Deneme / Hayata Dair Denemeler
Eklenme Tarihi : 29.06.2025
Sokağın kıyısında yürürken, gölgesi hep bir adım gerideydi. Kimseler görmezdi onu; ama hissederdim. Gölgemle birlikte yürüyen başka bir gölgeydi o, kimliği unutulmuş bir hatıra değil benim o an unutmuş olmam vardı. Bazen bir rüzgâr esintisinde, bazen sokak lambasının titrek ışığında kıpırdanırdı; kim bilir, belki de bir zamanlar edilen ama unutulmuş bir yemin, ya da gözyaşlarıyla mühürlenmiş bir dua… Yolda karşılaştığım her yüz, bana bir kıpırtı bırakıyordu. “Bu mu?” diyordum içinden, “Bu muydu taşıdığım?” Ama hiçbir bakış cevabı vermiyordu, çünkü yük hafızada değil, kalpte taşınırdı.
Bir gün yaşlı bir kadının elindeki tespihi görüp durakladı. Sedef taşlarının birbirine çarpan sesi bir kapıyı araladı zihninde: “Rahmet…” dedi. Fısıltı gibi, isimsiz bir ağızdan çıkmışçasına… O an anladı; taşıdığı şey, unuttuğum kelimenin bu olduğunu. İsmi değil belki, ama manası rahmetti. Duaların arasında kaybolmuş bir kelime, yıllarca cebinde onun adıyla dolmuştu yüreğiyle. Ve ilk kez, gölgemle yanına geldi. Artık arkamda değil, benim için içimde yürüyordu.
Artık adımlarım bir gölgeyi değil, bir yankıyı takip ediyordu. İçinde "rahmet" ismiyle uyanan o sızı, başka kapılar aralamıştı. Her köşe başında, her ezan vaktinde içinden geçen kelimelere kulak vermeye başladım. Sanki bir zamanlar çok iyi bildiğim bir dili yeniden öğreniyor gibiydim evet, unutulanın dili, kalbin kendime fısıldadığı bir lisandı bu.
Bir bankta oturmuş yaşlı bir adamla göz göze geldim bir gün. Adamın bakışında sükût vardı; sesi çıkmıyordu belki ama bakışıyla "sabır" diyordu. O an cebindeki ikinci ağırlığı da hissettim: Sabır. Belki bir çocukken annesinin sessiz gözyaşlarında gördüğüm, belki de bekleyip de bir türlü gelemeyen birinin yokluğunda büyüyen bir kelimeydi bu. Akşamları, yalnızlığımı dinlerken kalbimin kıyısına vurup duran kelimeleri not etmeye başladım. Rahmet. Sabır. Merhamet. Huzur. Hepsi bir zamanlar benimle konuşmuş, sonra sessizliğe gömülmüş dostlardı. Zamanla şunu fark ettim; Ben, unutulanları taşımıyordum aslında… Unutulanlar beni taşıyordu.
Mehmet Aluç