
NE ŞEHİTTİR NE GAZİ, PİSİ
PİSİNE GİTTİ NİYAZİ
2008 Yılında yani
II. Meşrutiyetin ilanının
100. Yıl dönümünde Türkiye’nin Hür ve
Kabul Edilmiş Mason
Locası üstad-ı âzâmı Salih
Evcilerli, Türkiye’deki tüm Mason
derneklerine bir yazı
göndermişti ve yazıda
Türkiye topraklarının Hürriyet, eşitlik,
kardeşlik ve adalete
kavuşmasının Masonların bir zaferi
olduğundan bahsediyordu.
Evet, bizlerin Hürriyet
kahramanları ( ! ) Namık Kemal,
Tevfik Fikret, Mithat Paşa gibi şahsiyetlerin
zaferi olarak bildiğimiz
II. Meşrutiyetin ilanı meğer
Masonların zaferiymiş. Hatta
I. Meşrutiyet bile…
Peki bu
hürriyet, eşitlik, kardeşlik meşalesinin ilk
kıvılcımını kim çakmış?
Onu da
söylemiş Mason üstad-ı âzâmı.
Aynen şöyle:
"Adını tarih sayfalarına altın harflerle ve Hürriyet Kahramanı olarak
yazdıracak Binbaşı Ahmet Niyazi(Resneli), Ohri dağlarına, baskıcı padişah 2.
Abdülhamit'e karşı isyan bayrağını açmak üzere çıkmıştı. Padişah, derhal
Resneli Niyazi'yle ilgili detaylı araştırma istedi. Gelen raporda şunlar
yazıyordu:
*1873'te Resne'de doğdu.
*Manastır Askeri Rüştiyesi'ni ve İstanbul Harp Okulu'nu bitirdi. *Osmanlı-
Yunan harbine katıldı.
*Balkanlar'da milliyetçi ayaklanmaların bastırılmasında kendini gösterdi.
*BEKTAŞİ.
*İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin Manastır şubesine kayıtlı. *MASON.
RESNELİ NİYAZİ KARDEŞİMİZ Ohri'de dağa çıktıktan sonra, onu,
Selanik'te Binbaşı Enver Bey izledi."
Özetle konuşacak olursak
bugün bile okullarımızda
‘’ Türklerde İlk Demokrasi
Hareketleri ‘’ başlığı
altında verdiğimiz derslerde
Demokrasi yolundaki en
önemli adımımız olan Meşrutiyetler, Made in
Mason’muş meğer.
Evet, görüldüğü gibi
ilginç bir kişilik
Resneli Ahmed Niyazi
Bey.
1897 Osmanlı- Yunan Harbinde üstün
başarıları olmuş. Sonra Balkanlarda ayaklanan
Sırp ve Bulgar
çetecilere karşı savaşmış. Daha sonra
İttihat ve Terakki’ye
katılmış ve nihayet 3
Temmuz 1908’de yanındaki
160 asker- gönüllü ile
dağa çıkıp II. Abdülhamit’e ve
onun yönetimine resmen
isyan bayrağını açmış.
Burada az duralım.
Resneli Niyazi’nin isyanının
en önemli sebeplerinden
birisi de Er
Halim olayı imiş. Daha doğrusu ileride yazdığı
hatıratında öyle diyordu.
‘’Er Halim olayı da
ne?’’ Diyorsunuz eminim.
Hemen açıklıyorum:
1903 Yılında Manastır’daki Rus
Konsolosu Rostkofski bu
şehirdeki Nüzhetiye Karakolu
önünden geçerken karakolda
nöbet tutan Sivaslı
Halim adındaki er,
konsolosa selam vermez.
Çünkü hem tanımamıştır
hem de sivil
kıyafetli konsoloslara selam
verme mecburiyeti yoktur.
Konsolos, er Halim’in
kendisini sallamadığını görünce
hiddetlenir ve hakaret edip
üzerine yürür. Halim, öyle
adı gibi halim
selim değildir; dayanamaz
hakaretlere, konsolosun sağ
ve sol koluna
bir kurşun sapladıktan
sonra bir kurşun da
göğsüne saplar.
Bunun üzerine başta
Rusya olmak üzere
tüm Avrupa devletleri
Osmanlı Devletini protesto
ettikleri gibi Rusya
bizzat savaş gemilerini yollar
ve bu gemiler
Terkos önlerinde demirler. Bu
arada Padişah II. Abdülhamit’in diplomatik
manevraları hatta tabiri
caizse kan parası
ödeme teklifleri Rusların
öfkesini durdurmamaktadır.
