322- Dördüncü Bölüm-

KİMLER MASON DEĞİLDİ
Kİ.
Bugün gelin bana
sık sık sorulan
bir sorunun cevabı
ile başlayalım.
Soru şu: İttihat ve
Terakkiciler vatansever miydi
yoksa vatan haini
mi?
Aslında bu sorunun
cevabı gayet açıktır
ama… Evet aması vardır.
Parti ( fırka ) bayraklarında
Allah- Vatan- Namus -
İttihad yazan bu
insanlar için vatan
haini denilebilir mi? Bence
hayır.
Devam edelim.
Bu insanlar İttihatçı
olmak için yemin
ediyorlar ve yemin metninde
‘’ ‘’Dinim, vicdanım, namusum üzerine yemin ederim ki, esas maksadı İslamiyetin
tealisine( Yükselmesine ) ve Osmanlıların ittihat( birlik )ve terakkisine(
gelişmesine ) ‘’ Diyorlar. Sizce
amacı İslamın yücelmesi,
Osmanlı Devletinin birliği
ve gelişmesi olan
insanlar hain olabilir
mi? Bence olamaz.
Kısaca İttihatçılar vatan
haini değillerdi. Ama?
Evet, amasını anlamak
için bir soru
da ben sorayım:
Aptallık vatana ihanetle
eşit manada bir kavram mıdır?
Yani aptallar vatan
haini midirler?
Yok anlamadınız sanırım.
Bir fıkrayla anlatmaya
çalışayım İttihat ve
Terakkicilerin
vatanseverliğini.
Adamın biri bir
ayıyla dostluk kurmuş
her ne kadar insan
olan dostları ‘’
yapma, etme, o
bir hayvan, ondan
sana mutlaka bir
zarar gelir.’’ Deseler
de.
Uzun süre ayı
ile adam birlikte
dolaşmışlar, aynı kaptan
yiyip aynı kaptan
su içmişler.
Günlerden bir gün
adam, bir ağacın
gölgesinde uyumuş, ayı
da başında nöbet
tutuyor. Tam o
esnada adamın alnına
bir sinek konmuş.
Ayı sineği kovmak ama
bu arada adamı
da uyandırmamak için ne
yaparsa yapsın sinek
havalanıp tekrar adamın
alnına konuyormuş.
Derken ayı dayanamamış.
Sineği öldürüp efendisini
bu pis hayvanın
rahatsız etmesinden korumak
istemiş. Bunun için de
yerden kocaman bir
taş alıp sinek tam
efendisinin alnındayken taşı
yapıştırmış sineğe ve
gebertmiş.
Söylememe gerek var mı?
Efendisi de öteki
alemi boylamış tabii ki.
Şimdi… Fıkradaki ayı kelimesinin yerine İttihatçı
kelimesini koyun. Sinek yerine
iç ve dış
düşmanlar deyin. Adam
kelimesinin yerine de
Vatan kelimesini koyun.
Fıkrayı bir de
böyle okuyun. Evet
anladınız. İttihatçılar vatan
haini değil tam
tersine hepsi vatanseverdi
ama ne yazık ki
vatanseverlikleri vatana zarar
veriyordu.
*****
1908’de Edirne Mebusu
olarak Osmanlı Parlamentosuna dahil
olan Talat Bey
1909 Yılında kurulan
Mason Locasının Meşrik-i Âzâmı oldu.
Şimdi burada da
az soluk alalım.
Türkiye’de İlk Mason
cemiyeti “Grande Loge de Turquie(
Türkiye Büyük Locası ) ” adı altında olmak üzere, 1857
yılında tahmin edin
nerede kuruldu?
Evet bildiniz İzmir’de
kuruldu ama tabii ki
bu cemiyete bizimkiler
“Grande Loge de Turquie”
demiyorlardı. Bizdeki adı
Orhaniye idi ve ömrü
de çok fazla
olmamıştı.
Sultan Abdülmecit dönemindeki
bu girişimden sonra
Sultan Abdülaziz döneminde 1861 yılında İskoçya
Masonluğuna bağlı olarak
bazı girişimler olmuşsa da
umulan başarı sağlanamamıştı.
II. Abdülhamit, babası
Abdülmecit ve amcası
Abdülaziz gibi hoşgörülü
olmamıştı Masonlara karşı ama
ağabeyi V. Murat
Grand Orient’e bağlı
( Paris’teki Büyük
Mason Locası ) Prodos Mason Locasının
üyelerinden biriydi. Ayrıca Osmanlının
şeyhülislamları arasında bile
Masonlar vardı. Mesela II. Abdülhamit’i – dini kitapları
yakmakla suçlayan- hal (
tahttan indirme ) fetvasının altında
imzası olan Mehmed
Ziyaeddin Efendi Masondu(
Fetvayı imzalamak istemediği
ama Talat Bey’in tehditleriyle
imzaladığı rivayet edilir. ) , Şeyhülislam Musa
Kazım Efendi Masondu. Hatta I.
Dünya Savaşının meşhur
Cihad-ı Ekber ( Büyük Cihat )
fetvasını hazırlayan Şeyhülislam Ürgüplü Mustafa
Hayri Efendi bile
Masondu. Yani bir Mason
şeyhülislam, İslam alemini ehl-i
küfre karşı cihada
davet etmişti.
Ama az durun yahu.
O yıllarda Alman İmparatoru
II. Wilhelm bile Osmanlı
nazarında, hatta Padişah
II. Abdülhamit nazarında
HAZRET-İ WİLHELM-İ SÂNÎ idi. ( İnanmayan Sultanahmet’teki Alman
Çeşmesinin kubbesine doğru
olan yazıyı okusun
eğer eski Türkçe
biliyorsa tabii ki.){
Bunu bir ara
daha geniş anlatayım
inşallah ‘’Hacı Wilhelm ‘’ efsanesi ile
birlikte. }
1909’da Yani II. Abdülhamit tahttan
indirilir indirilmez, 1861 Yılında
kurulmuş ama çok yaşamadan
ölmüş olan Mason örgütü doğrudan
doğruya Türk Masonları
tarafından canlandırıldı ve
Şura-yı Âli-i Osmanî
adı atında ilk
Mason Locası oldu. Locanın başına
da Meşrik-i Âzâm olarak
Talat Bey atandı.
Peki 31
Mart Vakası dediğimiz
olayda Talat Bey
Ne yapıyordu, nerelerdeydi?
1909’daki 31 Mart
Ayaklanmasında Talat Bey
büyük bir korku içindeydi.
Birden bire hızlı
bir şekilde yükselmesinden pirelenen
çok insan vardı,
kendisine bir zarar
verirler miydi? O
sebeple saklanması gerekiyordu peki en
emin en korunaklı
yer neresi olabilirdi? “
İşte bu
sorunun cevabını kırk yıl
düşünseniz bulamazsınız. O
sebepten sizi fazla
yormadan ben söyleyeyim:
Talat Bey ( Henüz paşa olmadığı
için Talat bey
diyorum ) İsyanın ilk
günü Ali Cemal
Bey’in Şehzadebaşı’ndaki evinde
saklandı. Ancak Ali Cemal
Bey’in ‘’ Burası
da sizin için
tehlikeli ‘’ Demesi üzerine
ertesi gün bakın nerede
saklandı İttihat ve
Terakki’ni en önemli
şahsiyetlerinden Dr. Nazım’la
birlikte? ( Eğer yazıyı okuduysanız
tahmininizi yazın bakalım. )
***
Biraz gıcıklık olacak
farkındayım ama gelecek
bölümde bakın olur
mu? ))))))))))))
(
322- Dördüncü Bölüm- başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
7/1/2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.