
SORMAZSIN YA!
Belki de bu, sana yazdığım son mektubum olacak,
Cevapsız bırakacağın" diye, yazmıştım ya,
Yanılmışım...
Yine sana mektup yazıyorum işte,
Radyoda Emel Sayın,
"Toprak çağırmadan
gel" diyor,
İster gelirsin, istersen gelmezsin,
Ben artık "gel"
demiyorum,
Senden başka kimseyle de
konuşmuyorum.
Zaten pek gelen giden de yok,
Tek tük konuştuklarımla da,
Üç-beş cümleyi
geçmiyorum.
Onlar da bazen gülüp geçiyorlar,
Bazen de, bakıp bakıp acıyorlar hâlime,
Yok, yok, sen üzülme...
Beni dert etme kendine
Öyle acınacak bir derdim yok senden başkaa,
Benim sitemim, yüreğimde mahzur kalan aşka.
Sormadın, bundan sonra da sormazsın ya,
"Nasılsın" diye sorarsan beni,
Çok şükür, yine bilmediğin gibiyim işte,
Çayımı demleyip, zeytini peyniri masaya koyabiliyorum,
Hattâ bazen, sahanda yumurta,
Soslu makarna bile yapabiliyorum,
Biliyor musun?
Aslında yapamadığım tek şey,
Hasretine katlanmayı öğrenemedim nedense.
Bir de, ara sıra kapının zilini çalıyorsun,
Terliklerimi giyip, kapıyı açıncaya kadar,
Bir anda kapının önünden kayboluyorsun.
İşte buna çok üzülüyormuşum,
Yani, komşularım öyle söylüyor,
Zili kimse çalmıyormuş,
Ben hayâl görüyormuşum.
Nerden, nasıl gördüler bilmiyorum ama,
Onlar da öğrenmişler hayâlinle yaşadığımı.
Amaaan, varsın, öğrensinler,
İster hayâlinle yaşarım, ister hasretinlenle,
Ben böyle mutluyum, tek başıma kendimle.
Tek başıma dedimse, yapa yalnız değilim ha!
Hep beraberiz biz; takkem, tespihim, seccadem,
Ve bana, şah damarımdan daha yakın Rab’bimle.
Sormazsın ya;
"Nasılsın" diye sorarsan beni,
Bilmediğin gibiyim işte,
Bilmeni istedim,
Sadece bil...
aslanyılmaz#sürgünadam#