Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 7/1/2025
Okunma Sayısı : 213
Yorum Sayısı : 8
322-  Dördüncü  Bölüm-


KİMLER  MASON  DEĞİLDİ  Kİ.

Bugün  gelin  bana  sık  sık  sorulan  bir  sorunun  cevabı  ile  başlayalım.

Soru  şu: İttihat  ve  Terakkiciler  vatansever  miydi  yoksa  vatan  haini  mi?

Aslında  bu  sorunun  cevabı  gayet  açıktır  ama… Evet  aması vardır.

Parti ( fırka ) bayraklarında  Allah-  Vatan-  Namus -  İttihad  yazan  bu  insanlar  için  vatan  haini  denilebilir  mi? Bence  hayır.

Devam  edelim.

Bu  insanlar  İttihatçı  olmak  için   yemin  ediyorlar ve  yemin  metninde  ‘’ ‘’Dinim, vicdanım, namusum üzerine yemin ederim ki, esas maksadı İslamiyetin tealisine( Yükselmesine ) ve Osmanlıların ittihat( birlik )ve terakkisine( gelişmesine )  ‘’ Diyorlar.  Sizce  amacı  İslamın  yücelmesi,  Osmanlı  Devletinin  birliği  ve  gelişmesi  olan  insanlar  hain  olabilir  mi?  Bence  olamaz.  Kısaca  İttihatçılar  vatan  haini  değillerdi. Ama?

Evet,  amasını  anlamak  için  bir  soru  da  ben  sorayım:  Aptallık  vatana  ihanetle  eşit manada  bir  kavram mıdır?  Yani  aptallar  vatan  haini  midirler?

Yok  anlamadınız  sanırım.  Bir  fıkrayla  anlatmaya  çalışayım  İttihat  ve  Terakkicilerin  vatanseverliğini. 

Adamın  biri  bir  ayıyla  dostluk  kurmuş  her  ne  kadar insan  olan  dostları  ‘’  yapma,  etme,  o  bir  hayvan,  ondan  sana  mutlaka  bir  zarar  gelir.’’  Deseler  de.

Uzun  süre  ayı  ile  adam  birlikte  dolaşmışlar,  aynı  kaptan  yiyip  aynı  kaptan  su  içmişler.

Günlerden  bir  gün  adam,  bir  ağacın  gölgesinde  uyumuş,  ayı  da  başında  nöbet  tutuyor.  Tam  o  esnada  adamın  alnına  bir  sinek  konmuş.  Ayı  sineği  kovmak ama  bu  arada  adamı  da  uyandırmamak  için ne  yaparsa  yapsın  sinek  havalanıp  tekrar  adamın  alnına  konuyormuş.

Derken  ayı  dayanamamış.  Sineği  öldürüp  efendisini  bu  pis  hayvanın  rahatsız  etmesinden  korumak  istemiş. Bunun  için  de  yerden  kocaman  bir  taş alıp  sinek  tam  efendisinin  alnındayken  taşı  yapıştırmış  sineğe  ve  gebertmiş.

Söylememe  gerek var  mı?  Efendisi  de  öteki  alemi  boylamış tabii  ki.

Şimdi… Fıkradaki  ayı  kelimesinin yerine  İttihatçı  kelimesini  koyun. Sinek  yerine  iç  ve  dış  düşmanlar  deyin.  Adam  kelimesinin  yerine  de  Vatan  kelimesini  koyun.  Fıkrayı  bir  de  böyle  okuyun.  Evet  anladınız.  İttihatçılar  vatan  haini  değil  tam  tersine  hepsi  vatanseverdi  ama  ne  yazık ki  vatanseverlikleri  vatana  zarar  veriyordu.

*****

1908’de  Edirne  Mebusu  olarak  Osmanlı  Parlamentosuna  dahil  olan  Talat  Bey  1909  Yılında  kurulan  Mason  Locasının  Meşrik-i Âzâmı  oldu.

Şimdi  burada  da  az  soluk  alalım.

Türkiye’de  İlk  Mason  cemiyeti  “Grande Loge de Turquie( Türkiye  Büyük  Locası ) ” adı altında olmak üzere, 1857 yılında  tahmin  edin  nerede  kuruldu?

Evet  bildiniz  İzmir’de  kuruldu ama  tabii  ki  bu  cemiyete  bizimkiler  “Grande Loge de Turquie”  demiyorlardı.  Bizdeki  adı  Orhaniye idi  ve  ömrü  de  çok  fazla  olmamıştı.

Sultan  Abdülmecit  dönemindeki  bu  girişimden  sonra  Sultan  Abdülaziz  döneminde 1861  yılında   İskoçya  Masonluğuna  bağlı  olarak  bazı  girişimler  olmuşsa da  umulan  başarı  sağlanamamıştı.

II.  Abdülhamit,  babası  Abdülmecit  ve  amcası  Abdülaziz  gibi  hoşgörülü  olmamıştı  Masonlara  karşı ama  ağabeyi  V.  Murat  Grand  Orient’e  bağlı  (  Paris’teki  Büyük  Mason  Locası ) Prodos Mason  Locasının  üyelerinden  biriydi. Ayrıca  Osmanlının  şeyhülislamları  arasında  bile  Masonlar  vardı. Mesela II.  Abdülhamit’i – dini  kitapları  yakmakla  suçlayan-  hal  ( tahttan  indirme ) fetvasının  altında  imzası  olan  Mehmed  Ziyaeddin  Efendi Masondu( Fetvayı  imzalamak  istemediği  ama  Talat Bey’in  tehditleriyle  imzaladığı  rivayet  edilir. ) , Şeyhülislam  Musa  Kazım  Efendi  Masondu. Hatta  I.  Dünya  Savaşının  meşhur  Cihad-ı  Ekber ( Büyük  Cihat )  fetvasını  hazırlayan  Şeyhülislam Ürgüplü  Mustafa  Hayri  Efendi  bile  Masondu. Yani  bir  Mason  şeyhülislam, İslam  alemini  ehl-i  küfre  karşı  cihada  davet  etmişti.  

Ama  az durun  yahu.  O  yıllarda Alman  İmparatoru  II.  Wilhelm  bile   Osmanlı  nazarında,  hatta  Padişah  II.  Abdülhamit  nazarında  HAZRET-İ  WİLHELM-İ SÂNΠ idi. ( İnanmayan  Sultanahmet’teki  Alman  Çeşmesinin  kubbesine  doğru  olan  yazıyı  okusun  eğer  eski  Türkçe  biliyorsa  tabii  ki.){  Bunu  bir  ara  daha  geniş  anlatayım  inşallah ‘’Hacı  Wilhelm ‘’ efsanesi  ile  birlikte. }

1909’da Yani  II. Abdülhamit  tahttan  indirilir  indirilmez, 1861  Yılında  kurulmuş  ama çok  yaşamadan  ölmüş  olan Mason  örgütü   doğrudan  doğruya  Türk  Masonları  tarafından  canlandırıldı  ve  Şura-yı  Âli-i  Osmanî  adı  atında  ilk  Mason  Locası oldu. Locanın  başına  da  Meşrik-i Âzâm  olarak  Talat Bey  atandı.   

Peki  31  Mart  Vakası  dediğimiz  olayda  Talat  Bey  Ne  yapıyordu,  nerelerdeydi?

1909’daki  31  Mart  Ayaklanmasında  Talat  Bey  büyük  bir  korku  içindeydi. Birden  bire  hızlı  bir şekilde  yükselmesinden  pirelenen  çok  insan  vardı,  kendisine  bir  zarar  verirler  miydi?  O  sebeple  saklanması  gerekiyordu peki  en  emin  en  korunaklı  yer  neresi  olabilirdi?  “

İşte  bu  sorunun  cevabını  kırk yıl  düşünseniz  bulamazsınız.  O  sebepten  sizi  fazla  yormadan  ben  söyleyeyim:

Talat Bey ( Henüz  paşa  olmadığı  için  Talat  bey  diyorum )  İsyanın  ilk  günü  Ali  Cemal  Bey’in  Şehzadebaşı’ndaki  evinde  saklandı. Ancak  Ali  Cemal  Bey’in  ‘’  Burası  da  sizin  için  tehlikeli ‘’  Demesi  üzerine  ertesi  gün bakın  nerede  saklandı  İttihat  ve  Terakki’ni  en  önemli  şahsiyetlerinden  Dr.  Nazım’la  birlikte? ( Eğer  yazıyı  okuduysanız  tahmininizi  yazın  bakalım. )

***

Biraz  gıcıklık  olacak  farkındayım  ama  gelecek  bölümde  bakın  olur  mu?  ))))))))))))
( 322- Dördüncü Bölüm- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 7/1/2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu