Elde edilmesi basit olan, bundandır ki vazgeçilmesi de epey kolay olacak.
Kandırıldığını bilse de buna inandırmayı başaracak kendini, ilgi görmek güzel, bunun için vücudunu sunmak zorunda tabi; yazık, bence değil.
Çöp karıştıran, lağım lağım dolaşan bir sıçan o, en pis, çirkin olanından hem de. Sokak dilencileri en çok örnek aldığıdır: onlar da pis, kepaze görünümlü ve de bakması kolay olmayan; ama onlara acınıyor yine de, beş kuruş da olsa para atılmaya, hayatlarını sürdürmeye(!) layık görülüyorlar. Zor işte sıçan olmak, kimse acımaz, kimsenin gözüne hoş gözükmez, ölüme layık görülür: belki bir kedi tarafından yenmek, belki aç kalarak, belki de zehir verilerek… Kim bilir, üzerine düşünülmeyecek kadar önemsiz; moral bozmaya değmez.
Zamanı akışına göre yaşamak, ama boşuna harcadığını bilerek onun durmasını istemek. Herkes bir oraya bir buraya koşuşturuyor, bir şeyler üretiyorlar büyük veya küçük, hayatlarını devam ettiriyorlar bağımsızlık için, çok ve ya az para, ideolojilerini gerçeğe geçirmek. Çok hızlı hayat, zaman herkes için akıyor ama onun için katlanılamaz bu, yetişemiyor olan bitene; lütfen dursun herkes, size yetişmesi gerektiğine inanan birisi var orada bir yerde, büyük ihtimalle çöp karıştırıyor şu an ve sadece iğrenç, uzun ve ince kuyruğu gözüküyor gözlere.
Tarağa takılmış tel tel, ince saçlar; annenin gözüne çarptı, hepsi fazlalık ve pek hijyenik sayılamaz: bit, kepek, bir sürü olasılık. Hepsi taraktan çıkarıldı saçların, minik bir yumak haline getirildi, kedinin de ilgisini çekti ve uzanmaya çalıştı annenin eline, tabi ki kışkışlandı hemen çünkü anne biliyor ki fazla izin onu şımartır, baş edilemez bir hale getirir, ve de kıllar midesine ulaşırsa kedinin fazladan malt gerek bu pis yumağın erimesi için, ve parası pek kıymetlidir. Duyulmayan ama varolan bir vızıltı, yakarış gibi: yapma, atma beni çöpe, bırakma beni, böyle yaşamaya bile razıyım birkaç tel saç olarak, sıcaklığına, soğukluğuna bile ihtiyacım var; göze pis, değersiz ve fazlalık gibi gözüküyorumdur, bir itirazım yok buna ama sonuçta hala benim bu, insanlıktan çıkmış olsam da. Hislerim, düşüncelerim, “özüm” aynı, yetmez mi evimizde bir yer kaplamaya devam edebilmeme? Gri, küçük, içine ekstradan geçirilmiş plastik poşetine tereddütsüzce atıldı, göz ucuyla bile son kez bakılmadan. Yetmemiş, yetemezmiş anlaşılan.
Denk geldi pis, iğrenç, uzun kuyruklu, kimsenin acımadığı sıçan ve fazlalık olan tel tel, ince, bir araya küçük bir yumak haline getirilmiş saçlar. İkisinin de sabit bir yuvası yok. Sıçan her zamanki gibi aç, doyumsuz ve görgüsüz, karşısında duran yumakla biraz oynadı ve mideye indirdi daha fazla zaman harcanmaya değmeyeceği için. Saç yumağı bağırsaklarını tıkadı, ona malt verecek birisi yok ne yazık ki. Acı içinde öldü. Hiçbir “şeyin” umurunda olmadı. Hikaye bitti, geride kalan varsa bile.