Sonunda padişah bölgeye
Hilmi Paşayı gönderir.
Hilmi Paşa bir
mahkeme kurar ve er
Halim ile ona
engel olmayan bir
başka ere idam
cezası verir. Böylece iki
erimizin idam edilmesiyle
Rusya ile başlayabilecek bir
savaş sona ermiş
olur ama pek
çok asker artık ‘’ Böyle pısırık,
aciz, teslimiyetçi bir padişahın daha fazla
Osmanlı tahtında oturmaması
gerekir ‘’ Düşüncesindedir.
Hatta Enver Bey,
II. Abdülhamit’ten er
Halim’in intikamının alacağına
yemin eder. Resneli
Ahmet Niyazi de bu olaydan
beş sene sonra
dağa çıkma sebeplerinden
birinin de bu
er Halim olayı
olduğunu söyler.
****
Resneli Niyazi’den sonra
Enver Bey de dağa
çıktı ve Balkanların cadı
kazanı gibi kaynadığı
o günlerde Padişah
II. Abdülhamit, Resneli
Niyazi’nin dağa çıkışından
sadece yirmi gün
sonra 23 Temmuz
1908’de Meşrutiyeti bir
kez daha ilan etti.
***
Evet, Meşrutiyet bir
kez daha ilan
edildi ve beklenti
ülkeye eşitlik, kardeşlik,
hürriyet gelmesi idi
ama öyle olmadı.
Fazla tafsilata girmeyeceğim,
hepinizin bildiği gibi
13 Nisan 1909’da
İstanbul’da, bu sefer
de İttihat ve
Terakki zulmüne karşı
isyan çıktı ( 31 Mart
Olayı )
İsyan haberi Selanik’te
duyulunca adına Hareket
Ordusu denilen bir ordu
hazırlandı. Ordunun baş
komutanı Mahmut Şevket
Paşaydı, Kurmay başkanı
ise Mustafa Kemal. { İlginçtir ki
bu ordunun alt
rütbelerde olan subayları Mustafa Kemal
de dahil hep ittihatçı
iken baş komutanı Mahmut
Şevket Paşa İttihatçılara
yakın olmakla beraber
İttihat ve Terakkici
değildi. }
Hareket Ordusu İstanbul’a
yürüdü, Aynı anda
Resneli Niyazi ve
gönüllüleri de İstanbul’a
yürüdü.
İstanbul’a yürüyen bir
kişi daha vardı:
Bulgar çeteci Yane
Sandanski.
Önce II.
Abdülhamit’i tahttan indirdiler,
sonra Yıldız Sarayını yağmaladılar.
Karışık kuruşuk bir
işti. Akıl almaz
bir şeydi ama daha
bir ay kadar önce
birbirlerine karşı savaşan
biri Türk, diğeri
Bulgar iki çeteci
şimdi birlikte Osmanlı’ya
hürriyet, eşitlik, kardeşlik,
adalet getiriyorlar hatta
birlikte saray yağmalıyorlardı.
*****
Daha sonraları balkan
Savaşlarına da katılan
Niyazi Bey 17
Nisan 1913’de Arnavutluk’un Avlonya
Limanında sırtından vurularak
öldürüldü. Kim öldürdü,
neden öldürdü bilinmiyor.
Hatta mezarı nerede
o bile bilinmiyor. Ancak dağlarda
dolanırken bulduğu ve
yanından hiç ayırmadığı
bir geyik yavrusu
varmış ve o
geyik yavrusuna II. Abdülhamit muhalifleri
oldukça uzun yıllar
‘’ Gazal-ı Hürriyet’’ Demişler. Yani Hürriyetin
Geyiği… Zamanımızdaki ‘’
Geyik Muhabbeti’’ Sözünün
bu geyikten kaynaklı
olduğu söyleniyor. Bir
de ‘’ Ne
şehittir ne gazi,
pisi pisine gitti
Niyazi’’ sözünün de
Niyazi Bey’in böylesine
pisi pisine öldürülmesi
üzerine literatürümüze girdiği
söyleniyor.
****
Mason Niyazi 1913’de
böylesine pisi pisine
ölürken bir başka
Mason olan Talat, 1908’de meşrutiyetin
tekrar ilan edilmesi
üzerine boş gezenin
boş kalfası olmaktan
kurtuldu zira o artık Edirne
Mebusu olarak Meclis-i
Mebusan koltuklarında oturuyordu.
Devam edecek..