Merhaba...
Biliyorum, bu kelime bile fazla artık.
Ama ne zaman sessizliğe dokunsam,
adın dökülüyor dudağımdan, istemsizce.
Ben burada kaldım,
senin gittiğin yerde değil.
Birlikte kurduğumuz düşlerin enkazında,
bir başıma…
tozla, sessizlikle, eski fotoğraflarla.
Söylemek istediklerim çok,
ama artık söyleyecek bir “sen” yok.
Yine de yazıyorum,
çünkü içim susmuyor.
Hatırlıyor musun?
Bir akşam üzeri,
gözlerin gözlerime değmişti.
Dünya durmuştu ya,
sonra sen gittin,
ve dünya bir daha hiç dönmedi bana.
Ben seni affetmedim,
çünkü neye kırıldığımı bile anlatamadım.
Sen de sormadın zaten.
Belki de kolay geldi susmak.
Belki de başka bir yüz,
daha az çabayla gülümsedi sana.
Ben mi?
Ben hâlâ bazı sabahlar
sana “günaydın” demeyi unutamıyorum.
Bazı şarkılar var,
senin gibi geliyor kulağıma;
önce güzel, sonra yara.
Şimdi sen uzakta,
ben içimde bir mezar taşı gibi
adını taşıyorum.
Yaşarken gömdüğüm tek şey sensin.
Çünkü bazı vedalar
topraktan ağır.
Diyeceğim şu:
Gitmen sorun değildi aslında…
Sorun,
bana ait her şeyi götürüp
bensizliğe beni de katmandı.
Bu mektubu asla göndermeyeceğim.
Ama bil…
Sen hiç okumasan da
ben seni hep okudum.
Ve en çok sustuğun yerden
yandım.
Nidanur Demirci
(
Sana Söylenmeyen Mektup başlıklı yazı
Mavidüş tarafından
6/21/2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.