Selami Hoca resmen eşek cennetine doğru yolculuğa çıkarken Rükneddin Ağa'nın beşinci karısı Kader, bir taraftan ağlarını örmeye devam ediyor, öte taraftan pis pis sırıtıyor ve içinden '' Sene demiştim Selami Hoca, ya benimsen ya torpağın. Sen ki beni reddedip bu Rükneddin Ağa denen hıyar turşusunun gollarına attın, ben hiç yedirir miyem seni Okşan şıllığına?''
Selami Hoca son nefesini verirken bir zamanlar kendisi için yanıp tutuşan Kader'i nihayet tanıdı. Onu tanımasıyla birlikte de ölümünün asıl sebebinin Okşan'ın ağırlığı ile ilgili olmadığını anladı. '' Şerefsiz karı. Az önce ikram ettiği çaya zehir kattı garanti'' Dedi ama çizgi film kahramanı Değerli adlı köpek gibi sırıtan Kader'den başka onu duyan olmadı. Zaten Azrail çoktan beridir '' Haydi gel attaya gidelim'' Deyip duruyordu. El ele tutuşup o herkesin çok merak ettiği attaya gittiler. Selami Hoca'nın son sözleri güftesi Sedat Engintuğ, bestesi Avni Anıl'a ait olan Hicaz şarkı oldu: ''Kader kime şikayet edeyim seni bilemem.''
Okşan, Selami Hoca'nın ölümüne o kadar üzülmüştü ki, o üzüntüyle taziyeye gelenlere ikram edilmek üzere hazırlanan çam fıstıklı irmik helvasından bir kazanı tek başına silip süpürdü.
****
Selami Hoca ağa kapısında öldüğü için töreler gereği taziyesi Rükneddin Ağa'nın konağında yapılıyordu ve Rükneddin Ağa bol bol davar boğazlatıp kavurma yaptırarak pilavla birlikte halka ikram ediyordu. Tabii olarak beleş kavurmayı duyan köy halkı, hatta çevre köyün insanları bile ağanın konağına akın ediyorlardı. Öyle ki tekrar tekrar kavurma yemek için kılık değiştirenler bile oluyordu. Malum, ne demiş atalarımız: '' Nerede beleş, oraya yerleş. ''
Taziye on beş gün sürdü. Köy halkı Erzurumluların dediği gibi cırılana kadar kavurma ve pilav yediler. Tabii ki Okşan da... O bir taraftan ağlıyor, bir tarftan lokum gibi kavurmaları götürüyordu.
İşte böyle hem ağlayıp hem kavurma götürürken bir gün emmisi Zirzop Fahreddin'in karısı Deli Gönül sokuldu yanına.
-Gız ne ağliysen? Sene Selami Hoca mı yohtur? Biri gider bir başhası gelir?
-Aman be yenge. Ben Selami Hoca'ya mı ağliyem?
-O zaman neye ağliysen?
-Bahsana gaç gündür yemeden içmeden kesilince yarım kilo vermişem. İgne iplige dönmüşem
-Torpah başaaan. Gız ne iğne ipligi? Maşallahın var.
Okşan birden kafasına balyoz yemiş gibi oldu. Evet, Maşallah'ı vardı ve maalesef ona çok fena bir kazık atmıştı. Şimdi Maşallah'ı var mıydı gerçekten de? Var ise neler yapıyordu acaba?
-Of yenge offf... Maşallah dedin yüregim yandı. Acep beni hâlâ seviy midir?
Deli Gönül, ferman dinlemeyen bir kadındı. Kendinden emin bir şekilde cevap verdi?
-Golayı var. Bir mehtup yazıp sor bahah hâlâ seviy mi seni?
Mektup güzel fikirdi ama bu öyle bir mektup olmalıydı ki Maşallah çayırda otluyor olsa bile bırakıp hemen Eleşkirt'e koşmalıydı. İyi de böyle bir mektubu kim yazabilirdi?
-Yenge ! Maşallah'ı buraya getirtebilecah mehtubu kim yazabilir sence?
Deli Gönül cevabı çok iyi biliyordu.
-Tabii ki benim gızım Rümeysa. Brad Pitt'ten Kıvanç Tatlıtuğ'a gadar mehtup yazmadığı hiç kimse galmadı.
Okşan'ın da aklına yatmıştı. Evet, mektup yazma konusunda hiç kimse kuzeni Rümeysa'nın eline su dökemezdi.
Birlikte amcası Zirzop Fahreddin'in evine gittiler ve Okşan, kuzeni Rümeysa'nın karşısına dikildi.
-Gız Rümeysa ! Bene hemen Maşallah'a gönderilmek üzere bir mehtup yazasan.
Rümeysa, Okşan'ın hâlâ Maşallah'a gıcık olduğunu sanıyordu. O sebeple sordu:
-Yıldırım Bayezıt'ın Timur'a yazdığı gibi bir mehtup mi olsun?
Okşan ne Yıldırım Bayezıt'ı bilirdi ne Timur'u ama yine de safça cevap verdi?
-Etkili miydi o mehtup?
-Of off off. Hem de ne etkili.
-Eyi o zaman. Aynen öyle bir mehtup yaz.
Rümeysa başladı yazmaya:
Ey Maşallah adıyla anılan kudurmuş köpek!
Ey Bizans tekfurlarından daha kafir olan Maşallah!
Ula sen adam mısan? Adam degilsen madam mısan?
Ula erkeksen çıh garşıma. Ne diye saklanıp duriysen. Sende hiç onur, haysiyet yok mudur? Anay hiç mi ciger yedirmedi sana? Cigersiz herif.
Efendim, mektubun davamı tam manasıyla muzır neşriyat olduğu için yazmıyorum ama oldukça uzun bir mektuptu.
Rümeysa, mektubu tamamladıktan sonra elbise dolabından bir şalvar çıkardı ve Okşan'a sordu?
-Ha bu şalvarı da gönderek?
Okşan Merak etmişti?
-Şalvar ne alaka lo?
-Sen biye güven. Yıldırım Bayezıt da böyle yapmış.
-Ey madem. Bu gonularda uzman olan sensin.
****
Bu mektup Maşallah'a ulaştı mı?
Gelecek son bölümde inşallah.
Not: 1 Nolu fotoğrafta işi gücü bırakıp sürekli ağ ören Kader'in adeta ikizi olan Değerli'yi görmektesiniz. 2. Fotoğrafta ise herkesin çok merak ettiği Atta'yı görmektesiniz.