Hikaye / Fantazi Hikayeleri

Eklenme Tarihi : 28.12.2024
Okunma Sayısı : 509
Yorum Sayısı : 16
Hay Maşallah- 8. Son  Bölüm-


Rümeysa'nın mektup  yanında  bir  de  şalvar gönderecek  olması Okşan'ı ''  Mutlaka  bir  bildiği  vardır.  Neticede mektup  konusunda  uzman  olan  o''  düşüncesiyle  çok  da  şaşırtmasa da merakı  galip  geldi sonunda

-Lo  guzen,  hele  ohu  bahah  ne  yazdın  Maşallah'a

Rümeysa  yazdıklarını  okumaya  başlayınca  Okşan'ın  rengi  önce  sarıya,  sonra  kırmızıya  ve  mektubun  son  cümlesi  okunurken  mora  dönmüştü. Öfkeyle  gürledi.

-Lo sen  ne  yaptın  böyle? Maşallah  bu mektubu  okursa  bir  daha biye  döner  mi?
-Sen  Maşallah  siye  dönsün  mü  istiysen?
-He,  dönsün  istiyem.
-Onun  da  golayı  var  guzen.  O  zaman  Hürrem  Sultan'ın  Kanuni'ye  yazdığı mehtuplar  gibi  bir  şey  yazam.


Okşan'ın  ''  Yaz  ama  küfürlü  olmasın. ''  talimatı üzerine  Rümeysa  başladı  yazmaya:

[ Aşağıda  okuyacağınız mektup, Hürrem  Sultan'ın  Kanuni'ye  yazdığı bir  mektubun  aynısıdır. Ben  buraya  bir  kısmını  alıyorum.  Kaynak: Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi, No. E.5662 ]


Canımın Parçası Sultanım,

Sana kavuşabilmek için sabahlara kadar dua etmekteyim. İçimi yakan dudaklarına bir daha dokunabilir miyim diye avazım çıktığı kadar Allah’a yalvarmaktayım.

Gönlüm, ancak senin yanında huzur bulabilir. Bu kölen, sinesinden fışkıran özlem dolu yüz binlerce yanık yakarışı sana arz eder. Bu çaresiz kulun, sana karşı en ufak bir kusur işlemişse, kıyamet günü Allah bunun hesabını sorsun.

Benim yüzümden en ufak bir üzüntüye düştüyseniz, rahatım zahmete, varlığım yokluğa ve sağlığım hastalığa çevirilsin. Eğer böyle bir şey yapmışsam, kahrımdan perişan olup inim inim inlemek bana revadır.

Tek dileğim size tekrar kavuşmaktır. Size kavuşmuş olmaya, ömrüm, canım, her şeyim feda olsun. Yeter ki sizi yeniden görmek müyesser ola. Allah’tan dileğim sizi benden hiç ayırmamasıdır.

Sizin ömrünüze benim ömrümü de katsın ki Hak emrinin bizi ayırdığına şahit olmayayım. Yusuf yüzlü sultanım, benim yüzümden asla keder çekmesin.

Çektiğim ayrılık acısını anlamak isteyen varsa, Yusuf Peygamber kıssasını okusun. O zaman bana hak verirler. Mübarek yüzünüzü tekrar görmek arzusuyla çektiğim ıztırabı bu kalemler ifade etmeye kafi gelmiyor. Şu an derdimi tam olarak anlatmaya hiçbir şey muktedir değil.

[ Bu  mektubun  tamamını ve  Hürrem  Sultan'ın,  Kanuni'ye  yazdığı  diğer mektupları okumak  isteyenler  şu  linke  bakabilirler: https://www.olay53.com/haber/hurremin-kanuniye-yazdigi-ask-mektuplari-30228.htm ]

Okşan  bu  yeni  mektubu  göz  yaşları  içinde  dinledi. Evet,  bu  mektup - Her şeye  rağmen -  en  vefalı  sevgilisi  Maşallah'ın  eline  ulaşırsa bir  saniye  durmaz koşa  koşa  gelirdi Okşan'ına...


****

Olaylar  tam  da Okşan'ın  beklediği  gibi  oldu. Mektubu  alan  Maşallah zıpkın  yemiş  balık  misali  kıvranmaya  başladı  ve  doğru  babası Maraz  Hüseyin  ile  anası Fırıldak Asiye'nin  yakasına  yapıştı. 

Maraz  Hüseyin  de  Fırıldak Asiye  de  oğulları Maşallah'a '' Lo  oğlum  gosgoca  Ağa  bize  gız  mı  verir? Hele  de  senin  gibi  bir  öküze?''  Diyerek  bu  düşüncesinden vazgeçirmeye  çalıştılarsa  da  Maşallah  ''  Valla  siz  birsiniz.  Okşan'ı  bene  istemezsiniz yonca  tarlasını  bırahır,  ekinleri  otlamaya  başlaram.  Garar  sizin.''  deyince  çaresiz  Eleşkirt'e  gidip Rükneddin Ağa'dan  Okşan'ı  Maşallah'a  istemeye  karar  verdiler. 

****

Okşan'ı  bir  an  önce  başından  salıvermekte  kararlı  olan  Rükneddin  Ağa  bu  sefer  altın  mevzuuna  hiç  girmedi. Zira  Okşan  onun  konağında  kaldığı  müddetçe  sadece onu  beslemek  için  harcadığı  bütçe mali  açıdan  çok  sarsıyordu  Rükneddin  Ağa'yı.  Öyle ki  Okşan'ı   birilerine  kakalamak  için üste  altın  bile  verecek  durumdaydı. 

****

Beklenen  gün Maşallah,  anası  Fırıldak  Asiye  ve  babası Maraz  Hüseyin,  Rükneddin  Ağanın  konağına  vasıl  oldular. 

Onları  konağın  kapısında Kader  karşıladı.  Bir  taraftan  her  zaman  olduğu  gibi  ağ örerken  bir  taraftan  da  pis  pis  sırıtarak ''  Hoş  gelmişseniz.  Ağam  yukarıda  salonda  sizi  bekliy.''  dedi. 

Fırıldak  Asiye ''  Ha  bu  garının  böyle  pis  pis  sırıtıp  ağ örmesi  hayra  alamat  değil  ya, bahah  ne  olacak?''  Diye  düşünse  de üzerinde  fazla  durmadı. 

Rükneddin  Ağa, ayağa  kalkıp  misafirlerinden  Maraz  Hüseyin'e  sarıldığında  zavallı  Maraz az  daha  boğulup  gidiyordu.  

Sonra içinden  ''  Hay  Maşallah.  At  kimi  avrat ''  Cümleleri  dökülen  Rükneddin  Ağa, Maşallah'ın  anası Fırıldak  Asiye'ye  sarıldı  ''  Hoş  geldiniz''  diyerek.  Fırıldak  Asiye  de Rükneddin  Ağa için  '' Hay  Maşallah,  boğa  kimi herif. ''  demekteydi  içinden. 

Az  sonra  Okşan'ın  bizzat  kendi  elleriyle hazırladığı  çamaşır  deterjanıyla  köpürtülmüş  kahveleri  yudumlarken Maraz  Hüseyin  konuya  girdi.

-Ağam  biz buraya  Allah'ın  emriyle...

Rükneddin  Ağa lafını  tamamlatmadı  Maraz  Hüseyin'e

-Verdim  getti. 

Maraz  Hüseyin  şaşırmıştı. 

-Yav  ağam  en  azından  usulen  soraydın  ''Sizin  oğlan  ne  iş yapiy? ''  Diye.

Rükneddin  Ağa tüm  altın  dişlerini  göstererek  güldü.

-Ne  iş  yaptıgını  biliyem.  Boş gezenin  boş  galfasıdır. En  büyük  zevki de otlamaktır. 

Bundan  sonrasında  yapılacak  tek  bir  şey  kalmıştı Maraz  Hüseyin  için.

-E  o  zaman  gızı  alah  gidek  ağam  ha?

Rükneddin  Ağa,  Okşan  için  son  kez  masrafa  girdi  ve ağalığının  şanına yaraşır  bir  düğün  yaptı. Köy  ve  çevre  köyler  halkı  yine  cırılana  kadar koyun  eti  ve pilav  yiyip  testi  testi  ayran  içti.  

Sıra  artık kızı  alıp Maşallah'ın  memleketi  Diyadin'e  götürmeye  gelmişti.

Maraz Hüseyin  ve  Fırıldak  Asiye arabaya  bindiler  ama  Maşallah olduğu  yerde  öylece  dikiliyordu. 

Maraz  Hüseyin  seslendi  oğluna:

-Ula  Okşan'ı  da  alıp  arabaya  binsene.  Memlekete  gidiyik.
-Siz  gidin  babo.  Biz  gelmiyik.
-Gelmiyik  mi?  Gelmeyip  de  nereye  gidecahsan?
-Ben  Okşan'a  söz  vermişem. Onu  sarayda  yaşadacağam.
-Ula  ne  sarayı?  Hangi  saray?  Bizim sarayımız  var  da  benim mi  habarım  yok? 
-Sizin  sarayınız  yohtur  ama  bizim,  yaşayacağımız sarayımız  vardır  babo.

Maşallah,  daha  sonra  cebinden  iki adet  otobüs  bileti  çıkardı. 

-Ben  Okşan'a  söz  vemişem  babo. Onu  sarayda  yaşadacağam.  Biz  şimdi  Tekirdağ  İli  Saray  İlçesine  gidiyik. 

Okşan'ın normal  şartlar  altında  '' Senin  Saray  dediğin  bu  muydu?''  Diye  itiraz  etmesi  gerekirdi  ama  adeta dili  tutulmuştu.  Çünkü  babasının  beşinci  karısı  Kader,  ağlarını  örmeye  devam  ediyordu...

****

Türkiye'nin  en  doğusundan  en  batısına gelin  giden  Okşan, Saray'da mutlu  bir  hayat  sürdü  mü  bilemiyoruz  ama  Saray'a  geldikten  sonra  üç buzağısının  dünyaya  geldiğini, ilaveten  bir  de Kraker  adını  verdikleri  bir  köpeğinin  olduğunu  bilmekteyiz ancak yine  aldığımız  son  duyumlara  göre '' ula boşu  boşuna  bir  ağırlık taşiyim  vücudumda ''  deyip  mide küçültme  ameliyatı  olarak  midesini küçültmüş  ve şu  anda 60-65 Kilo  civarında hanım  hanımcık  bir  kadınmış. 

Evet,  Kısmen  gerçek  bir hayattan  alınan hikayemiz  BİTTİ 

Yeni  hikayelerde  buluşmak  umut  ve  dileklerimle  tüm  okuyanlara  selam  ve  saygılar. 

( Hay Maşallah- 8. Son Bölüm- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 28.12.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu