Hayat, çoğu zaman farkında bile olmadan hızla akıp gidiyor. Günlük
koşuşturmalar, iş stresi, sorumluluklar ve rutinler arasında kaybolurken,
aslında en değerli varlığımız olan zamanı nasıl harcadığımızı düşünmeye pek
fırsat bulamıyoruz. Ancak bir gün dönüp geriye baktığımızda, "Zaman nasıl bu kadar çabuk
geçti?" diye sormaktan kendimizi alamıyoruz. Peki, gerçekten farkında
olmadan ömrümüzü tüketiyor muyuz?
Hayatın Koşuşturmacasında Kaybolmak
Modern yaşamın temposu, insanı sürekli bir şeylere yetişmeye zorlar.
Sabah işe gitmek için acele ederiz, gün boyu yapılacak işleri tamamlamaya
çalışırız, akşam eve döndüğümüzde ise yorgunluktan tükenmiş halde kendimizi
ekranların karşısına atarız. Bu döngü günlerce, aylarca hatta yıllarca devam
eder. Bu süreçte, aslında hayatın küçük ama anlamlı detaylarını kaçırmaya
başlarız. Bir dost sohbetinin sıcaklığı, doğanın huzur veren güzelliği ya da
bir çocuğun masum gülüşü gibi anlar, farkına bile varmadan gözümüzün önünden
kayıp gider.
Zamanın Değerini Anlamak
İnsan, genellikle zamanın kıymetini onu kaybettiğinde anlar. Bir
hastalık ya da beklenmedik bir olay, hayatın ne kadar kısa ve kırılgan olduğunu
hatırlatır bize. Ancak bu farkındalık genellikle geçici olur. Günlük hayatın
telaşı yeniden başladığında, tekrar aynı döngüye geri döneriz. Oysaki zaman,
geri getirilemeyen tek kaynağımızdır. Para kazanabiliriz, eşyalarımızı
yenileyebiliriz ama geçen bir dakikayı geri getirme şansımız yoktur.
Farkındalık ve Anda Kalmak
Hayatı gerçekten yaşamak için farkındalığımızı artırmamız gerekiyor. "Anda kalmak" kavramı burada
devreye giriyor. Anda kalmak, geçmişin pişmanlıklarına ya da geleceğin
belirsizliklerine takılmadan, şu anın tadını çıkarmayı ifade eder. Bu, sadece
büyük anlar için değil, sıradan görünen günlük aktiviteler için de geçerlidir.
Bir fincan kahve içerken onun kokusunu hissetmek, yürüyüş yaparken çevredeki
sesleri duymak ya da sevdiğiniz bir kişiyle konuşurken gerçekten dinlemek,
hayatı daha dolu dolu yaşamanın yollarından sadece birkaçıdır.
Önceliklerimizi Gözden Geçirmek
Hayatımızı nasıl yaşadığımız büyük ölçüde önceliklerimize bağlıdır. Çoğu
zaman iş, kariyer ya da maddi hedefler peşinde koşarken, sevdiklerimize ve
kendimize yeterince zaman ayırmadığımızı fark ederiz. Oysaki hayatın gerçek
zenginliği, sahip olduğumuz ilişkilerde ve kendimize ayırdığımız kaliteli
zamanlarda saklıdır. Belki de her gün kendimize şu soruyu sormalıyız:
"Bugün beni gerçekten mutlu eden ne yaptım?" Bu basit soru bile
hayatımıza yeni bir perspektif kazandırabilir.
Küçük Değişimlerle Büyük Farklar Yaratmak
Hayatı daha bilinçli yaşamak için büyük değişiklikler yapmamıza gerek
yok. Küçük adımlarla başlayabiliriz. Örneğin, sabahları güne telefon ekranına
bakarak başlamak yerine birkaç dakika derin düşünme yapabiliriz. Haftada bir
gün sevdiklerimizle vakit geçirmek için plan yapabiliriz. Ya da her akşam
yatmadan önce o gün için minnettar olduğumuz üç şeyi yazabiliriz. Bu tür küçük
alışkanlıklar zamanla birikerek hayatımızda büyük değişimlere yol açabilir.
Son Söz
Ömür dediğimiz şey, aslında anların toplamından ibarettir. Farkında
olmadan geçen her an, bir daha geri gelmemek üzere kaybolur. Bu yüzden hayatı
daha bilinçli ve dolu dolu yaşamak bizim elimizde. Anda kalarak, sevdiklerimize
değer vererek ve zamanımızı daha anlamlı şekilde kullanarak ömrümüzü gerçekten
yaşamaya başlayabiliriz. Çünkü sonunda geriye dönüp baktığımızda pişmanlıklarla
değil, güzel anılarla dolu bir hayat görmek isteriz. Unutmayalım ki hayat kısa
ve her an değerlidir; farkında olmadan tüketmek yerine onun tadını çıkarmayı
seçmeliyiz.
16.01.2025 Ankara
Durmuş Ali ÖZBEK
Eğitimci Yazar
Kültür Bakanlığı Halk Şairi