Rümeysa'nın mektup yanında bir de şalvar gönderecek olması Okşan'ı '' Mutlaka bir bildiği vardır. Neticede mektup konusunda uzman olan o'' düşüncesiyle çok da şaşırtmasa da merakı galip geldi sonunda
-Lo guzen, hele ohu bahah ne yazdın Maşallah'a
Rümeysa yazdıklarını okumaya başlayınca Okşan'ın rengi önce sarıya, sonra kırmızıya ve mektubun son cümlesi okunurken mora dönmüştü. Öfkeyle gürledi.
-Lo sen ne yaptın böyle? Maşallah bu mektubu okursa bir daha biye döner mi?
-Sen Maşallah siye dönsün mü istiysen?
-He, dönsün istiyem.
-Onun da golayı var guzen. O zaman Hürrem Sultan'ın Kanuni'ye yazdığı mehtuplar gibi bir şey yazam.
Okşan'ın '' Yaz ama küfürlü olmasın. '' talimatı üzerine Rümeysa başladı yazmaya:
[ Aşağıda okuyacağınız mektup, Hürrem Sultan'ın Kanuni'ye yazdığı bir mektubun aynısıdır. Ben buraya bir kısmını alıyorum. Kaynak: Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi, No. E.5662 ]
Canımın Parçası Sultanım,
Sana kavuşabilmek için sabahlara kadar dua etmekteyim. İçimi yakan dudaklarına bir daha dokunabilir miyim diye avazım çıktığı kadar Allah’a yalvarmaktayım.
Gönlüm, ancak senin yanında huzur bulabilir. Bu kölen, sinesinden fışkıran özlem dolu yüz binlerce yanık yakarışı sana arz eder. Bu çaresiz kulun, sana karşı en ufak bir kusur işlemişse, kıyamet günü Allah bunun hesabını sorsun.
Benim yüzümden en ufak bir üzüntüye düştüyseniz, rahatım zahmete, varlığım yokluğa ve sağlığım hastalığa çevirilsin. Eğer böyle bir şey yapmışsam, kahrımdan perişan olup inim inim inlemek bana revadır.
Tek dileğim size tekrar kavuşmaktır. Size kavuşmuş olmaya, ömrüm, canım, her şeyim feda olsun. Yeter ki sizi yeniden görmek müyesser ola. Allah’tan dileğim sizi benden hiç ayırmamasıdır.
Sizin ömrünüze benim ömrümü de katsın ki Hak emrinin bizi ayırdığına şahit olmayayım. Yusuf yüzlü sultanım, benim yüzümden asla keder çekmesin.
Çektiğim ayrılık acısını anlamak isteyen varsa, Yusuf Peygamber kıssasını okusun. O zaman bana hak verirler. Mübarek yüzünüzü tekrar görmek arzusuyla çektiğim ıztırabı bu kalemler ifade etmeye kafi gelmiyor. Şu an derdimi tam olarak anlatmaya hiçbir şey muktedir değil.
[ Bu mektubun tamamını ve Hürrem Sultan'ın, Kanuni'ye yazdığı diğer mektupları okumak isteyenler şu linke bakabilirler: https://www.olay53.com/haber/hurremin-kanuniye-yazdigi-ask-mektuplari-30228.htm ]
Okşan bu yeni mektubu göz yaşları içinde dinledi. Evet, bu mektup - Her şeye rağmen - en vefalı sevgilisi Maşallah'ın eline ulaşırsa bir saniye durmaz koşa koşa gelirdi Okşan'ına...
****
Olaylar tam da Okşan'ın beklediği gibi oldu. Mektubu alan Maşallah zıpkın yemiş balık misali kıvranmaya başladı ve doğru babası Maraz Hüseyin ile anası Fırıldak Asiye'nin yakasına yapıştı.
Maraz Hüseyin de Fırıldak Asiye de oğulları Maşallah'a '' Lo oğlum gosgoca Ağa bize gız mı verir? Hele de senin gibi bir öküze?'' Diyerek bu düşüncesinden vazgeçirmeye çalıştılarsa da Maşallah '' Valla siz birsiniz. Okşan'ı bene istemezsiniz yonca tarlasını bırahır, ekinleri otlamaya başlaram. Garar sizin.'' deyince çaresiz Eleşkirt'e gidip Rükneddin Ağa'dan Okşan'ı Maşallah'a istemeye karar verdiler.
****
Okşan'ı bir an önce başından salıvermekte kararlı olan Rükneddin Ağa bu sefer altın mevzuuna hiç girmedi. Zira Okşan onun konağında kaldığı müddetçe sadece onu beslemek için harcadığı bütçe mali açıdan çok sarsıyordu Rükneddin Ağa'yı. Öyle ki Okşan'ı birilerine kakalamak için üste altın bile verecek durumdaydı.
****
Beklenen gün Maşallah, anası Fırıldak Asiye ve babası Maraz Hüseyin, Rükneddin Ağanın konağına vasıl oldular.
Onları konağın kapısında Kader karşıladı. Bir taraftan her zaman olduğu gibi ağ örerken bir taraftan da pis pis sırıtarak '' Hoş gelmişseniz. Ağam yukarıda salonda sizi bekliy.'' dedi.
Fırıldak Asiye '' Ha bu garının böyle pis pis sırıtıp ağ örmesi hayra alamat değil ya, bahah ne olacak?'' Diye düşünse de üzerinde fazla durmadı.
Rükneddin Ağa, ayağa kalkıp misafirlerinden Maraz Hüseyin'e sarıldığında zavallı Maraz az daha boğulup gidiyordu.
Sonra içinden '' Hay Maşallah. At kimi avrat '' Cümleleri dökülen Rükneddin Ağa, Maşallah'ın anası Fırıldak Asiye'ye sarıldı '' Hoş geldiniz'' diyerek. Fırıldak Asiye de Rükneddin Ağa için '' Hay Maşallah, boğa kimi herif. '' demekteydi içinden.
Az sonra Okşan'ın bizzat kendi elleriyle hazırladığı çamaşır deterjanıyla köpürtülmüş kahveleri yudumlarken Maraz Hüseyin konuya girdi.
-Ağam biz buraya Allah'ın emriyle...
Rükneddin Ağa lafını tamamlatmadı Maraz Hüseyin'e
-Verdim getti.
Maraz Hüseyin şaşırmıştı.
-Yav ağam en azından usulen soraydın ''Sizin oğlan ne iş yapiy? '' Diye.
Rükneddin Ağa tüm altın dişlerini göstererek güldü.
-Ne iş yaptıgını biliyem. Boş gezenin boş galfasıdır. En büyük zevki de otlamaktır.
Bundan sonrasında yapılacak tek bir şey kalmıştı Maraz Hüseyin için.
-E o zaman gızı alah gidek ağam ha?
Rükneddin Ağa, Okşan için son kez masrafa girdi ve ağalığının şanına yaraşır bir düğün yaptı. Köy ve çevre köyler halkı yine cırılana kadar koyun eti ve pilav yiyip testi testi ayran içti.
Sıra artık kızı alıp Maşallah'ın memleketi Diyadin'e götürmeye gelmişti.
Maraz Hüseyin ve Fırıldak Asiye arabaya bindiler ama Maşallah olduğu yerde öylece dikiliyordu.
Maraz Hüseyin seslendi oğluna:
-Ula Okşan'ı da alıp arabaya binsene. Memlekete gidiyik.
-Siz gidin babo. Biz gelmiyik.
-Gelmiyik mi? Gelmeyip de nereye gidecahsan?
-Ben Okşan'a söz vermişem. Onu sarayda yaşadacağam.
-Ula ne sarayı? Hangi saray? Bizim sarayımız var da benim mi habarım yok?
-Sizin sarayınız yohtur ama bizim, yaşayacağımız sarayımız vardır babo.
Maşallah, daha sonra cebinden iki adet otobüs bileti çıkardı.
-Ben Okşan'a söz vemişem babo. Onu sarayda yaşadacağam. Biz şimdi Tekirdağ İli Saray İlçesine gidiyik.
Okşan'ın normal şartlar altında '' Senin Saray dediğin bu muydu?'' Diye itiraz etmesi gerekirdi ama adeta dili tutulmuştu. Çünkü babasının beşinci karısı Kader, ağlarını örmeye devam ediyordu...
****
Türkiye'nin en doğusundan en batısına gelin giden Okşan, Saray'da mutlu bir hayat sürdü mü bilemiyoruz ama Saray'a geldikten sonra üç buzağısının dünyaya geldiğini, ilaveten bir de Kraker adını verdikleri bir köpeğinin olduğunu bilmekteyiz ancak yine aldığımız son duyumlara göre '' ula boşu boşuna bir ağırlık taşiyim vücudumda '' deyip mide küçültme ameliyatı olarak midesini küçültmüş ve şu anda 60-65 Kilo civarında hanım hanımcık bir kadınmış.
Evet, Kısmen gerçek bir hayattan alınan hikayemiz BİTTİ
Yeni hikayelerde buluşmak umut ve dileklerimle tüm okuyanlara selam ve saygılar.