BU GÜNÜ MÜ BULDUN ÖLMEM DİYESİCE

             Askerden henüz yeni gelmişti Cacığın Memmet, bir süre arkadaşlarıyla hasret giderdi, köyün içinde onlarla gezerken aradan geçen dört yıl süren askerlik ayrılığında köydeki değişikliklere kendisini alıştırmaya çalışıyor bir yandan da soran olursa oradaki hatıralarını ballandıra ballandıra anlatıyordu.

             Babası Cacık Eset diğer köylülerine göre bir tabaka maddi yönden ilerideydi, köyde bakkal çalıştırıyor, hem köyünün hem de çevre köylerin bakkaliye ihtiyaçlarını yüklediği at arabası ile yıllardır her Pazar günü karşılamaya çalışıyordu. Köylünün geçimi çiftçilik ve hayvancılık olduğundan Cacık Eset bu işlerin arkasına yetişemiyor haliyle bir yardımcıya ihtiyaç duyuyordu. Ne de olsa yaşlanmıştı. Oğlunun sağda solda gezmesine birkaç zaman göz yumsa da bıçak kemiğe dayanmıştı ona artık tanıdığı müsamahaya bir son vermeliydi.

              Memmet akşam yemeğinden sonra her zaman ki gibi izin alıp evden ayrıldı, Cacık Eset hanımı Fersiz Nurdan’la baş başa kalınca oğlunun ilerisi için kendi aralarında uzun tartışmalar sonucunda birtakım kararlar aldılar.

             Cacığın Memmet hanımı Narin’le evleneli sekiz on yıl kadar olmuş, bu geçen süre içerisinde üç oğlu bir de kızı dünyaya gelmişti. Bakkaliyeyi artık kendisi işletiyordu. At arabası ile şehre geliyor toptancıdan aldığı malzemeleri evde yaptığı depoya yerleştiriyor lazım olanları oradan alıyordu.

             Cacığın Memmet dükkanı yaşlı babasına bırakıp at arabasıyla köylere beş altı gün süren çerçiliğe çıkıyor, hem satış yapıyor hem de askerde sıhhiye olduğundan hastalara ücret karşılığı iğne vuruyor, kendince de tedavi ediyordu. Aradan geçen yıllar içerisinde hem bakkaliye hem de sağlık açısından aranan birisi olmuş köylüler onun gelmesini dört gözle bekliyorlardı.

             Günler böyle tatlı ticaretle sürüp giderken çerçiliğe çıktığı bir seferinde bulunduğu köyü sorup soruşturarak bulan uzun yol kat etmiş, atı kan ter içerisinde kalan dayısının oğlu Murat yanına geldi. Murat telaşla “Memmet abi Eset eniştem sabah dükkanda ölmüş, cenazesi kalkacak, herkes seni bekliyor” derken soluğu daldan alıyordu. Cacığın Memmet öfkeyle yaktığı sigaradan bir nefes çektikten sonra “Bu günü mü buldun ölmem diyesice” diye somurttu.

             Aradan yirmi ya da yirmi beş kadar yıl geçmiş Cacığın Memmed’in işleri bayağı ilerletmişti. Üç oğlu Volkan, Resul ve Hamit çocukluklarında hem okumuşlar hem de boş vakitlerinde babalarına yardım ederek ticarete alışmışlardı. Memmet kazandıkça çok hırslı birisi olmuştu, yıllar geçtikçe köyde nüfus çoğalmış köy nahiye olmuştu. Artık bir kapta durulur muydu? Bakkala ilaveten Mandıra, odun kömür çimento ardiyesi gibi işleri de büyüyen çocuklarını başına dikerek devreye sokmuştu.

             Cacığın Memmet artık şehre toptancıya malzeme almaya gitmiyor toptancılar marketleşen dükkanına malzeme getiriyorlardı. Bir kamyonet satın almıştı, ona yüklediği malzemeleri kendisine yardımcı bir şoförle köy köy dolaşıp satıyor bu arada yaşlanan elleri titrese de iğne vurmayı da ihmal etmiyordu. Yaşlanıp gözünde fer kalmadığını aklı kesince oğullarından birisini sırasıyla yanına alarak onlara köyleri ve köylüleri öğretmeye başladı.

             Cacığın Memmet zamanla oğullarını evermiş ileride tatsızlık olmasın diye mal taksimine giderek Volkan’a mandrayı, Resul’a ardiyeyi, marketi de Hamit’e devretmişti. Hamit babasına yardım etme sırası geldiğinde köy köy gezerken ticareti öğrenmiş, köyler ve köylüler hakkında bayağı bilgiler edinmişti. Markette işçiler çalışıyor, babası Cacığın Memmet'de onları oturduğu koltukta takip ederken iş başa düşen Hamit köy köy dolaşarak ticarete devam ediyordu.

             Hamit de zamanla para cebine aktıkça tıpkı babası gibi hırsına yenilir olmuştu, her işten bir parmak banmak istiyordu. Çıktığı çerçilikten eğer satmaya götürdüğü somunların bayatlamayacağını bilse akşam eve dönmek aklından geçmiyordu.

             Yıllar böyle akıp giderken günün birinde “Falan köyde cenaze var satarım inşallah” düşüncesiyle aracına sattığının çok fazlası somun ekmek yüklemişti. Gel gör ki cenaze ertesi gün kalkacaktı. Aracını hiç gitmediği köylere sürmek zorunda kalsa da vakit akşama yakın ağabeyi Volkan bindiği araçla arıya sora onu bulmuştu. “Hayırdır abi bu telaş” diye titrek bir sesle sordu. Volkan o anda kendisine hakim olmadı, gözlerinden boşalan yaşlara hıçkırıklar da dahil olmuştu. Kendisini biraz toparladıktan sonra “Kardeşim babamızı kaybettik”. Hamit büyük bir soğukkanlılıkla  Bu günü mü buldun ölmem diyesice, elimde bir sürü somun kaldı” derken etme bulma dünyasında yaşadığının farkında bile değildi.

ERDOĞAN ÇALIŞKAN KIRŞEHİR 04 02 2025 GERÇEK YAŞANMIŞLIKLARDAN

      

            

( Bu Günü Mü Buldun Ölmem Diyesice başlıklı yazı İpciERDOĞAN tarafından 5.02.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu