ARTIK SANA EVLENMEK DÜŞER!
Vakti zamanında sülalesi köye çok
geç göç ettiklerinde önceden gelenler kendi aralarında tüm araziyi taksim ettiklerinden
dolayı bunlara ekip biçmeye bir karış yer kalmamıştı. Köyün kenar kısımlarında yerleşim için arsa bulduktan sonra dağın bağlar bölgesindeki kayalık
taşlık kısmından yer çevirerek onların da ‘yok dememek’ için arazileri olmuş,
buralarda bağ yetiştirmişlerdi.
Uykusuz İreşit askerden geldikten
sonra evlenmiş, evlerinin geçimini atalarından görüp bellediği inşaat ustalığı ile temin eden babasına
amelelik ederek yardım ediyor, boş zamanlarında da amelelik, ırgat, ya da çoban
durma gibi işlerle evin bütçesine katkıda bulunuyordu.
Aradan yıllar geçtikçe çok uyanık
bir yapıya sahip olan İreşit bu işlerin karın doyurmayacağının farkındadır.
Tedariklediği bir eşekle bir müddet köy köy dolaşarak çerçilik yapar, üç beş
lira birikiminden sonra babasından izin alarak sokak kenarındaki evlerinin bir
göz odasını düzenleyerek burasına o güne kadar köyde hiç olmayan bir bakkal
dükkanı açar. İşler iyi gitse de içindeki kazanç hırsını yenemez, zamanla dükkanın
bitişiğindeki odayı da kahvehaneye çevirir.
İreşit bakkalı akşama kadar
çalıştırdıktan sonra burasını kapatıp kahvehaneyi açıyor, ocakta kendisi çay
işine bakarken yeğeni de masalara çay servisi yapıyordu. Kahvenin pencerelerine "dışarıdan içerisi gözükmesin" diye tahtadan kapak yaptırmıştı, gece lüksün ışığında kumar oynatıyor, parası
yetmeyenlere de mana veriyordu. Gündüz bakkal gece kahve çalıştırmak onu
uykusuz bırakıyor, lakap takmada mahir köylüleri ona ‘Uykusuz’ lakabını takmada
mahsur görmüyorlardı.
Uykusuz İreşit’in hanımı Menşure
kadın evliliklerinden bu güne kadar beş altı çocuk doğurmuş, büyütmüş, "geçim derdi, koca kahrı" derken haliyle kendince
hastalık sahibi olmuştu. O yıllarda şehirdeki doktorlar hastayı ücretli tedavi
ettiklerinden herkes doktora gidemiyor, sağda solda ben sıhhiyeyim diyen
kişilere muayene oluyorlardı.
Gırım Selman askere gidince acemi
birliğinde sıhhiye eri olarak seçilmiş ti, gerek acemilik, gerekse dağıtım
olduğu birlikte kendisini mesleğine vermiş, eksiksiz yetişmişti. Teskere dönüşü
köyde amelelik, çiftçilik, ırgat durma gibi işlerle evini geçindirmeye
çalışırken bir yandan da onun askerde sıhhiye olduğunu bilenlere iğne vurmayı
ihmal etmiyordu. İlk önceleri almasa da sonradan verilen bahşişlere de yok demiyordu.
Zamanla işi sıhhiyeciliğe dökmeye karar verdi. Şehre gidişinin birisinde paraya
acımayıp ayrı ayrı doktorlara “Şuram ağrıyor, buram ağrıyor” diye muayene
olarak onlardan bu hastalıklara hangi ilaçların iyi geldiğini yazılan
reçetelerden öğrenmiş oluyordu.
Aradan yıllar geçtikçe sarılıktan
dolamaya, nefes darlığından mide hastalıklarına ne kadar hastalık varsa iyi
kötü tedavileri hakkında bilgi sahibi olmuş,
önceleri köyünde duyulan namı zamanla başka köylere de ulaşmıştı. Artık
kapısında atlarla, eşeklerle, at arabasıyla gelen hastalar göze batmaktaydı.
Kiminin duası, kiminin parası artık onun evinin geçiminin gelir kaynağı
olmuştu.
Menşure kadın zamanla kendisini
dinleme alışkanlığına tutulmuş, bu da yetmezmiş gibi yanında ona kim kendi
hastalığını anlatırsa anında bu hastalığın bünyesine girdiğine inanır olmuştu.
Uykusuz İreşit’e hanımını dükkanı tezgahı kapatıp beş on gün arayla bindikleri
eşeklerle çok uzak köydeki Gırım Selman’a muayeneye götürmekten, Gırım’ada
hastalık hastası bu kadını muayene etmekten artık gına gelmişti. Uykusuz İreşit
düşünür taşınır, bu işe bir çare bulmanın vakti, saatinin çoktaaan geçtiğine
kendi kendine iyice kanaat getirir.
Uykusuz İreşit hanımını muayeneye
götürdüğü günün birisinde her nasılsa bir fırsatını bulduğunda “Ula Gırım,
sende durumun farkındasın, ne olur gardaşlık sana yavralıyom beni bu dertten gurtar”
diye sızlanır.
Muayeneler devam ederken çok uzun bekleyişten sonra sıra Menşure kadına gelir, Gırım daha “Derdin ne bacım, anlat” demeden Menşure kadın makineli tüfek gibi aklına gelen hastalıkları saymaya başlar. Bunları her zaman kendisinden dinlemeye alışkın olan Gırım Selman; “Başga ıraatsızlığın var mı, gelmişleyin söyle de ona göre ilaç yazacaam bacılık” Kadından çıt çıkmayınca Gırım Selman kocasına dönerek “Bana iyi gulak ver İreşit gardaş, gayri bu hasda avradın sana bi faydası olmaz, iyisi mi sen yenisine bak, artık sana evlenmek düşer”. Eskiler; Bu sözleri duyan Menşure kadını bir daha Gırım Selman'ın kapısında gören olmamış derler.
ERDOĞAN
ÇALIŞKAN KIRŞEHİR, GERÇEK YAŞANMIŞLIKLARDAN 18 02 2025