Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 30.06.2025
Okunma Sayısı : 171
Yorum Sayısı : 6
322 -üçüncü Bölüm-



NE ŞEHİTTİR  NE  GAZİ, PİSİ  PİSİNE  GİTTİ  NİYAZİ

2008  Yılında  yani  II.  Meşrutiyetin  ilanının  100.  Yıl dönümünde  Türkiye’nin Hür  ve  Kabul  Edilmiş  Mason  Locası üstad-ı âzâmı Salih  Evcilerli, Türkiye’deki  tüm  Mason  derneklerine  bir  yazı  göndermişti  ve  yazıda  Türkiye topraklarının  Hürriyet,  eşitlik,  kardeşlik  ve  adalete  kavuşmasının Masonların  bir  zaferi  olduğundan  bahsediyordu.

Evet,  bizlerin  Hürriyet  kahramanları ( ! )  Namık  Kemal,  Tevfik  Fikret,  Mithat Paşa gibi  şahsiyetlerin  zaferi   olarak  bildiğimiz  II. Meşrutiyetin  ilanı  meğer  Masonların  zaferiymiş.  Hatta  I.  Meşrutiyet  bile…

Peki  bu  hürriyet,  eşitlik,  kardeşlik meşalesinin  ilk  kıvılcımını  kim  çakmış?

Onu  da  söylemiş  Mason üstad-ı  âzâmı.  Aynen  şöyle:

"Adını tarih sayfalarına altın harflerle ve Hürriyet Kahramanı olarak yazdıracak Binbaşı Ahmet Niyazi(Resneli), Ohri dağlarına, baskıcı padişah 2. Abdülhamit'e karşı isyan bayrağını açmak üzere çıkmıştı. Padişah, derhal Resneli Niyazi'yle ilgili detaylı araştırma istedi. Gelen raporda şunlar yazıyordu:

*1873'te Resne'de doğdu.
*Manastır Askeri Rüştiyesi'ni ve İstanbul Harp Okulu'nu bitirdi. *Osmanlı- Yunan harbine katıldı.
*Balkanlar'da milliyetçi ayaklanmaların bastırılmasında kendini gösterdi.
*BEKTAŞİ.
*İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin Manastır şubesine kayıtlı. *MASON.

RESNELİ  NİYAZİ  KARDEŞİMİZ Ohri'de dağa çıktıktan sonra, onu, Selanik'te Binbaşı Enver Bey izledi."

Özetle  konuşacak  olursak  bugün  bile  okullarımızda  ‘’ Türklerde  İlk  Demokrasi  Hareketleri ‘’ başlığı  altında  verdiğimiz  derslerde  Demokrasi  yolundaki  en  önemli  adımımız  olan Meşrutiyetler,  Made in  Mason’muş  meğer.

Evet,  görüldüğü  gibi  ilginç  bir  kişilik  Resneli  Ahmed  Niyazi  Bey. 

1897  Osmanlı-  Yunan Harbinde  üstün  başarıları  olmuş. Sonra Balkanlarda  ayaklanan  Sırp  ve  Bulgar  çetecilere  karşı  savaşmış. Daha  sonra  İttihat  ve  Terakki’ye  katılmış  ve  nihayet 3  Temmuz  1908’de  yanındaki  160  asker- gönüllü  ile  dağa  çıkıp  II. Abdülhamit’e  ve  onun  yönetimine  resmen  isyan  bayrağını  açmış.

Burada  az  duralım. 

Resneli  Niyazi’nin  isyanının  en  önemli  sebeplerinden  birisi  de  Er  Halim  olayı imiş. Daha  doğrusu ileride  yazdığı  hatıratında  öyle  diyordu.

‘’Er  Halim  olayı da  ne?’’  Diyorsunuz  eminim.  Hemen  açıklıyorum:

1903  Yılında Manastır’daki Rus Konsolosu 
Rostkofski bu  şehirdeki  Nüzhetiye  Karakolu  önünden  geçerken  karakolda  nöbet  tutan  Sivaslı  Halim  adındaki  er,  konsolosa  selam  vermez.  Çünkü  hem  tanımamıştır  hem  de  sivil  kıyafetli  konsoloslara  selam  verme  mecburiyeti  yoktur.

Konsolos,  er  Halim’in  kendisini  sallamadığını  görünce  hiddetlenir  ve  hakaret  edip  üzerine  yürür.  Halim, öyle  adı  gibi  halim  selim  değildir;  dayanamaz  hakaretlere,  konsolosun  sağ  ve  sol  koluna  bir  kurşun  sapladıktan  sonra  bir  kurşun da  göğsüne  saplar.

Bunun  üzerine  başta  Rusya  olmak  üzere  tüm  Avrupa  devletleri  Osmanlı  Devletini  protesto  ettikleri  gibi  Rusya  bizzat savaş  gemilerini  yollar  ve  bu  gemiler  Terkos  önlerinde  demirler. Bu  arada  Padişah  II. Abdülhamit’in  diplomatik  manevraları  hatta  tabiri  caizse  kan  parası  ödeme  teklifleri  Rusların  öfkesini  durdurmamaktadır.

Sonunda  padişah  bölgeye  Hilmi  Paşayı  gönderir.  Hilmi  Paşa  bir  mahkeme  kurar  ve er  Halim  ile  ona  engel  olmayan  bir  başka  ere  idam  cezası  verir. Böylece  iki  erimizin  idam  edilmesiyle  Rusya  ile  başlayabilecek  bir  savaş  sona  ermiş  olur  ama  pek  çok  asker  artık ‘’ Böyle  pısırık,  aciz,  teslimiyetçi bir  padişahın daha  fazla  Osmanlı  tahtında  oturmaması  gerekir ‘’  Düşüncesindedir. Hatta  Enver  Bey,  II.  Abdülhamit’ten  er  Halim’in  intikamının  alacağına  yemin  eder.  Resneli  Ahmet  Niyazi de bu  olaydan  beş  sene  sonra  dağa  çıkma  sebeplerinden  birinin  de  bu  er  Halim  olayı  olduğunu  söyler.

****

Resneli  Niyazi’den  sonra  Enver  Bey de  dağa  çıktı ve   Balkanların  cadı  kazanı  gibi  kaynadığı  o  günlerde  Padişah  II.  Abdülhamit,  Resneli  Niyazi’nin  dağa  çıkışından  sadece  yirmi  gün  sonra  23  Temmuz  1908’de  Meşrutiyeti  bir  kez daha  ilan  etti.

***

Evet,  Meşrutiyet  bir  kez  daha  ilan  edildi  ve  beklenti  ülkeye  eşitlik,  kardeşlik,  hürriyet  gelmesi  idi  ama  öyle  olmadı.

Fazla  tafsilata  girmeyeceğim,  hepinizin  bildiği  gibi  13  Nisan 1909’da İstanbul’da,  bu  sefer  de  İttihat  ve  Terakki  zulmüne  karşı  isyan  çıktı ( 31  Mart  Olayı )

İsyan  haberi  Selanik’te  duyulunca  adına  Hareket  Ordusu  denilen bir  ordu  hazırlandı.  Ordunun  baş  komutanı  Mahmut  Şevket  Paşaydı,  Kurmay  başkanı  ise  Mustafa  Kemal. { İlginçtir  ki  bu  ordunun  alt  rütbelerde  olan  subayları Mustafa  Kemal  de  dahil hep  ittihatçı  iken  baş komutanı  Mahmut  Şevket  Paşa  İttihatçılara  yakın  olmakla  beraber  İttihat  ve  Terakkici  değildi. }

Hareket  Ordusu  İstanbul’a  yürüdü,  Aynı  anda  Resneli  Niyazi  ve  gönüllüleri  de  İstanbul’a  yürüdü.

İstanbul’a  yürüyen  bir  kişi  daha  vardı:  Bulgar  çeteci  Yane  Sandanski.

Önce  II.  Abdülhamit’i  tahttan  indirdiler,  sonra Yıldız  Sarayını  yağmaladılar.

Karışık  kuruşuk  bir  işti.  Akıl  almaz  bir  şeydi  ama daha  bir ay  kadar  önce  birbirlerine  karşı  savaşan  biri  Türk,  diğeri  Bulgar  iki  çeteci  şimdi  birlikte  Osmanlı’ya  hürriyet,  eşitlik,  kardeşlik,  adalet  getiriyorlar  hatta  birlikte  saray  yağmalıyorlardı.

*****

Daha  sonraları  balkan  Savaşlarına  da  katılan  Niyazi  Bey  17  Nisan  1913’de Arnavutluk’un  Avlonya  Limanında  sırtından  vurularak  öldürüldü.  Kim  öldürdü,  neden  öldürdü  bilinmiyor.  Hatta  mezarı  nerede  o  bile  bilinmiyor. Ancak  dağlarda  dolanırken  bulduğu  ve  yanından  hiç  ayırmadığı  bir  geyik  yavrusu  varmış  ve  o  geyik  yavrusuna  II. Abdülhamit  muhalifleri  oldukça  uzun  yıllar  ‘’  Gazal-ı Hürriyet’’  Demişler. Yani  Hürriyetin  Geyiği…  Zamanımızdaki  ‘’  Geyik  Muhabbeti’’  Sözünün  bu  geyikten  kaynaklı  olduğu  söyleniyor.   Bir  de  ‘’  Ne  şehittir  ne  gazi,  pisi  pisine  gitti  Niyazi’’  sözünün  de  Niyazi  Bey’in  böylesine  pisi  pisine  öldürülmesi  üzerine  literatürümüze  girdiği  söyleniyor.

****
Mason  Niyazi  1913’de  böylesine  pisi  pisine  ölürken  bir  başka  Mason  olan  Talat, 1908’de  meşrutiyetin  tekrar  ilan  edilmesi  üzerine  boş  gezenin  boş  kalfası  olmaktan  kurtuldu  zira  o  artık  Edirne  Mebusu  olarak  Meclis-i  Mebusan  koltuklarında  oturuyordu.

Devam  edecek..

( 322 -üçüncü Bölüm- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 30.06.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu