Kenan Çobanları- I.bölüm.

1914 Yılında Halide Edip ( Adıvar ) oldukça ilginç ve farklı bir eser kaleme aldı. Farklıydı zira bu eser, diğer eserleri gibi bir roman olmayıp 3 Perdelik bir operanın metniydi ( Buna Libretto deniliyor )
Evet, bir şeyler yazmıştı ama buna ne ad vereceğini bilemiyordu. O konuda da yakın dostu Yahya Kemal Beyatlı yardımcı oldu ve operaya isim babalığı yaptı. Operanın adı: Kenan Çobanları oldu.
Peki kim besteleyecekti bu operayı?
O da bulundu: İleride Suriye’deki Arapları Osmanlı Devletine karşı örgütleyip kışkırtacak olan Katolik Arap Vedî Sabra besteledi.
Geriye ne kaldı? Bu operayı sahneye koymak.
O konuda Muhsin Bey ( Ertuğrul ) Sağolsun.
Geriye tek bir sorun kalmıştı:
Türk kızlarının sahneye çıkmasının yasak olduğu bir dönemde kimi/ kimleri sahneye çıkmaya ikna edecekti zira operada kızların oynaması da gerekmekteydi üstelik de erkeklerle beraber… Toplamda on sekiz kız ve erkek sahnede dans edecekti.
Halide Edip Hanım bunu da halletti. Yakın arkadaşlarından Nakiye( Elgün) Hanımın Sultanahmet’teki Vakıflar mektebinden birkaç kız ayarlandı ve Kenan Çobanları adlı Opera uzun bir hazırlık döneminden sonra 31 Mart 1916 Cuma Günü Türk Ocakları sahnesinde sahnelendi.
{ Bu tarihlerde İngilizlerle Kut El Amare’de boğaz boğaza bir savaş içinde olduğumuzu hatırlatayım. }
Evet, ilk defa librettosu bir Türk tarafından yazılan bir opera sahneye konmuş ve oldukça farklı tepkiler almıştı.
Batıcı kafa yapısına sahip olanlar için böyle bir eserin sahneye konması ayakta alkışlanacak bir olaydı. Ama Müslüman-muhafazakar kesim için bu opera pek çok açıdan tam bir rezalet, rezaletten de öte felakettir. Dahası ihanetti. Neden mi?
1- İlk defa Müslüman Türk kızları sahneye çıkmıştı.
2- İlk defa bir peygamber sahnede canlandırılmıştı.( Yusuf Peygamber )
3- Kenan Çobanları adlı bu operada çok açık ve net bir şekilde Yahudi Propagandası yapılıyordu. { Tam da Kudüs’ü İngilizlere kaptırmamak için savaştığımız bir sırada.}
4- Osmanlı Devleti’nin amansız bir savaşın içinde olduğu bu yıllarda Halide Edip, kaleme alacak başka konu bulamamış mıydı?
5- Bu opera sadece Yahudi propagandası yapmakla kalmayıp aynı zamanda feminizmin de propagandasını yapmaktaydı.
6- Hz. Yusuf’un hikayesi anlatılacaksa neden İslami kaynaklardaki, mesela Kur’an’daki Yusuf kıssası değil de Tevrat’taki Yusuf kıssası ele alınmış, tüm şahıs ve yer isimleri Tevrat’ta geçtiği şekilde aktarılmıştı.
Evet. Görüldüğü gibi opera büyük bir gürültü kopardı. Hatta bu operayı seyredenlerden Süleyman Nazif’e, Kenan Çobanları adlı bu eseri nasıl bulduğu sorulduğunda ‘’ Rum Patriğini Teravih Namazı kılıyor sandım’’ diyerek tepkisini ortaya koymuştu. [ Aslında Rum Patriği yerine Yahudi Hahamı deseymiş daha doğru olacakmış. ]
İlginçtir ki kendisi de Türk Ocaklarının bir üyesi olan Halide Edip’e Türk Ocaklarından da tepkiler gelmiştir.
Halide Edip’in isyanlar sırasında öldürülen Ermeniler lehine Türk Ocaklarında konferans vermiş olması, Amerika’ya yakın bir tutum içinde olması ve son olarak böyle bir oyunu sahneye koyması onun bir süre takip edilmesine sebep olsa da uzun sürmedi bu.
1917’de Suriye ve Lübnan’daki okullarda eğitim adına reformlar yapmak için bu ülkelere gönderilen Halide Edip’in en önemli işi bu ülkelerde de ‘’ Kenan Çobanları ‘’ adlı operayı okullarda sahneye koymak oldu. Suriye ve Lübnan’da çok fazla alkış aldı oyunlar. Ancak?
Ancak o sıralarda Cemal Paşa’nın teşvikiyle, okuduğu Alman Okulundan alınıp Halide Edip’in okuluna verilen Münevver ( Ayaşlı ) adlı küçük kız bu operadan adeta iğrenmiştir ve duygularını yıllar sonra şöyle getirir:
‘’…….Vedî Sabra’yı ( Operanın bestecisi.) ayrıca çok iyi tanıyordum zira kendisinden hususi piyano dersi alıyordum. Operanın ismi ‘’ Kenan Çobanları.’’ Biz bu operayı sahneye koyduk ve valiler, kumandanlar, polis müdürleri huzurunda oynadık. Bu Kenan Çobanları Operası benim içimi çok burkmuştu ve acı acı düşündürmüştü. Zira bu temsil, memleketin mukadderatını elinde tutan kimselerin önünde fütursuzca ve küstahça oynanıyordu. Bu Temsil İsrail’in bir habercisi, bir müjdecisi idi: Allah hiç bir milleti kaba saba, kültürsüz, idraksiz, cahil idarecilerin eline koymasın zira izmihlal muhakkak. Avanak avanak hepsi bu operayı seyrettiler. Hiç birinin aklından bir şüphe bile geçmedi. İdarecisi olsun, kumandanı olsun, aydını olsun hiç biri Halide Edip Hanıma nezaketle olsun şöyle bir sual soramadılar: ‘’ Hanımefendi ! Niçin başka bir mevzu değil de Tevrat’tan alınan bir mevzu seçtiniz? Siz yüklenmiş olduğunuz bir vazifenin tam aksi istikamette bir yol, bir gidiş tuttunuz ve İsrail Propagandası yapıyorsunuz.’’ İşte gafiller, ahmaklar, korkaklar küçücük bir kadına bu soruyu bile soramadılar.
{ Bu arada hemen çok önemli bulduğum bir hususun altını çizeyim: 1917’de bir taraftan Kudüs, İngilizlerin eline geçerken diğer taraftan yine aynı tarihte İsrail’in kuruluşunun temeli olan Balfour Deklarasyonunu imzalamıştır İngiltere. }
Peki Kenan Çobanları adlı opera Türkiye topraklarında 1916’daki ilk gösteriminden sonra bir daha oynandı mı?
Oynandı… Hem de İşgal Altındaki İstanbul’da…
Memleket düşman İşgali altındayken Kasım 1918’de yani ölüm fermanımız olan Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanıp düşman savaş gemileri İstanbul’a geldiği günlerde…
Evet, hikayenin devamı ikinci bölümde..
(
Kenan Çobanları- I.bölüm. başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
21.06.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.