaz  şarkı  oldu: ''Kader kime  şikayet  edeyim  seni  bilemem.''

Okşan,  Selami  Hoca'nın  ölümüne  o  kadar  üzülmüştü  ki,  o  üzüntüyle  taziyeye  gelenlere  ikram  edilmek  üzere hazırlanan  çam  fıstıklı  irmik  helvasından  bir  kazanı  tek  başına  silip  süpürdü. 

****

Selami Hoca  ağa kapısında  öldüğü  için  töreler  gereği taziyesi Rükneddin  Ağa'nın  konağında  yapılıyordu ve  Rükneddin  Ağa bol  bol  davar  boğazlatıp  kavurma yaptırarak  pilavla  birlikte  halka ikram  ediyordu. Tabii  olarak beleş  kavurmayı  duyan köy  halkı,  hatta  çevre köyün  insanları  bile ağanın  konağına  akın  ediyorlardı.  Öyle ki tekrar  tekrar  kavurma  yemek  için  kılık  değiştirenler bile  oluyordu.  Malum,  ne  demiş  atalarımız: ''  Nerede  beleş,  oraya  yerleş. ''

Taziye  on  beş  gün  sürdü. Köy  halkı Erzurumluların  dediği gibi  cırılana  kadar kavurma  ve  pilav  yediler. Tabii  ki  Okşan  da...  O  bir  taraftan  ağlıyor,  bir  tarftan  lokum  gibi  kavurmaları  götürüyordu. 

İşte  böyle  hem  ağlayıp  hem kavurma  götürürken  bir  gün emmisi  Zirzop Fahreddin'in  karısı  Deli  Gönül  sokuldu  yanına.

-Gız  ne  ağliysen? Sene  Selami  Hoca  mı  yohtur?  Biri gider  bir  başhası  gelir?
-Aman  be  yenge.  Ben  Selami Hoca'ya mı  ağliyem?
-O  zaman  neye  ağliysen?
-Bahsana gaç gündür  yemeden  içmeden  kesilince yarım  kilo  vermişem. İgne  iplige  dönmüşem
-Torpah  başaaan.  Gız  ne  iğne  ipligi?  Maşallahın  var. 

Okşan birden  kafasına  balyoz  yemiş  gibi  oldu.  Evet,  Maşallah'ı  vardı  ve  maalesef ona  çok  fena  bir  kazık  atmıştı. Şimdi Maşallah'ı  var  mıydı  gerçekten  de?  Var  ise  neler  yapıyordu  acaba? 

-Of  yenge  offf... Maşallah  dedin  yüregim  yandı.  Acep  beni  hâlâ  seviy  midir? 

Deli  Gönül,  ferman  dinlemeyen  bir  kadındı. Kendinden  emin  bir  şekilde  cevap  verdi?

-Golayı  var.  Bir  mehtup  yazıp  sor  bahah  hâlâ  seviy mi  seni?

Mektup  güzel  fikirdi ama bu  öyle  bir  mektup  olmalıydı  ki Maşallah çayırda  otluyor  olsa  bile  bırakıp  hemen  Eleşkirt'e  koşmalıydı.  İyi  de  böyle  bir  mektubu  kim  yazabilirdi?

-Yenge !  Maşallah'ı  buraya  getirtebilecah  mehtubu  kim  yazabilir  sence?

Deli  Gönül  cevabı  çok  iyi  biliyordu.  

-Tabii  ki  benim  gızım  Rümeysa. Brad  Pitt'ten  Kıvanç  Tatlıtuğ'a gadar  mehtup  yazmadığı  hiç  kimse  galmadı. 

Okşan'ın  da  aklına  yatmıştı.  Evet,  mektup  yazma  konusunda  hiç kimse  kuzeni  Rümeysa'nın  eline  su  dökemezdi. 

Birlikte  amcası Zirzop  Fahreddin'in  evine  gittiler ve  Okşan,  kuzeni  Rümeysa'nın  karşısına  dikildi. 

-Gız  Rümeysa !  Bene  hemen  Maşallah'a  gönderilmek  üzere  bir mehtup  yazasan.

Rümeysa,  Okşan'ın  hâlâ  Maşallah'a  gıcık  olduğunu  sanıyordu.  O  sebeple  sordu:

-Yıldırım  Bayezıt'ın  Timur'a  yazdığı  gibi  bir  mehtup mi  olsun? 

Okşan  ne  Yıldırım  Bayezıt'ı  bilirdi ne  Timur'u  ama  yine  de  safça  cevap  verdi?

-Etkili  miydi  o  mehtup?

-Of  off  off.  Hem  de  ne  etkili.

-Eyi  o  zaman.  Aynen  öyle  bir mehtup  yaz.

Rümeysa  başladı  yazmaya:

Ey  Maşallah  adıyla  anılan kudurmuş köpek!
Ey  Bizans  tekfurlarından  daha  kafir  olan Maşallah!
Ula  sen  adam  mısan? Adam  degilsen  madam mısan?
Ula  erkeksen  çıh  garşıma. Ne  diye saklanıp  duriysen. Sende  hiç  onur,  haysiyet  yok  mudur? Anay  hiç  mi  ciger  yedirmedi  sana? Cigersiz  herif. 

Efendim, mektubun  davamı  tam manasıyla  muzır  neşriyat  olduğu  için  yazmıyorum  ama  oldukça  uzun  bir mektuptu. 

Rümeysa,  mektubu  tamamladıktan  sonra elbise  dolabından  bir  şalvar çıkardı  ve  Okşan'a  sordu?

-Ha  bu  şalvarı  da  gönderek?

Okşan  Merak etmişti?

-Şalvar  ne  alaka  lo?

-Sen  biye  güven.  Yıldırım  Bayezıt  da  böyle  yapmış.

-Ey madem.  Bu  gonularda  uzman  olan  sensin.  

****

Bu  mektup Maşallah'a  ulaştı mı?

Gelecek  son  bölümde  inşallah.

Not: 1 Nolu  fotoğrafta  işi  gücü  bırakıp  sürekli  ağ  ören  Kader'in  adeta  ikizi  olan  Değerli'yi görmektesiniz. 2. Fotoğrafta ise herkesin  çok  merak  ettiği  Atta'yı  görmektesiniz.   




( Hay Maşallah-7.bölüm- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 27.12.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu