Evet güzelim, güzelsin,
gözlerinde yıldızlar kayar,
her bakışında bir ömrü biriktirirsin.
Dudakların, zamanın dilinden düşmeyen bir masal gibi,
gülüşünle dünyalar kurarsın.
Saçların, gecenin en sessiz anında parlayan
saf bir yıldız gibi akar parmak uçlarından.
Ve sen özelsin,
bir şiirin en güzel hecesi gibisin.
bu garip şair der ki,
ey zamanın ay yüzlü güzelliği,
bütün güzelliklere rağmen
unutma ki; bu dünya sana bir hediye değil,
geçici bir rüyadır.
Dudakların kuruduğunda,
gözlerindeki ışık silindiğinde,
yavaşça kaybolur o gençlik sarhoşluğu.
Bir gün gelir,
saçlarında aklar parlar,
gözlerindeki o derin ışık,
gölgelere karışır.
Her rüzgar, seni biraz daha yavaşlatır,
ve bir sabah, gözlerinde bambaşka bir yalnızlık olur.
Tenin, artık eski parlaklığıyla yansımaz,
bir zamanlar ipek gibi uzanan saçların,
şimdi kırılgan bir yaprak gibi dökülür.
Ve senin gönlünde kaybolan yıllar,
birer hüzünlü iz bırakır,
hatıraların sonsuz çölüne.
Zaman gelir,
dudakların çatlar,
güzelliklerini eskimiş bir fotoğraf gibi
gizlersin karanlık odalarda.
Sana bakan bu gözler,
bir zamanlar seni arzulayan o bakışlar
şimdi seni unutmaya başlar.
Ve bir tek şey kalır:
her geçen yılda biraz daha sararmış bir gülüş,
ve titreyen içinde kaybolan eski bir şarkı.
Bu garip şair der ki,
ey güzelim,
güzelliğin solan bir hayal gibi,
geride sadece gölgeler bırakır.
Ve,
bu zamanın baştan sona yansıması gibi,
sadece anlık bir iz bırakırsın.
O yüzden,
güzelim,
bu hayatın dar zamanında
o narin gülüşünü ve sevmeyi unutma.
Çünkü geçer o zaman,
ve biz,
gözlerimizde kaybolan hayallerle baş başa kalırız.